İki kere ölen adam!

Nevzat Metin, 2017’de A7 Kitap’tan çıkan “Dostlar Bizi Hatırlasın” kitabımı eline alınca ilk olarak şöyle demişti:

-Ben var mıyım bu kitapta?

-Yoksun!

-Niye yokum?

O zaman anlatmıştım tane tane… Bu kitap yitirdiğimiz değerli insanların arkalarından yazdığım yazılardan oluşuyor. Hani cenaze namazı sırasında imam soruyor ya, “nasıl bilirdiniz?” diye… İşte orada hissedip de söyleyemediklerimi bu kitapta topladım. Yani ölmeden bu kitaba girmek mümkün değil. Nevzat beni anlamıştı “tamam” dedi. Ama şimdi böylesi kitapların hepsinde yer alacak “konuma” geldi:

-Nevzat Metin 29 Aralık 2022 Perşembe sabahı öldü!

Aynı gün Üsküdar Şakirin Cami’nden ikindi vakti kaldırılıp Ümraniye Çekmeköy mezarlığında toprağa verildi.

***

Nevzat Metin 1948 yılında Yozgat’ın Sarıkaya ilçesine bağlı Babayağmur köyünde gözlerini dünyaya açtı. 1960’da İstanbul’da yaşayan ablasının yanına gelip orta öğrenimine devam etti. Burada gözlerini bir kez daha açtı: Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) girdi. Bir de ekmek parasını kazanmak için Kadıköy’de Rum terzinin yanında çıraklığa başladı. Sonraki yıllarında terziliğin Türkiye solundaki yerini anlatırken mesleğiyle şöyle övünecekti:

-Terzi Fikri (Sönmez), Terzi Mehdi (Zana), Terzi Nevzat…

İlk ikisiyle Nevzat’ın yönleri aynı olsa da yolları farklıydı. Nevzat sanat alanında çok iz bırakan işlere imza atacaktı. Nitekim attı da…

Bilim Sanat Galerisi’ni kurdu. Çağdaş ressamlar için sayısız sergi ve çok nitelikli resim albümleri bastı. Bunu ancak kültür bakanlığı yapabilirdi. Albümleri görenler inanamıyorlardı. Sergilerini Fransa’dan Japonya’ya kadar geniş yelpazede sanatseverlerin ilgisine sundu. 2000’li yıllara gelindiğinde Nevzat Metin Datça’yı sanat mekânı olarak seçti. Yaka köyde bir sanat cenneti inşa etti:

-Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi’ni (UKKSA) kurdu.

Sadece Türkiye’den değil dünyanın dört bir yanından davet ettiği sanatçılarla bir sanat vahası yarattı.

Ayrıca her 12 Ağustos’ta sevenlerini mezarı başında toplayarak “Can Yücel Anma Törenleri” düzenledi.

***

Nevzat Metin çok geniş bir dost çemberine sahipti. Yaptığı her iş ile ses getirdi. Ama öldüğünde sessizce, adeta dostlarından ve sevenlerinden “kaçırılarak” İstanbul’un uzak bir mezarlığına gömüldü. Bir gazete ilanıyla dostlarına sevenlerine haber bile vermekten kaçınıldı.

Bu durumu Merdan Yanardağ 29 Aralık akşamı TELE-1 ekranlarından “ailesi” diyerek özetledi:

-Nevzat Metin gibi bir insana böyle mi cenaze töreni düzenlenir? Kimsenin haberi olmadı. Olanlar da yetişemedi.

Aslında “Nevzat’ın ailesi” kan bağı olanlar yakınları değil, onun son altı yılında her an (festivallerde ve hastanelerde) yanında olan hayat arkadaşı-yoldaşı Emine Özkarslıoğlu ile dostlarıdır. Ama resmi işlemlerde bu yüksek sadakatli yakınlıklar değil, “cenaze sahipliği” pozisyonu dikkate alınıyor.

Nevzat Metin ölmeden önce defalarca söylemişti Can Yücel gibi:

-Beni Datça’ya gömün!..

gelen-gideni-aratmamali-1109710-1.

İçlerinde bu satıların yazarının da bulunduğu dostları cep telefonlarından uzun mektuplar yazıp yolladılar. Nevzat’a layık bir cenaze töreni yapalım, sevenleri vedalaşmaya gelebilsinler.

Bunca yıldır Datça’ya gelmeyen, Nevzat’ın yaptıklarını bilmeyen “cenaze sahipleri” kimseyi dinlemediler. Nevzat Metin’e bir “unvan” da onlar verdiler:

-İki kere ölen adam!

Not: Gerçek ailesi, kısa süre içinde dostlarını bir araya getirerek Nevzat Metin için İstanbul’da bir veda toplantısı yapacak. Benzer bir toplantı da Datça’da düzenlenecek.