İdeolojinin karanlık kutusu

Nietzche’nin metinlerinde camera obscura benzetmesi, artık ne fotoğraf aygıtı ne de göz modelinden yola çıkar. Nietzche, daha ziyade, karanlık odası ışık odasıyla karıştırılmaması gereken bir göze, yani ressamın gözüne gönderme yapmaktadır. Bu anlam kayması, her ne kadar dikkate değer görünmese de önemlidir. Her ne kadar tarihsel bağlamda görme modeli görevini üstlenenle ressamın camera obscura’ları aynı olsalar; ve her ne kadar karanlık odadan yola çıkarak gözün modelini ilk kez üreten Leonardo da Vinci gibi bir ressam için camera obscura, belli bir uzaklıktaki nesneleri aslına uygun olarak yeniden üretmek, kopyalamak için bir araç olsa da bu böyledir.

Nesnelerin göze ulaştığına dair kanıt. Eğer güneşe ya da benzeri ışıklı bir cisme bakıp sonra da gözlerinizi kapatırsanız, bu nesneyi gözünüzün içinde uzunca bir süre yeniden göreceksiniz. Bu da, imgelerin göze girdiğinin kanıtıdır.

Nesnelerin, imgelerini veya resimlerini gözün merceğiyle kesişerek nasıl ilettiklerini gösteren bir deney. Aydınlatılmış nesneler, çok küçük yuvarlak bir delikten geçerek karanlık odaya girdiklerinde bu olayı görebiliriz. Böylece bu nesneler, karanlık odadaki deliğe yakın bir yere yerleştirilen beyaz bir kağıt üzerine yansırlar ve tüm nesneleri kağıt üzerinde gerçek biçim ve renkleriyle görmeniz mümkün olur -ancak, göz merceğiyle kesişmelerinden dolayı gerçekte olduğundan çok daha küçük ve başaşağı görüneceklerdir.

... Leonardo için ressam, evrenin sadık bir aynası olmalıdır. Perspektif üzerine yaptığı çalışmalar yüksek düzeyde bir nesnelliğe ulaşmasını sağlayacaktır. Camera obscura, doğanın şeffaf taklitçisi olmak için bir araçtır.



Ressamın zihni, daima yansıttığı nesnenin rengini alan ve önündeki nesnelerin sayısı kadar çok imge içeren bir aynaya benzemeli. İşte bu yüzden şunu bilmen gerek, Ey Ressam! Doğanın ürettiği her biçimi sanatınla temsil edebilen evrensel bir usta değilsen, iyi değilsindir. Eğer onları zihninde görmeyi ve saklamayı beceremezsen bunu nasıl yapacağını da bilemezsin.

Aynanın; kenar çizgileri gölgeler ve ışıklar aracılığıyla nesneleri rölyef gibi gösterdiğini görebildiğin için, renklerin de aynadakinden çok daha güçlü ışıklar ve gölgelere sahip olan sen - eğer bunları en iyi şekilde bir araya nasıl getireceğini bilmiyorsan - resminin, geniş bir aynada yansıyan doğal bir sahneye benzemesini sağlayabilirsin.

...Ressamın gözü hiç şüphesiz en ideal gözdür. Ama bu pasif olduğu anlamına gelmez: bu ayna içerisinde şekil bulan şeyin bilincine varmalıdır. Ressam renkleri ve biçimleri şu ya da bu şekilde bir araya getirerek eserine doğaya benzetir. Sadece kötü ya da tembel ressamlar doğayı kopyalamakla yetinir, ona cam, saydam kağıt ya da tüller ardından bakar, ve kendilerini izdüşümleri çizmekle sınırlar.
...Gerçek ressam doğanın yarattığı etkileri hayal gücü veya hesaplama yoluyla icat edebilmeli ve yeniden üretmelidir.

Doğayı taklit etmek, yarattığı biçimlerin çeşitliliğini keşfetmek için ona bakmak; “asla meydana gelmemiş sonsuz nedenleri deneyimlerimizde” ele geçirmeye çalışmak – doğanın en kuytu köşelerini görebilmek için hevesle atıldığımız bir macera bu. Ressamın camera obscura’sı, nesnelliğe duyulan arzu bahanesiyle bizi bütünüyle farklı bir odaya, bambaşka bir mağaraya göndermiyor mu?

Bir arzuma daha fazla direnemediğim, şekil veren doğanın oluşturduğu sayısız çeşitli tuhaf biçimi görmek istediğim için, kasvetli kayalar arasında epey bir yol aldıktan sonra büyük bir mağaranın ağzına vardım. Mağaranın önünde bir süre şaşkın ve böyle bir şeyin varlığından habersiz durdum. Sırtımı bir yay gibi geriye eğip, yorgun elimi dizime koydum ve sağ elimi çatık kaşlarıma doğru kaldırdım: Sürekli bir sağa bir sola eğilerek içeriyi görebilir miyim diye bakındım. Ancak mağaranın derin karanlığı buna izin vermiyordu ve orada bir süre dikildikten sonra içimde birbirleriyle çelişen iki duygu yükseldi; korku ve arzu -ürkütücü karanlık mağaradan duyduğum korkuya karşılık, içerisinde muhteşem bir şey olup olmadığını görme arzum.

Bilmeyi ve görmeyi istemek; korkuya rağmen görmeyi arzulamak...

Camera Obscura İdeolojinin Karanlık Kutusu (Sarah Kofman- Çeviri Elvan Kıvılcım)