Türkiye’de sinema salonlarında bu hafta merakla beklenen ‘Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü’ isimli film vizyona girdi. Filmin tüm sevilesi yönleri Thor’un en zor anlarda bile kendini gösteren ilgi manyağı halleri, çıkıntılık yapan cümleleri ve tatlı aptal duruşunda saklı.

İki saate sığdırılan eğlence paketi

Sinema vizyonu yaz rehavetine geçmeden önce sinemalarda izleyebileceğiniz son film Marvel’den geldi; Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü (Thor: Love and Thunder). Filmin yönetmeni bir kez daha Taika Waititi, artık Marvel Sinematik Evren’in (MCU) formülü konusunda uzmanlaşan yönetmen bu filmde de bunu yerinde uygulamış. Marvel filmlerinde aynı hikâye vuruşları kullanılır, yani hikâyede tonda değişimler için anlatının yapısal öğelerinin önceden çizilmiş haritası vardır. Sıralama değişebilse de, kötü adamın tanıtılması, süper kahramanın yolculuğundaki nihai hedefi, kahramanın buna neden ihtiyacı olduğunun iyi açıklanması, aksiyon, ana karakter(ler)e duygusal çatışma ile ikincil anlatı alanı açılması, zirve aksiyon ve final. Tüm bu vuruşların içinde biraz komedi, yer yer etkili duygusallık, bazen bir tutam aşk ve mutlaka diyaloglarda toplumsal sorunları dile getirme hali vardır. Bu filmi iki saate sığdırmış bir eğlence paketi olarak özetleyebilirim. Elbette, dünya çapında kültür olarak sinema ve de sinema salonları üzerinde hâkim güçlerden olan Marvel Studios başkanı Keith Feige’nin, Marvel filmleri ve dizileri ile ekonomik ve kültürel olarak kurmuş olduğu hegemonyayı görmemek imkânsız. Hatta bu açıdan bakarak Marvel yapımları ile eleştirel yazı çok rahatlıkla yazılabilir. Bu politik bakışı, Marvel yazılarına katmayı (henüz) tercih etmiyorum ve bu eğlence sinemasını keyifli yönleri ile ele almaya devam ediyorum.

MİZAH VE AKSİYON

Thor, popüler kültüre ve Marvel’in kültür emperyalizmine ait, orijini mitolojik bir tanrı olan süper kahraman. Marvel Sinematik Evreni’nin en sempatik ve önemli karakterinden. Chris Hemsworth’un canlandırdığı bu karakter, 2011 yılında Thor filmi ile devreye girdi, 2012 yılında ise The Avengers filmi ile Yenilmezler ekibine katıldı ve şu ana kadar bu evrene ait dokuz filmde boy gösterdi. Her zaman odadaki en aptal süper kahraman olarak yer alan Thor aynı zamanda da egosu en yüksek olan karakterlerden. Bu filmde de bu rutin bozulmuyor. Zaten neden bozulsun ki? Filmin tüm sevilesi yönleri Thor’un en zor anlarda bile kendini gösteren ilgi manyağı halleri, çıkıntılık yapan cümleleri ve tatlı aptal duruşunda saklı. Bu filmin en sevdiğim yönü, mizahın aksiyon sahnelerine hükmettiği anların çokluğu ile dövüş sahnelerinin yoruculuğunun giderilebilmiş olmasıydı. Çok güçlü bir hikâyesi olmayan Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü, çok fazla bir şey beklemeyen, düşüncelerini kapatabilenlerin gayet rahatlıkla eğlenebileceği bir film. Ama keşke biraz daha fazlası olmuş olsaydı da demeden edemiyorum.

THOR VE JANE’İN AŞKI

Filmin ana hikayesini yeni tanıştığımız bir kötü kahraman oluşturmakta. Nosferatu’ya benzer bir hali olan, galaksideki tanrıları öldürebilen bir kılıca sahip olan Gorr (Gorr The God Butcher) isimli bu kötü kahramanı Christian Bale’in canlandırmakta. Tüm tanrılara karşı beslediği derin kinin sebebinin filmin en başından gayet iyi anlaşılır olması ve elbette Christian Bale’in başarılı performansı ile akıllarda yer edinebilecek bir karakter olduğunu söyleyebilirim. Filmin bir diğer akan hikâyesi ise Thor ve Jane’in aşkı ve bu ikilinin tekrar kavuşması. Hatırlarsınız, 2011’deki ilk Thor filminde, Thor Dünya’da sürgündeyken tanıştığı bilim insanı Jane Foster’a (Natalie Portman) âşık olmuştu. İşte seneler sonra Jane'in "Mighty Thor" olarak geri dönmesi ve meşhur çekiç Mjolnir'i kullanabilmesi ile Thor ve Jane Foster aşkının devamını da bu filmde izleyebilmekteyiz. Seri ve iyi bir kurgu ile başlayarak hikâyesine giriş yapan film bütününde de hızlı ilerlemekte. Belki bu hız bazı kestirme virajlara sebebiyet verdiği için filmi dağınık bir hale sokmakta. Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü’nde kullanılan müzikler bir harika. Müziklerin sahneler ile uyumu ise şahaneydi. Guns N’ Roses’dan duyduğumuz dört parça ise filmin isminin ‘Thunder’ ayağını iyice güçlendirmekteydi. Keşke filmin bu Rock’n Roll damarı biraz daha fazla ağırlıkta olsaydı.