İsveç 2014’ün Eylül ayında bir seçim gördü. Sandıktan Sosyal Demokrat Parti birinci parti olarak çıktı. Seçim öncesi bir ortaklığa imza atmayıp olası koalisyon hesaplarını seçim sonrasına bırakan Sosyal Demokratların Genel Başkanı Stefan Lövfen, Çevre Partisi’ni de yanına alarak bir azınlık hükümeti kurdu. Sol azınlık hükümeti, bütçesini geçirirken aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi’nin engeline takıldı. Hükümeti düşürmeye çalışan aşırı sağcıları, İsveç’in parlamentodaki sağ bloku durdurdu. Sağ blokta yer alan dört parti, Löfven’in sol azınlık hükümetiyle adına Aralık Anlaşması denilen bir protokol imzaladı. Başbakan Löfven, şimdi sağ blokun hazırladığı bütçeyle hükümet ediyor.

Dengeler şaşmazsa Löfven’in ve bu parlamentonun önüne tekrar sandık 2018’de, eylül ayının üçüncü pazar günü konulacak. Ortada bir seçim havası yokken de parlamentodaki partilerin genel başkanlarının bir araya gelip belirli aralıkla kamuoyu önünde “liderler tartışması” yapmaları gerekiyor. Her yıl iki kez İsveç Meclisi’nde, partilerin liderleri bu tartışmayı yapmakla yükümlü. Temsil hakkı olan partilerin liderleri, o yıl seçim yılı olsun olmasın belli rutinlerle devlet televizyonunda da bir araya gelip tartışıyor.

Oyunu verdiğin partinin liderini, diğer partilerin liderleriyle şöyle yan yana, canlı yayında bir kıyaslama, tartma şansın oluyor. Televizyondan yönetilen tartışmanın ayrı bir önemi var çünkü çatı Meclis çatısı değil. Bu siyasiler, başbakan da olsa ana muhalefet partisi lideri de olsa kendini seçmenine kanıtlamak, beğendirmek için uğraşıyor. Liderin egosunu, gücün getirdiği kirlenmeyi alaşağı eden bir durum var ortada.

Sonbahardaki seçimden sonra televizyondaki ilk parti liderleri tartışması geçen pazar akşamı yapıldı. Parlamento’da temsil edilen sekiz partinin lideri İsveç Devlet Televizyonu’nun ikinci kanalındaydı. Başbakan Stefan Löfven ve ana muhalefet partisi Muhafazakârların kadın lideri Anna Kinberg Batra bu program için pazar gecelerini de siyasete ayırmışlardı. Tükenmişlik sendromu nedeniyle yaklaşık yedi aydır hastalık izni kullanan ırkçı partinin 35 yaşındaki lideri Jimmie Åkesson, televizyondaki tartışmada yerini almıştı. Tek eksik sağ bloktaki Hıristiyan Demokrat Parti’nin lideri Ebba Busch-Thor’du. Parti onun yerine Jakob Forssmed’i bu tartışmaya katılması için göndermişti. Hıristiyan Demokrat Parti’nin lideri Busch-Thor, o gece hastanedeydi. Yeni doğum yapmıştı ve henüz aile taburcu olmamıştı.

Devlet televizyonu, liderleri ayakta konuşturdu. Tartışma için Başbakan yanına Çevre Partisi’nin ve Sol Parti’nin liderlerini alıp stüdyonun soluna, diğer beş parti de ekranın sağına yerleşti. Sekiz lider ‘memleket meselesi’ diye program sunucularının; “Şimdi şunu cevapla” dediği sorulara partilerinin getirdiği çözümleri açıklayarak karşılık verdi. Göç ve uyum, konut sorunu ve işsizlik en ateşli konular oldu. Başbakan da dahil tek bir parti lideri program sunucularının direktiflerinin dışına çıkmadı. Başbakan’a söz sırası verildiğinde resim altına sadece adı, soyadı ve partisinin simgesi olan ‘S’ harfi ve parti lideri olduğu yazıldı.

Programdan sonra, bu hafta içinde, Başbakan Yardımcısı ve Çevre Partisi’nin kadın eşbaşkanı Åsa Ramson, televizyonda söylediği iki şey için özür toplantısı düzenledi. Åsa Ramson, parti liderleri tartışmasında Romanlara çingene dediği için “Devre yanması yaşamışım, çok yorgunum” dedi. Ramson ayrıca yaşanan göç felaketleri için “Akdeniz’i yeni bir Auschwitz toplama kampı yapmayı başardık” cümlesine “Benzetmem uygun değildi” açıklaması getirdi.