Google Play Store
App Store

Güvenli olmayan tüm yapıları kapsayan kentsel dönüşüm süreci pek çok yerde tartışmalı yürütülüyor. Ağırlıklı olarak kent merkezlerinde yapılan dönüşümler ‘Aciliyet mi, rant mı?’ sorusunu akla getiriyor. Süren projelerin çoğu müteahhit ya da taşeron şirketler üzerinden yapılıyor. Çoğunda yurttaş mağduriyetleri yaşanıyor. Rantın olmadığı ama dönüşüm bekleyen yerlere dair adım atılmaması dikkat çekiyor.

İhtiyaca göre değil, rant için dönüşüm
Rantsal dönüşümün gerçekleştiği yerlerden birisi de Kadıköy Fikirtepe. (Fotoğraf: Depo Photos)
Sibel Bahçetepe
Sibel Bahçetepe
sibelbahcetepe@birgun.net

İstanbul başta olmak üzere özellikle megakentlerde yürütülen kentsel dönüşüm projeleri, halk ile müteahhitleri karşı karşıya getiriyor. Plansız, projesiz, çarpık kentleşme ve olası deprem riski nedeniyle riskli binaların bir an önce yıkılıp yeniden yapılması gerekirken siyasi iktidarın daha çok merkezi ve rantın ağırlıklı olduğu il ve ilçelerdeki dönüşüm projelerini hızlandırması dikkat çekiyor. Bu durum ‘‘Kentsel dönüşüm rantın yoğun olduğu yerlerde mütaehhit ve bakanlık eliyle hızla yürütülüyor’’ yorumlarına yol açıyor.

dönüşüm, hızlı kentselleşmekten kaynaklı plansız ve çarpık yapılaşmanın getirdiği sorunlar, mevcut yapı stokunun ihtiyaçları karşılamaya yetmemesi gibi sebeplerle başvurulan yenilenme yöntemlerinin ifade etse de ülkede bu böyle işlemiyor. Özellikle 1999 Marmara depremleri sonrası yoğunlaşan ve riskli yapıların yıkılarak yenilenmesi olarak algılanan kentsel dönüşüm, gelinen süreçte pek çok yerde tartışmalı yürütülüyor.

ENDİŞELER ARTIYOR

6306 sayısı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu kapsamında 2000’li yılların başından itibaren İstanbul’da hayata geçirilen kentsel dönüşüm genellikle gecekondu ve yoksul halk kesimlerinin yaşadığı mahallelerde başlarken, buralara orta ve üst sınıf için lüks ve çok katlı binalar inşa edildi. Yıllarca burada yaşayan yurttaşlar, gerek bu binaların yapımında yaşadıkları maddi zorluklar gerekse binaların giderlerini karşılayamaz hale gelmesi nedeniyle mahallelerinden taşınmak zorunda kaldı. İstanbul’da Fener-Balat-Ayvansaray, Fatih’te Sulukule, Beyoğlu’nda Tarlabaşı bu projelere örnek gösterilebilir.

AFET RİSKİ DENDİ AMA...

Kentsel dönüşüm yapılırken gerekçelerinden biri de “afet riski”ni azatmak olarak belirtildi. Güngören Tozkoparan, Gaziosmanpaşa Sarıgöl, Okmeydanı, Fetihtepe, Sarıyer Armutlu mahalleleri bu kapsamda dönüşüme girdi. Yine rezerv yapı alanı ilan edilen Başakşehir’de Şahintepe, Ümraniye’deki Topağacı Mahallesi, Arnavutköy’deki İmrahor Mahalleleri de tartışmalı süreçlerinden oldu. Rezerv alan ilan edilen ancak tespiti için hiçbir bilimsel ya da teknik analize ihtiyaç duyulmadan gerçekleştirilen kentsel dönüşümler de sorunları katladı. Bunun son örneği Ümraniye Topağacı mahallesi oldu. Benzer durum İstanbul Güngören’deki Tozkoparan mahallesinde yaşanmıştı. Çamlıca Camii’nin dibindeki Kirazlıtepe’de Mahallesi’ndeki “kentsel dönüşüm” sürecindeki sorunlar uzun bir süre aşılamamıştı. Riskli alan ilanı kararları mahkemeden dönse bile bakanlık aynı alanı rezerv alan ilan ederek yıkıma devam edebiliyor. Kadıköy’ün Fikirtepe Mahallesi, Zeytinburnu’nda Nakliyeciler Sitesi buna örnek gösterilebilir. Bir diğer sorun da merkezi ve değerli semtlerde yürütülen dönüşümler oldu. İstanbul Etiler’de kat maliki sıfatıyla karot aldırdığı öne sürülen Taşyapı’nın rantı yüksek semtlerde yurttaşı çaresiz bırakıldığı iddia edildi.  Benzer durumun Ataköy’de yaşandığı iddia edildi. Akademisyen ve şehir plancısı Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu, BirGün’e yaptığı değerlendirmede kentsel dönüşüm sürecinin başından bu yana ranta dönük olduğunu anlattı.

