İHD Başkanı: "Türkiye kararnamelerle yönetilen bir ülke haline geldi"
OHAL döneminin ilk üç ayını Cumhuriyet'ten Ozan Çepni'ye değerlendiren İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, "30 günlük gözaltı, Türkiye’yi AİHM’de mahkum edecek" dedi.
Türkdoğan'ın Cumhuriyet'e verdiği söyleşi şöyle:
- OHAL gerekli miydi?
Devlet kendine OHAL ilan ettiğini söylüyor ama OHAL halka karşı ilan edilir. ‘Devlet kendi içinde OHAL edebilir’ diye bir kavram yok. Bunu nereden çıkardılar? Devlet kendi içerisinde ayıklama, arınma yapacaksa bunu Meclis çoğunluğuna dayanarak her zaman yapabilir. Bu konuda onları engelleyebilecek hiçbir şey yok.
- Gözaltında işkence iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hükümetin bizzat darbe teşebbüsüne bulunanlarla ilgili TV’lere verdiği görüntüler işkence ve kötü muamele iddiaları için tek başına yeterlidir. İnsanların donla, çıplak bir şekilde ters kelepçe ile saatlerce bekletilmesi, aç ve susuz bırakılması, kaba dayaktan geçirilmesi, spor salonlarının gözaltı merkezi olarak kullanılması, bütün bunlar işkence ve kötü muamele kapsamında olan konulardır. Hükümet bunu kendisi medyaya servis etmiştir. Dolayısıyla bu konudaki sorumlularla ilgili savcıların işlem yapması gerekiyor ama maalesef şu ana kadar bu konuda hiçbir savcı işlem yapmadı.
- KHK’leri nasıl değerlendiriyorsunuz?
OHAL ve bu dönemde çıkarılan KHK’ler ile Türkiye doğrudan doğruya kararnamelerle yönetilen bir ülke haline geldi. Şu anda Türkiye’nin tamamının OHAL ile yönetilmesi kesinlikle anayasa dışıdır, hukuk dışıdır. AİHM sözleşmesi ve BM siyasi haklar sözleşmesindeki ihlal edilemeyecek haklar kategorisine aykırıdır. Gerçekten OHAL ile sınırlı tarzda KHK çıkarılabilir. Bu kadar geniş kapsamlı KHK çıkaramazsınız.
- OHAL’in uzaltılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Asıl amacın Türkiye’nin içinde ve dışında devam eden savaş nedeniyle bir OHAL rejimine ihtiyacı olduğu görülüyor. Hükümet farklı gerekçelerle bunu öne sürüyor. Gerçek gerekçeyi gizliyor bu da yetmiyor, Cumhurbaşkanı’nın defakto başkanlık modelini OHAL KHK’leri ile hayata geçiriyor. Siyaset bilimi bakımından, Cumhurbaşkanı 7 Haziran’dan sonra kendini defakto başkan ilan etti. Meclis açılış konuşmasında izlediğinizde Cumhurbaşkanı, Türkiye Anayasası’nda olmayan başkan gibi davranıyor. Bu KHK’ler de aslında başkanlık sisteminin anayasadaki OHAL ile ilgili düzenlemeleri çerçevesini çok aşacak şekilde uygulanması sonucunda oluyor. Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarına baktığınızda bu aşağı yukarı en az 12 ay daha sürecek. Yani bu belki de birkaç yıl daha sürecek. Bütün bunlar Türkiye’nin demokratik düzenini yok eden unsurlar. Görünüşte bir parlamento var ama o parlamentodaki çoğunluk dahil, herhalde yavaş kaldığı varsayıldığı için Türkiye OHAL kararnameleri ile yönetilen bir noktaya getirildi.
- İnsan hakları OHAL ile askıya alınabilir mi?
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 15. maddesinde belirli haklar vardır ki, bunları hiçbir şekilde askıya alamazsınız. Yaşam hakkı, işkence ve kötü muamele görmeme hakkı, masumiyet karinesi, kimsenin dininden, inancından, siyasi görüşünden dolayı suçlanamayacağı kuralı, suç ve cezanın geçmişe yöneltilemeyeceği dair 5 temel kural var. Bunları askıya alamazsınız.
KARARLAR AİHM’DEN GERİ DÖNECEK
- OHAL’in önümüzdeki döneme yansıması nasıl olacak?
OHAL’in çok yüksek maliyeti çıkacaktır. Şu ana kadar 30 günlük gözaltına maruz kalan herkes AİHM’ye başvurabilir. Çünkü AİHM’nin Türkiye ile ilgili emsal kararı var 90’lı yıllardan. 30 gün gözaltıyla ilgili Türkiye bütün vakalardan mahkum olacak. Şimdi değil ama gelecekte. Avukat hakkına erişim konusunda mahkûm olacak. Bu kamu görevinden atılanların tamamı savunmaları alınmadığı için eğer iç hukukta haklarını arayamazlarsa AİHM kararıyla hepsi geri dönebilecek. Kapatılan TV’ler, mal varlığına el konulan birçok kurum ve şirket tamamı ilerde AİHM’den geri dönecek. Bunların tamamında Türkiye’nin hukuk düzenini değiştirmesi noktasında Avrupa Konseyi tarafından çok ciddi uyarılara maruz kalacak. Hatta eğer böyle giderse, yani daha da kötüye giderse Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği tartışmaya açılabilir. Ayrıca iç hukukta bizim mahkemelerimiz etkili kararlar almazlarsa Türkiye Azerbaycan’ın konumuna düşecek ve iç hukuk yolu etkisiz olan bir ülke olarak bütün ihlallerle ilgili doğrudan doğruya AİHM yolu açılacak. Bu nedenle bu sürecin Türkiye’ye maliyetinin çok ama çok büyük olacağını düşünüyorum.