Önceki gün yaklaşık aynı saatlerde iki protesto haberi yansıdı medyaya. Birincisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Saraçhanedeki binası önünde yapıldı. Nereden bakarsak bakalım “sıra dışı” bir protesto idi. İBB’nin çalışanları olduğu anlaşılan bir grup binanın önünde toplanmış çıt çıkarmadan bir “spikerin” okuduğu metni dinliyorlar. Çoğu resmi giysileri ile gelmişler. Din görevlileri, sağlık görevlileri, avukatlar, zabıtalar… Protestolarda […]

Önceki gün yaklaşık aynı saatlerde iki protesto haberi yansıdı medyaya.

Birincisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın Saraçhanedeki binası önünde yapıldı. Nereden bakarsak bakalım “sıra dışı” bir protesto idi. İBB’nin çalışanları olduğu anlaşılan bir grup binanın önünde toplanmış çıt çıkarmadan bir “spikerin” okuduğu metni dinliyorlar. Çoğu resmi giysileri ile gelmişler. Din görevlileri, sağlık görevlileri, avukatlar, zabıtalar… Protestolarda alışık olmadığımız bir hal var. Güvenlik görevlilerinin ve kurum amirlerinin sonsuz hoşgörüsü ve hatta himayelerinde yapıldığı anlaşılıyor. Ne kalkan var, ne cop, ne de biber gazı!

Bildiri metninin okunduğu kürsü üzerinde nerede ise tüm medyanın mikrofonları var. Mesai saatlerinde ve kurum sınırları içerisinde böyle bir himaye ile yapıldığına göre “emir komuta” içerisinde yapıldığı anlaşılıyor. Nitekim bu yazı yazılırken henüz yalanlanmayan bir iddiaya göre bir elektronik posta ile idareci personelin katılımı zorunlu tutulmuş. Zaten idarenin hoşgörüsü ve adeta askeri disiplin altındaki “performans” bu iddiayı doğruluyor.

İktidar medyasının ertesi günkü -artık gelenekselleşen bir merkezden çıkmış- “yalan eksenli” manşetleri de bu performansın sahneye koyan ve yöneteninin belediye emekçileri değil iktidar olduğunu gösteriyor.

Neyi mi “protesto” ediyorlarmış?

“ …yıllardır kaynakları etkin ve verimli kullanarak yapılan yüzlerce hizmet ve faaliyeti bir algı operasyonu ile ‘israf’ kavramına sıkıştırma ‘insafsızlığı’ gösterenleri kınıyoruz. İstanbullulara hizmet etmek vaadiyle yola çıkanları, iftira, karalama, çarpıtma ve yalanları terk ederek, hizmet belediyeciliğinin kurumsallaştığı İBB’yi yıpratmaktan, İstanbulluya hizmet eden binlerce İBB emekçisini iftiralarla toplum nezdinde küçük düşürmekten vazgeçmeye davet ediyoruz.”

Yolsuzluk, rant aktarımı, yağma ve mülksüzleştirme gibi kavramlar yerine “israf” kavramına sıkışmayı ben de onaylamıyorum!

Ama bir sorun var ki kimi protesto ettikleri belli değil! İsim yok! Hangi iftira o da belli değil! İlk dinlediğinizde “İSPARK’ın nasıl zarar ettiğini ben de anlamış değilim” diyen Binali Yıldırım’ı protesto ediyorlar sanabilirsiniz! Sağ olsun bazı web siteleri tercüme etmişler: “İmamoğlu’na protesto! CHP’nin adayına protesto!”

Çalışanları ekmeği ile tehdit edip böyle bir “performansa figüran etmek” siyasi tarihimizin utanç sayfalarına geçmiş oldu.

Aynı gün aynı saatlerde bir protesto da Ankara’daydı. 8 Temmuzda Çorlu’da 25 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği tren “katliamı” ile ilgili bir protestoydu bu. Belki basın açıklaması demek daha doğru. Diğerinden farkı, acı çeken ve adalet arayan yurttaşlarımızın kendi irade ve emekleri ile düzenledikleri, bazı siyasilerin de destek verdiği bir basın açıklaması. Doğal olarak muhatapları olan Anayasa Mahkemesi önünde yapılmak istenen bir açıklama. Başvuru yaparken farkındalık yaratmak için basına bilgi vermek amaçlı, sonuna kadar haklı ve Anayasa tarafından güvence altına alınmış bir haklarını kullanmak isteyen bu yurttaşlarımız İBB önündekiler kadar şanslı değildi. Karşılarında polis kalkanı, biber gazı ve plastik mermi vardı. Yaşamını yitiren Oğuz Arda Sel’in annesi Mısra Öz ve Dedesi, avukatlar ve destek veren yurttaşlarımız bu şiddetten nasiplerini aldılar.

Veee Binali Yıldırım her bir aşamasından sorumlu oldu bu haksız adaletsiz düzenin devamı için sloganını belirlemiş: Ne dediysek yaptık, yine biz yaparız!

“Yaptıklarından” sadece iki örneği vicdan ve adalet duygularıyla tartan İBB çalışanı acaba AKP/MHP adayına oy verebilecek mi?

Bize şu günlerde düşen de Oğuz Arda Sel’in annesine-dedesine şiddet uygulanırken verilen emirdeki gibi tüm bunların sorumlularını “süpürmek!”