ENSAR Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip ve İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği benzeri yapılarla ilgili çocuk istismarı vakaları değerlendirilirken göz ardı edilen TCK 263'üncüMaddesi'nin acıklı hikâyesini anlatacağım.

Alıntılar uzun olacak hoş görün:

CHP Milletvekilleri (Dilek Akagün Yılmaz ve Turgut Dibek Muhalefet şerhlerini de eklemişler) özetle diyorlar ki;

“Bu durumda yasaya aykırı eğitim kurumlarının açılıp işletilmesi özendirilmekte ve çalışmalarını sürdürmelerinin yolu tamamen açılmaktadır. Oysaki kanuna aykırı eğitim kurumlarının açılmasının suç olarak konmasının nedeni, eğitim kurumlarını devletin gözetimi ve denetimi altında tutarak, eğitim ve öğretim hakkının kötüye kullanılmasını engellemek, çağdaş bilim ve eğitimin esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerlerinin açılmasını önlemektir.”

AKP milletvekilleri (Bülent Turan, Yılmaz Tunç, Murat Göktürk) ise özetle;

“…içiniz ferah olsun diye, rahatlayın diye bir şey ifade etmek istiyorum: Kaldırılan hapis cezası üç aylık alt sınırı olan bir hapis cezası yani çok fazla yaptırımı olan, çok fazla korkulacak bir şey değil. … millete güvenmek zorundayız değerli arkadaşlar. Üç aylık ceza kaldırıldı, hurra, herkes gitti, kaçak eğitim okullarında, kaçak kurslarda çocuğunu okula başlattı. Böyle bir Türkiye yok artık arkadaşlar... Artık, tek parti yıllarında olduğu gibi, dar bakış açısıyla kapalı eğitim kurumları falan… Böyle bir şey yok arkadaşlar… değişik bir vizyon var karşımızda.”

“Bakınız, hepimiz belli bir yaşta insanlarız, hangimiz diploması tanınmayan, yasal olmayan okula evladımızı göndeririz Allah aşkına? Bu kadar korkmayın bu milletten, su yerini bulur. Siyasetin şiarı millete güvendir. Yoksa, biz bu cezayı kaldırınca bütün millet milyonlarca oğlunu yasak okullara verecek…O yüzden, ben, daha sakin yaklaşılırsa sorun olmayacağını düşünüyorum. Hele ki, bu çağda illa hapis demek, illa cezalarda, infaz sisteminde hapishaneyi kullanmak demek ayrı bir komedi olarak bana geliyor”

“Burada sadece eylemin suç olmaktan çıkarılması söz konusu olup kanuna aykırı eğitim kurumu açan veya işletenler bakımından diğer kanunlarda yer alan yaptırımlar uygulama alanı bulacak ve dolayısıyla, izin almadan bir eğitim kurumunun faaliyet göstermesi mümkün olmayacaktır.”

“… bunda endişelenecek ya da korkacak bir durum söz konusu değildir. Bu, cezanın kaldırılacağı, yarın hemen yasaya aykırı onlarca özel eğitim kurumu açılacağı anlamına kesinlikle gelmez.”

“Ne kadar özgürlükçü bir yaklaşım.”

“Yapılan düzenlemelerin yerinde ve vatandaşımızın ihtiyaçlarına uygun olduğunu düşünüyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)”

Bu konuşmalar, Türk Ceza Kanununun 263. Maddesinin kaldırıldığı 6460 sayılı yasanın, komisyon ve genel kurul görüşmelerinden.

Bu madde “kanuna aykırı eğitim kurumu açılmasını” suç olarak tanımlıyordu. 2013 yılında suç olmaktan çıkarılmadan önce 2005 yılında, yine AKP tarafından cezanın üst sınırı 3 yıldan 1 yıla indirildi. Öğretmenlik yapanlara verilen ceza kaldırıldı ve bu kurumların kapatılmasının da önüne geçildi. Bu değişiklik, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından iade edildi. İade gerekçesinde:

yasaya aykırı eğitim kurumu açma, bunları işletme ve buralarda öğretmenlik yapma eylemlerinin suç olarak tanımlanmasının amacı, eğitim kurumlarını Devletin gözetim ve denetimi altında tutarak, eğitim ve öğretim hakkının kötüye kullanılıp, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına aykırı eğitim ve öğretim yerlerinin açılmasını önlemektir… kapatma cezası verilmeyerek, kapatma işleminin bir yönetsel işleme, yöneticilerin takdirine bırakılması yasaya aykırılığa süreklilik kazandırabilecektir ki bu durumu hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırmak olanaksızdır” tespitinde bulundu.

Ancak AKP çoğunluğu yasayı aynen iade edince kuşa dönen hali yürürlüğe girdi. Bununla da yetinmeyen “özgürlükçü AKP” 2013 yılında bu suçu tamamen ortadan kaldırdı. “Özgürlükçü” Anayasa Mahkememiz de “kanun koyucunun takdiridir” diyerek CHP’nin iptal başvurusunu reddetti. Bu düzenlemeye karşı çıkanlar “laikçiler” diye aşağılandı.

Ve geldiğimiz noktada yaşananların “laik ve bilimsel” eğitimle bağı pek kurulmuyor. 4+4+4 tartışmalarında 1. sınıftaki öğrenci ile 5. sınıftaki öğrencinin aynı okulda okumasını sakıncalı bulan sendikalar ve eğitimciler 4-5 yaşındaki çocukların, pedofillerin koynunda sabahlamalarına tek bir söz etmiyorlar. En önemlisi bu adamları hala iktidarda tutan kadınlarımız şu soruyu sormuyorlar: “sizin çocuklarınız hangi yurtta ya da kursta okuyor?”

Şimdi tecavüz iddialarını, çocukların ifadelerini, iddianameleri, tüm bu rezillikleri, AKP elitlerinin şu sözleri ışığında tekrar okuyun:

“İçiniz ferah olsun!”

“Endişelenecek ya da korkacak bir durum söz konusu değildir.”

“Hangimiz diploması tanınmayan, yasal olmayan okula evladımızı göndeririz Allah aşkına?”

“İzin almadan bir eğitim kurumunun faaliyet göstermesi mümkün olmayacaktır.”

“Daha sakin yaklaşılırsa sorun olmayacağını düşünüyorum.”

Kanun koyucunun takdiri ile çocuklara tecavüz edilirken AKP elitleri sesleniyor tüm topluma: İçiniz ferah olsun! Endişelenecek bir şey yok! Daha sakin yaklaşın!

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g_sd.birlesim_baslangic?P4=21931&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=95

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g_sd.birlesim_baslangic?P4=21930&P5=B&PAGE1=1&PAGE2=122

https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=171

https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem24/yil01/ss444.pdf