RANTI PAYLAŞIYORLAR

Prof. Giritlioğlu ‘‘İlk uygulamalar gecekondu alanlarında başladı. Çünkü buralar halkın örgütsüz olduğu, zayıf ve kırılgan kesimlerdi. Buraları dönüştürmek, insanları tasfiye etmek çok daha kolaydı’’ dedi. Bu tür mahallelerdeki dönüşümlerin tamamının lüks gelir grubuna göre hazırlandığını anlatan Giritlioğlu ‘‘Gecekondu alanlarındaki ilk uygulamalar kamu eliyle yapılmıştı. Arkasından müteahhite teslim edilen uygulamalar başladı. Şu anda çoğu alanda kamunun olmadığını, vatandaşın müteahhitle anlaşarak bu alanlarda iş yapar hale geldiğini görüyoruz’’ diye konuştu. Kamunun artık çok fazla dönüşüme girmediğini, daha çok müteahhitler üzerinden para kazandığını kaydeden Giritlioğlu, şöyle devam etti: ‘‘Rantı böyle paylaşıyorlar. Hatta birçok belediyenin kendi anlaşmalı olduğu firmalar var, onları tavsiye ediyorlar. Meselenin gerçekten afetler, deprem olmadığını uygulamalara baktığımızda görüyoruz. Çünkü kentin riskli olan yerleri hâlâ duruyor. Dönüşüm müteahhitlerin insafına bırakılmış durumda.  Gücü olanlar başının çaresine bakıyor, olmayanlar kat imkanı varsa müteahhitle anlaşıyor. Yoksa kaderiyle baş başa bırakılmış durumda. Riske yönelik değil ranta dönük bir dönüşüme dönüştü.’’

Prof. Pelin Giritlioğlu

∗∗∗

SÜREÇ NASIL İŞLEMELİ?

Prof. Giritlioğlu, kentsel dönüşüm sürecinin nasıl işlemesi gerektiğine ilişkin şu önerilerde bulundu:

Konut üretim seçeneklerini arttırmak gerekiyor. Kamu, burada rol oynamalı.

Ada bazında kentsel dönüşüm kooperatifleri kurulabilir.

Kooperatif kurmanın avantajı var. Hem bakanlıklardan hem belediyelerden fon ve kredi alınabiliyor, vergi muafiyetleri oluyor.

Belediyeler de kooperatiflerin bir parçası olabiliyor. Belediyeler, vatandaşla birlikte ada bazında kooperatifler kurarak kentsel dönüşüm uygulamaları yapmalı. Bu büyük avantajlar sağlar ve maliyeti düşürür.

Belediyelerin inşaat, beton malzemesi üretin şirketler kurmaları lazım. Bu da maliyeti büyük ölçüde düşürür.

Belediyeler yurttaşlara proje desteği verebilir. Bu konut üretim maliyetini bir kalem daha düşürür.

Belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve bakanlık eliyle sosyal konut üretilmeli

Sosyal kiralık konutlara ihtiyaç var.

Bakanlık 6306 sayılı Kanunla belediyelerin elinden çok büyük oranda kentsel dönüşüm işini de almış durumda. Ama buna rağmen sayılanlar yapılırsa kentsel dönüşüm sağlıklı ilerler.

∗∗∗

YURTTAŞ KORKUYOR

Prof. Giritlioğlu, yurttaşların oturdukları yapıların risk analizini yaptırmaktan korkar hale geldiğini belirterek ‘‘Binaları riskli çıkarsa 90 gün içinde tahliye etmeli. Konuta erişilebilirliğin zor, kiraların yüksek olduğu ve vatandaşın devlet tarafından yalnız bırakıldığı bir ortamda, insanlar binalarının riskli olduğunu bile bile oturmaya mahkûmlar. Vatandaşın işini kolaylaştırmak ve yol göstermek çok önemli’’ dedi.

∗∗∗

ŞİKÂYET YAĞIYOR

Şikayetvar adlı internet sitesi, kentsel dönüşüm mağduru yurttaşların şikâyetleri ile kaynıyor.

TOKİ Samsun Canik bölgesinde kentsel dönüşüm karşılığı verilen dairelerin tapuları gelmedi, mağduruz.

2020 Nisan’da yapılan çekilişle birlikte İstanbul Tuzla ilçesi toplu konut projesinde asıl hak sahibi olduk. Yalnız bu proje için henüz bir tek çivi çakılmamış, açıklama dahi yapılmamış olmakla birlikte, TOKİ kurumuna iletişim sağlanamamaktadır.

2016’da Sur Yapı’nın Soğuksu Mahallesi’ndeki kentsel dönüşüm projesine dahil olarak arsamızı devrettik. Herhangi bir inşaat veya çalışma başlatılmadı.

İstanbul Ataşehir Yenisahra Mahallesi’nde Sinpaş ile devletin işbirliği yaptığı görülüyor ve mağduriyet yaşanıyor. Bu konuda acilen çözüm bekliyoruz. Bu rezerv kanununu düzenleyen devletin konuya acilen çözüm bulması gerekiyor.

Evrim Duru İnşaat’a kentsel dönüşüm için 2020’de annem evini verdi. Müteahhit 2025 yılına gelmemize rağmen inşaatı tamamlamadı. Vaat ettiği hiçbir şeyi yerine getirmedi.