10 Aralık İnsan Hakları Günü, ülkenin hak ihlallerine dair kötü karnesini bir kez daha gözler önüne serdi. Partiler ve kitle örgütleri, yürüyüş hakkının yok sayıldığının altını çizdi, ifade özgürlüğünün kalmadığına vurgu yaptı.

İhlallerin zirve yılı

Haber Merkezi

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin yıl dönümü olarak her sene 10 Aralık’ta ‘kutlanan’ İnsan Hakları Günü, ülkedeki hak ihlallerini bir kez daha gündeme getirdi. Demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler ve meslek örgütleri 10 Aralık nedeniyle açıklama yaptı, artan hak ihlallerine dikkat çekti.

Erinç Sağkan’ın başkanlığında yeni yönetimin göreve geldiği Türkiye Barolar Birliği’nden (TBB) yapılan açıklamada, “İnsan hakkı ihlallerinin sıradanlaşmasına izin vermeyeceğiz!” denildi. Baskıcı yönetim anlayışına karşı demokrasi ve insan haklarının savunulacağı vurgusunun yapıldığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’ne de değinildi: "2021 yılı, ülkemizde de insan hakları alanında çok ciddi geri adımların atıldığı bir yıl olarak akıllara kazındı. Cumhuriyet, bu yıl İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çekildi. Türkiye, buna ek olarak siyasilerin hukuk devleti ve yargı bağımsızlığını hiçe sayan açıklamalarıyla AİHM’in kararlarını tanımayacağını ve uygulamayacağını ilan etti.”

81 İLDE ORTAK EYLEM

CHP de dün 81 ilde, kent meydanlarında ortak basın açıklaması yaptı. Açıklamalarda AKP iktidarının hak ihlallerindeki kötü karnesini gözler önüne serilirken partinin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca’nın mesajı da paylaşıldı: "Tek adamın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı hukuksuzca çıkılmıştır. Düşünce ve fikirlerini açıklayan yurttaşlar apar topar gözaltına alınmıştır. İnsan haklarının yasal ve hukuki güvencelerini yok sayan kararlar ve uygulamalarla anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler bir kişinin iradesi ile yok sayılmaktadır."

Basın toplantısı düzenleyen HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede ise şu ifadeleri kullandı: “Anayasa’yı hiçe sayan AKP, tüm vatandaşların ve mültecilerin yaşamını katlanılamaz hale getirdi."

Aralarında Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CISST) ile İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) da bulunduğu örgütler de ortak açıklama yaptı. Açıklamada, işkencenin yaygınlaşmaya devam etmesinin ülkedeki en endişe verici insan hakları sorunlarından biri olmayı sürdürmesi kınandı: “İşkence karşıtı bir gündemin yeniden masaya getirilmesi ülke için çok ihtiyaç duyulan daha geniş bir hukukun üstünlüğü gündemi için yaşamsal öneme sahip bir meseledir. Ülkenin cezaevi nüfus oranı son 10 yılda yüzde 115,3 artmış ve 2020’de Türkiye 47 Avrupa Konseyi ülkesi arasında en yüksek hapsetme oranına sahip ülke olmuştur."

Ayrıca TTB, SES, İHD ve TİHV, pandemi döneminde gerçekleşen 200 bini aşkın fazladan ölüm ve yaşanan sağlık hakkı ihlalleri nedeniyle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çalışma Bakanı Vedat Bilgin ile Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) de 10 Aralık’ı Türkiye’de ‘Sansür gerçeği bükemez’ başlıklı bir reklam kampanyasıyla ‘kutladı’. IPI, iktidarın çeşitli yöntemlerle medya üzerindeki baskıyı sistematik olarak artırdığının altını çizdi.

ÜÇ YILDA BÜYÜK ARTIŞ

Adalet İçin Hukukçular da ‘Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Döneminde Türkiye’de İfade Özgürlüğü Değerlendirme Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Raporda şu saptamalar yer aldı: “8 farklı suç tipinde 2014-2020 yılları arasında düşünce ve ifade özgürlüğü hakları kapsamında toplam 420 bin 424 soruşturma ve 180 bin 822 kamu davası açıldı, 211 bin 523 kişi yargılandı. Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılananları sayısı üç yılda yüzde 35 arttı. Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla bugüne kadar yüzlerce insan tutuklanmıştır.”

HEP YASAKLADILAR

İnsan hakları savunucuları, İzmir’de 10 Ekim Anıtı önünde bir araya geldi. Burada konuşan İzmir Barosu’ndan Ayşe Kaymak, şöyle dedi: “Yıl içinde her toplumsal kesimden grup, gösteri yapma özgürlüklerini yasaklar veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamamışlardır.”