İDD Taksav’da yapay zekayı tartıştı
İşçi Dayanışma Derneği, (İDD) teknolojik gelişmelerin emeğin durumu ve geleceği üzerine TAKSAV’da atölye düzenledi.
HABER MERKEZİ
İşçi Dayanışma Derneği (İDD) Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat için Vakıf (TAKSAV) Kadıköy şube binasında ‘Yapay Zeka ve Robotlar İşimizi Elimizden Alacak Mı?” başlığıyla bir atölye düzenledi.
Sunumda yapay zeka, dijitalleşme ve robotlaşmanın endüstriyel ilişkiler içerisindeki artan yeri ve hızının işçi ve emekçiler açısından sonuçları tartışıldı. Moderatörlüğünü Duygu Akpınar’ın yaptığı, teknolojik gelişmeler ışığında emeğin durumu ve geleceği üzerine olan sunuma MMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Yapay Zeka Araştırmacısı Mehmet Yiğit Özgenç ve Bilgisayar Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Türkdoğan konuşmacı olarak katıldı.
"GÜVENİLİRLİĞİ TARTIŞMALI"
Yapay zekânın oluşturulduğu veri kaynağıyla sınırlı olduğunu belirten Yapay Zeka Mühendisi Yiğit Özgenç, güvenilirliğin tartışma konusu olduğunu ifade etti. Özgenç, şöyle devam etti:
“Yapay zekânın oluşmasında toplanabilen verinin az olması nedeniyle, günlük hayatta çok fazla uygulanabilir değildi. Ancak bugün, özellikle ABD ve Avrupa’da günlük yaşam içerisine girdi. Yapay zekânın gelişmesiyle birlikte, insanların işini elinden alabileceği sorusu akla gelmeye başladı. Bugün, 1980’li yıllarda 100 günde yapılan işi 1 günde yapabilir duruma geldik. Yapay zeka özellikle son 20 yılda, sermaye sahipleri için maliyetleri düşürmek için kullanıldı. Tamamen yatırım süreçleri, tüketim amaçlı kurgulandı. En fazla tüketim yapılan alanlarda yapay zeka geliştirilmeye çalışıldı. Bugün iş gücünü destekleyen bir araç olmaktan çıkıp, insanların yerini alacak potansiyele geldi. Ancak bu söylediklerim bir tespit değil tartışma. Yapay zekâ hepimizin faydasına mı? Yapay zekâ aslında tamamen öğrendiği veriden ibaret. Yani ona verirseniz o bilgiyle sınırlıdır. Onun dışına çıkamaz. ChatGPT’lere baktığımızda, her yapay zekâ modelinin farklı eğilimleri var. Toplumsal veriyi yansıttığı için aşırı derecede cinsiyetçi dil modelleri var.
"EN ÇOK VERİ NEREDEN GELİYORSA KAYNAK O OLUYOR"
Özellikle ABD’de ‘alt’ bir insan tasviri istediğinizde siyahi bir insanı tarifliyor. Bütün bildiği şey, veri kaynağında olanlarla sınırlı. Bugün yapay zekâları tasvir ederken, eğitildiği veri seti üzerinden tartışmamız gerekiyor. Biz eğitildiği veri setlerini bugün bilmiyoruz. Büyük çoğunluğu kapalı kutu. Ancak modeller, yayınlandıktan sonra konuşabiliyoruz. Mesela bize cevap veren bir yapay zekâ geliştiriyoruz. Türkiye’deki gazetelerden bu verinin eğitildiğini düşünelim. Bu gazetelere baktığımızda hepsi benzer kaynaktan besleniyor. Yüzde 90’ı tek taraflı kaynaktan ortaya çıkıyor. Öte yandan BirGün, Evrensel gibi gazeteler var. Yapay zeka, Türkiye’deki gazetelerdeki bilgilerden oluşsa, en çok veriyi nereden alıyorsa onunla ilgili bilgi veriyor ve gerçek olanı yansıtmıyor. Bu da yapay zekânın ne kadar güvenilir olduğuyla ilgili soruları akla getiriyor.”
Yapay zeka gelişse bile her zaman insanların vereceği veriye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Özgenç, “Meta gibi firmalar, yapay zekaya çok fazla yatırım yapıyor. Keza Google da öyle. 70, 80, 90 hatta 2000’li yıllarda yapay zeka akademi çevresinde geliştiriliyor. Günümüzde yapay zekanın sağladığı kar nedeniyle dengeler değişti. Üniversitelerdeki araştırmacıların çoğunluğu büyük şirketlerde çalışmaya başladı. Günümüzdeki en ileri yapay zeka araştırmacılarının çoğu bu büyük şirketlerden oluşuyor. Sonuç olarak yapay zeka ya da veriyi kontrol edenler, toplumsal ve siyasal olarak da büyük bir avantaj elde ediyorlar. Peki yapay zeka bizi işsiz bırakır mı? Kapitalist bir dünyada sömürü devam edecek. Yapay zeka geliştikçe, robotlar bizim işlerimizi bizden daha iyi yapabilecek güce gelse bile her zaman bizim yapacağımız işlere ihtiyacı olacak. Teknoloji geliştikçe kendi ihtiyaçlarını doğuracak ve yeni yetkinlikler ortaya çıkarak. Bu devam eden ve büyük bir tartışma. Biz aslında bugün yapay zeka modellerinin gelişmesi için en büyük emeği biz veriyoruz” dedi.
