Ama Recep ismi, mecbur geçecek… Çünkü “o”, Bursa'daki “havlucu Recep”…

Ve şöyle diyecek:

Geliyor geliyor…

Özgürlük hâkimi geliyor!

Sabah gazetesindeki habere göre, “malum şahsın” hukukçu kurmaylarıyla yaptığı toplantıda, tutukluluk, teknik takip gibi kararların “özgürlük hâkimi” tarafından verilmesi benimsenmiş…

Yani? Özel yetkili hâkim ve savcılar gidiyormuş, ama ne geliyormuş?

Özgürlük hâkimi geliyormuş!

Bir daha söyleyin:

Özgürlük hâkimi geliyormuş!

Özgürlüklerimize hâkim olmayı, tepemizde ceberut egemen olmayı kafaya koymuşlar bir kere…

Çünkü düsturları belli:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız malum şahsındır. Müstakbel Başkan’ındır. Şimdiden “tek adam” rolü oynayanındır.

O ki artık mutlak hâkimdir, her şeye hâkim olmalıdır. O yüzüklerin efendisi misali özgürlüklerimizin de efendisidir, tek hâkimidir!

Tanıma bakın hizaya gelin: Özgürlük hâkimi! Tam da bilinçaltlarında yatanı dile getirmiş olmadılar mı? Oysa özgürlük, dişe diş mücadeleyle sahip olunan bir şey; ona hâkim olmaya çalışmak ise özgürlük isteyenleri zapturapt altında tutmak.

Evet niyetleri zaten böyle.

“İleri demokrasi” dediler… Demokrasinin kırıntılarını dahi yiyip bitirdiler. “Komşularla sıfır sorun” dediler... Can Dündar’ın enfes teşhisi ve teşhiriyle “Sorunlarla sıfır komşu” noktasına geldiler. Toplumda, Kürt sorununda, Ortadoğu’da “barış” diyorlar, ama sadece “savaş” çıkarıyorlar.

Ne diyorlarsa tersini yapıyorlar. Artık tek hakikat, onların yalanları… Memleketi talan ettiler; vatan, sanki babalarının çiftliği…

Babaları şimdi, o malum şahıs!

Sanmayın ki o da sadece eski arkadaşı, diktatör Hafız Esad’a düşman; ABD emperyalizmine, kapitalizme her kim karşıysa, artık hepsi onun gözünde birer düşman...

Zaten bu yüzden KESK de, olağan şekilde, “sırası gelen” düşman sayılmadı mı?

Çünkü o ve onlar sadece Kürt’e düşman değil emekçi Türk’e de düşman… KESK üyesi Şehmuz’a, HES için direnen köylü Hatçe kadına, Bursa’da kepenk kapatan esnaf havlucu Recep’e, sendikalı olmak istediği için kapı önüne konulan tesviyeci Hasan’a düşman…

Ama o ve onlar, artık generallere hiç düşman değil… Çünkü TSK, iç düşman ve dış düşman karşısında illaki dost kuvvet. Nitekim Sabah gazetesindeki aynı haberde yazdığı üzere, “özgürlük hâkimlerini” gündeme getirirken, MİT’çilere olduğu gibi Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarına soruşturma ve kovuşturma açılmasında da malum şahsın izni aranacakmış…

Yani karşımızda sadece Özgürlük Hâkimleri değil bir de Özgürlük Paşaları olacakmış!

Evet, “Onlar” şimdi “Bunlara” dost; çünkü “Onlar”:

“Bursa'da havlucu Recep’e, / Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan'a düşman, / fakir-köylü Hatçe kadına,/ ırgat Süleyman'a düşman,/ sana düşman, bana düşman,/ düşünen insana düşman,/ vatan ki bu insanların evidir,/ sevgilim, onlar vatana düşman.”

Ve bu dizelerinin devamında şöyle diyen Nazım Hikmet Ran’a da düşman. Çünkü…

“Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,/ akar suyun,/ meyve çağında ağacın,/ serpilip gelişen hayatın düşmanı. / Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:/ "çürüyen diş, dökülen et", / bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler. / Ve elbette ki, sevgilim, elbet, / dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, / dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle:

işçi tulumuyla

bu güzelim memlekette hürriyet...”