İğneyi kendimize batırabilmek: Jinekolojik şiddet

IRMAK SARAÇ
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Ne üzücü ve gerçek ki adının yanına şiddet gelen tek uzmanlık dalının üyesiyim. Ve evet hem üzücü hem gerçek. Biz kadın doğum uzmanlarının iğneyi kendimize batırmamızın zamanı geldi de geçiyor…

Bir hasta olarak doktorun karşısında derdini anlatıp çare aramanın kendisi bile kişiyi savunmasız kılabilir. Ne de olsa sizin bilmediklerinizi bilen ve sağlığınız ile ilgili karar verebilecek birinin karşısındasınızdır. Hal böyleyken jinekoloji muayenelerini bundan farklı tutabilir miyiz? Bu sorunun cevabı evet olduğu için jinekoloji muayenesinin devamına şiddet kelimesi ekleniveriyor. Sorunun cevabı evet, çünkü jinekoloji masasında kişi kendini olduğundan da savunmasız ve kırılgan hissediyor. Sadece “mahremin” anlatılıyor olması değil, pozisyonun kendi de kişiyi savunmasız ve belki de çaresiz kılıyor…

Yakın zamanda Balkan ülkelerinde kadınların paylaştıkları hikayeler, bu konunun bir kez daha görünür hale gelmesini sağladı. Ülkemizde ise, aslında çok daha önce iki akademisyen, 2012 yılında jinekolojik şiddet adıyla bir web sitesi açıp kadınlardan gelen hikayeleri yayınlamışlardı. 2017 yılında ise Kaos GL, Jinekolog Muhabbetleri başlığıyla yaşanmış hikayelerden oluşan bir yazı dizisi yayınladı. Son günlerde ise sosyal medyada bu konu yine gündemde.

Yanlış anlaşılmasın, bu hikayelerde cinsel tacizden bahsedilmiyor. Bu hikayelerde ortak olan, kadınların jinekolojik muayene ve müdahaleler sırasında ne kadar yaralanabilecekleri, aşağılanmış, yargılanmış hissedebilecekleri ve hatta sonrasında doktora gitmekten kaçınabilecekleri, mecbur kaldıklarında da muayene olmakta güçlük çekebilecekleri...

Kadınlara tüm bunları yaşatan ne peki? En önemlisi, Gerek doktor, gerek sağlık personelinin o andaki sözleri, davranışları ve tavırları… Örneğin, en çok şikayet edilen soru medeni hal durumu, yani evli misin, bekar mısın sorusu. Kısa aralıklarla hasta bakmak zorunda kalan doktorun muayene şeklini belirlemek için sorduğu bu soruyu, sırf bu yüzden masum kabul edebilir miyiz? Cinselliği ancak evlilik ile yan yana getirebilen bizim gibi toplumlarda doktorların ya da diğer sağlık personelinin bu çarpık ahlak anlayışından etkilenmemesi mümkün mü? Aynı zamanda cinselliğini evlilik dışında yaşayan kadınlar da bu ahlak anlayışı tarafından kendilerini farkında olmadan yargılıyor olamaz mı? Durum böyle olmasaydı, bekar ama cinsel olarak aktif olduğunu söyleyen kadınlar jinekolojik muayene sırasında bilerek ve isteyerek canlarının yakıldığını, bir nevi cezalandırıldıklarını düşünürler miydi? Ve basitçe, bir kadına, daha önce cinsel ilişkisi olup olmadığını doğrudan soramamamızın sebebi de aynı çarpık ahlak anlayışı değil mi? Her ne olursa olsun, hastayı rahatlatmak ve güvende hissettirmek doktorun öncelikli görevi. Randevu aralıkları kaç dakika olursa olsun, o masaya yatan kadını aydınlatmak, muayeneyi anlatmak ve sadece o istediği için durabileceğini söylemek yani doktorların pek de sevmediği bir şekilde kontrolü kadına vermek bu zor muayenenin belki de bir “tecavüz” gibi algılanmasının önüne geçebilir, çünkü karşılıklı güven ilişkisi kurulamadığında, bir otorite ilişkisi kurulmuş olur...

Cinselliği evlilikle sınırlayan ahlak anlayışının doğurduğu başka sorunlar da oluyor tabii, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların evli olmayan kadınlarda taranamaması, bekar bir kadının yaşadığı cinselliğin mutlaka çok partnerli ve tehlikeli olduğu ön kabulü, evlenmeden önce himenin tamir edilmesi gerektiği… ve belki başkaları da…

Kürtaj, isteğe bağlı olduğunda bile kadınların kendilerini sorgulamalarına ve zaman zaman da suçlamalarına yol açan travmatik bir deneyim olabilir. Ne kadar travmatik olduğunu belirlemede sağlık çalışanlarının da rolü büyük. Nitekim anlatılan hikayelerde bunun da örnekleri var. Ben de yıllar önce annemin bir arkadaşının bu süreçte, doktor ve hemşireler tarafından ne kadar aşağılanmış hissettiğini anlatışını unutamam. Kısacık bir işlem, genel anestezi altında olmasa bile uygun bir lokal anestezi ile ağrısız geçebilecek bir müdahale... Yapmamız gereken tek şey, kadının verdiği zor kararın farkında olduğumuzu hissettirmek ve yanında olup desteklemek. Bu sayede geriye dönüp baktığında olduğundan kötü hatırlamamasına yardım edebiliriz belki. Ne yazık ki bugün, ülkemizde devlet hastanelerinde kadınlar yasal hakları olmasına rağmen bu hizmete iyi ya da kötü ulaşamıyorlar...

Toplumsal ahlak anlayışımız, cinselliği sadece evlilikle yan yana getirmekle kalmayıp onu sadece heteroseksüel ilişkiyle de sınırlıyor. Bunun sonucunda LGBTİ+ bireyler sağlık hizmeti almaya geldiklerinde kendilerini saklamak zorunda kalıyorlar. Açıkça ifade edenler de yargılandıklarını düşünebiliyorlar…

Madalyonun bir yüzü daha var… Yani çuvaldızı da batırabileceğimiz bir yer… Bir kadın doğum doktorunu beş dakikada bir hasta bakmaya zorlayan, hastaya yeterli mahremiyeti sağlayamayan ve doktorları bu iş yükü altında tüketen bir sağlık sistemi. Bugün maalesef parası olanın “insani” bir şekilde jinekoloji muayenesi olmak için özel kliniklere gitmeye çalışması bundan.

Bizler doktoruz… Hiçbir hastaya ayrı muamele yapamayız… Karşımıza gelen kişinin, uyruğu, medeni durumu, cinsel yönelimi, cinsel kimliği, hastalığının ne olduğu, neye inanıp inanmadığı sunacağımız hizmeti değiştiremez… Kendi inançlarımız, düşünce ve duygularımızla karşımızdakini yargılayamayız… Bizler insanların zor zamanlarında yanında olup, bir şekilde derdi olanın derdine çare bulmaya çalışanlarız… Bunu her seferinde karşımızdakine hissettirmek de bizim görevimiz…