"ÜRETENLERLE ÖRGÜTLENMEK GEREKİYOR"
Kendi yapay zekâmıza sahip olmak yerine onları üretenler içinde örgütlenmek gerektiğini söyleyen Bilgisayar Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Türkdoğan ise şöyle konuştu:
"Büyük teknolojilerin hepsi devletler aracılığıyla yapılmıştı. İnternet, ABD’nin Sovyetlere karşı bir projesiydi. Devlet eliyle gelişince, onu geliştiren akademisyenler, uzmanların memur ücreti oluyor. Bir de yaygın oluyor. Şimdi, yapay zeka teknolojilerinde özel şirketler öne çıktı. Belki 100 kişi belki 1000 kişi Afrika’nın ya da Türkiye’nin bütçesinden daha fazla gelire sahip oldular. Bizler yoksullaştık onlar zenginleşti. Aynı zamanda denetim de onların eline geçmiş oldu. İkinci tarafı da yapay zeka teknolojileri geliştirilirken, devasa veriler toplandı. Bu veriler de şirketlerin elinde. Algoritmalar gelişti. Bunların çoğu açık kaynak değil. Üçüncüsü de işlem gücü yani donanım. Bunun için de ciddi paralar lazım. Çoğu devlet bu ücretleri karşılayamıyor. Yapay zeka modelleri içerisinde bizlerin geliştirebileceği şeyler olmaktan çıktı. Çünkü o verileri toplamak imkansız, o işlem gücüne sahip olmak imkansız. Artık toplumsal güç gerekiyor. Yapay zeka dil modellerine makine öğrenmesi deniyor. Düşünceyi anlamaya, düşünce nedir gibi sorular üzerine modeller oluşturuluyordu. Sonra beynin taklit edilmesine yönelik projeler geliştirildi. Milyonlarca işlemcinin olduğu bir modelden söz ediyoruz. Her katmanın ayrı bir görevi var. Biz mesela bir kalemin fotoğrafını veriyoruz. Sonra diyoruz ki bu nedir? Yapay zeka fotoğrafı verilere ayırıyor. Katmanlar içerisinde anlamlandırmaya çalışıyor. Bir takım matematiksel çalışmalar yapıyor. Siz aynı bilgisayarda aynı modele, aynı fotoğrafı verdiğinizde, iki dakika sonra size farklı bir sonuç verebilir. İlkinde bir kalem diyebilir. İkincisinde başka bir şey diyebilir. Bu teknolojinin riskleri de var. Bu fark, bize verdiği yanıtlara ne kadar güvenip, güvenemeyeceğimizi gösteriyor. Yüzde 90’ını tahmin ediyor ancak geri kalanını da uydurabiliyor. Ne kadar az uydurmasını istiyorsanız, o kadar çok işlem gücü, maliyet ve veri gerekir. Allende döneminde yapılan bir uygulama var. Bu uygulama bize esinlenme sağlayabilir. Yapay zeka teknolojilerinin riskleri olanakları üzerinde konuşuyoruz.
"MÜCADELE HATTI BELİRLENMELİ"
Fakat daha net söyleyebileceğimiz şeyler var. Nasıl ki 12 Eylül’den önce sivil faşizm vardı. Sonra 12 Eylül geldi devlet bütün gücünü kullandı. Bugün de baktığımızda farklı görüşler var ama dünyada ve Türkiye’de bir gelişim var. Peki nasıl bir mücadele içerisinde olacağız? Bunun üzerine düşünmek gerekiyor. Kendi yapay zekamıza sahip olmaktan daha öte, o yapay zekaların arkasındakine müdahale etmemiz gerekiyor. Onları üretenler içinde örgütlenmek. Hep yapmamız gereken şey bu. Google’da ciddi bir direniş oldu. Filistin meselesinde bir sürü insanı işten attılar. Savunma sanayinde çalışan solcu bir sürü mühendis var. Ancak bu yönde bir çaba içerisinde değil. Çünkü örgütsüz. Dolayısıyla yapay zeka, kuryeleri daha iyi çalıştırmak için kullanılıyor. O algoritmaları yapan bizim arkadaşlarımız. İşin böyle de bir yanı var. Gerici, milliyetçi, faşist risklere karşı bizim bir müdahalemizin olması gerekir."
Öte yandan etkinlik katılımcıların soruları ve konuşmacıların cevaplarıyla son buldu.