Geçen cuma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı konuşma Türkiye’de demokrasinin hangi düzeye düşürüldüğünün açık kanıtı oldu... Sadece demokrasi değil, hukuk devleti olmanın en önemli niteliği olan anayasanın da askıya alındığını bir kez daha gösterdi! Ne demişti; “Melih Bulu iki üniversitede rektörlük yaptı. ODTÜ’den gelme, Boğaziçi’yle ilişkileri olan, başarılı bir arkadaş. Kendisini oraya atamam dolayısıyla bazı televizyon kanalları çıkmışlar ikide bir ‘İstifa etmelidir’ diyorlar... Yani yürekleri yetse ‘Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir’ diyecekler!”

***

Bu sözler hukuk devletine yakışmayan, otoriter toplumlarda alenen insanları korkutmak ve baskı altında tutmak adına söylenen sözlerdir! Ancak Erdoğan bilmeli ki, sadece AKP’nin başkanı değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanlığı da Anayasa’ya göre meşruiyet kazanmaktadır! Edilen yemin, Anayasa’ya uyma zorunluluğunu getiriyor. Erdoğan, Anayasa’yı tanımayan sözler söylemekten kaçınmıyor! Oysa Anayasa’ya göre hukuk devletinde Cumhurbaşkanı, yurttaşların temel hakkı olan “düşünce ve ifade özgürlüklerine” sahip çıkar. Ayrıca hiçbir kişi, aile ve zümrenin imtiyazlı olmasına müsaade etmez!

Ancak Erdoğan, yurttaşın anayasal haklarını da ellinden almak istiyor…

***

Değişen ucube rejimle ülke çok kötü yönetiliyor. Hak ve özgürlükler kaldırıldı. Açlık ve işsizlik milleti çileden çıkardı. Her gün atılan nutuklarla karşıtlar aşağılandı, yandaşlar imtiyaz sahibi edildi. Toplum ayrıştırıldı. Üniversiteler, barolar, STK’ler dışlandı. Bu nedenlerle halkta iktidara karşı müthiş bir güvensizlik ve kızgınlık oluştu. Kötü yönetenleri istifaya davet etmek yasal haktır! Erdoğan istifa etmelidir! Demek suç olamaz! Bir düşünce ve ifade özgürlüğüdür.

***

Ama böyle olmuyor! Yurttaşlar hoşa gitmeyen sorunlarını, kızgınlıklarını ve düşüncelerini özgürce gündeme getirdiklerinde yargı sopasıyla korkutulmaya çalışılıyor… Cumhurbaşkanına hakaret edildiği gerekçesiyle TCK’nin 299. Maddesi uyarınca 2014/2019 yılları arasında 128 bin 872 kişi hakkında soruşturma yürütülmüş, 27 bin 717 kişiye de kamu davası açılmış... Sayının bugün için tam ne kadar olduğu bilinmiyor. Yurttaş yalnız ve korumasız. Çünkü demokrasiye sahip çıkan güçlü bir muhalefet yok!

***

Dün Muharrem İnce CHP’yle yollarını ayırdığını açıkladı! İnce ayrılma nedenlerini şöyle sıraladı! “CHP ideolojik savrulmalar yaşamaktadır. Bir yandan partiyi yönetenler partinin evlatlarına iftira atarken, diğer taraftan CHP ile mücadele etmiş insanlarla kol kola girmişlerdir. Atatürk’ün emaneti kalmamıştır, ortada sadece bir tabela vardır!”

***

İnce devamla; “ABD’den demokrasi dilenenlerle yolumu ayırıyorum. Mustafa Kemal deyip, Mustafa Kemal Atatürk diyemeyenlerle yolumu ayırıyorum. Grup başkanvekilliği seçimini bile kaldırıp atamaya getiren bu yönetimle yollarımı ayırıyorum. CHP aday yapmayınca başka partiden gidip aday olup, bugün CHP’yi yönetenlerle yolumu ayırıyorum. Sahte CHP’li olanlarla yolumu ayırıyorum. FETÖ’cüleri, Sorosçuları koruyanlarla yolumu ayırıyorum. Türkiye maalesef Azerbaycan’a yardım etti diyenlerle yolumu ayırıyorum… Ayrıntılı istifa dilekçemi daha sonra açıklayacağım.”

***

İnce, 83 milyon yurttaşı birleştirerek iktidar olacağı iddiasında bulundu! Her zaman söylerim; “iddialı olmak cesaret verir, kararlılık ise umudu getirir!” Oysa Kemal Kılıçdaroğlu hiçbir zaman iddialı olamadı! Kılıçdaroğlu;10 yılda yapılan tüm seçimleri kaybetmesinin nedeni olarak CHP’nin ilkelerini gördü! Programının 1. Sırasında yer alan “CHP demokratik sol bir partidir” ilkesini yok saydı. “Artık sağ/sol yoktur” diyen neoliberalistlere öykündü… Bu nedenle sağcılaşan ve sığlaşan bir parti haline gelmesi için CHP’yi çağdaşlıktan, antiemperyalist, devrimci, emekten yana olan ilkelerinden ve özellikle laik demokratik Cumhuriyet misyonundan uzaklaştırdı! CHP’nin tüzüğünü, geleneklerini ve kurumsal kimliğini değiştirmeye çalıştı.

***

Sonuç; CHP’nin içinden daha önce de partiler çıkmıştı. Ama onlar sağ ve sığ kaldılar… Görülen o ki, ilk kez CHP’nin gerçek misyon ve ilkelerini taşıyan sol bir parti kuruluyor! Siyasete ve muhalefete katılan bu yeni ve güçlü aktör umarım, Türkiye’nin makus kaderini değiştirir!