Bu gün İsveçliler, sandık basına gidiyor. Genel ve yerel seçimlerin yapılacağı İsveç için bir yön haritası bu pazar yapılacak seçimlerle ortaya çıkacak.

Bu gün İsveçliler, sandık basına gidiyor. Genel ve yerel seçimlerin yapılacağı İsveç için bir yön haritası bu pazar yapılacak seçimlerle ortaya çıkacak. İsveç halkı, dört yıldır devam eden sağ koalisyona, tekrar iktidar şansı verecek mi yoksa sol bloğu göreve mi çağıracak, bunun kararını verecek. Sağın tekrar iktidar olması halinde 1920’lerden beri sure gelen bir siyasi gelenek bozulacak. Bu iktidar, İsveç’te çok uzun zamandır iki defa üst üstte seçilen ilk sağ blok hükümeti olacak. Bu seçimlerde İsveç, kuzey ülkeleri için söylenebilecek “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” tarzı sosyal devlet yapısını  sorgulayacak. Sosyal devlet bu isten ya zararlı çıkacak ya da devamlılığı sağlanacak. Yine de işin heyecanı, bizim gecen hafta yaptığımız referanduma benzemez. Türkiye’deki anayasa referandumunun yüksek heyecanı İsveç’i sarstı. İsveç, gecen hafta kendi başına gelecekleri bir kenara bırakıp Türkiye konuştu.
Referandum öncesi, Türkiye’de neyin kıyameti kopuyor, İngmar Karlsson açıkladı. 2001-2008 yılları arasında İsveç’in İstanbul Başkonsolosluğu görevini yürüten İngmar Karlsson, İsveç’te, Türkiye hakkında en ufak bir taş oynadığında, başvurulacak ilk bilirkişidir. Ekonomi ve siyasal bilimler üniversite eğitiminin ardından ilahiyat ve felsefe mastırı yapan Karlsson, dünya çapında tanınmış bir Ortadoğu uzmanı. Aralarında “Avrupa ve Türkler” adlı bir kitabında yer aldığı 15 eserin yazarı. Özellikle son kitabı “Ülke Olmayan Kürdistan” büyük tartışmalar yarattı. İsveç’teki Kürt milliyetçilerini kızdıran bu kitap, en çok satanlar listesinde uzun süre üst sıralarda yer aldı. İsveç basınınca “Türkiye’de neler oluyor?” sorusu yöneltilen Karlsson, Türkiye’deki yargı mekanizmasının inanılmaz derecede Kemalist olduğunu ve halka rağmen devleti devletten koruyor izlenimi bıraktığını söyledi. İngmar Karlsson’un altını en net çizdiği nokta da AKP’nin demokratik değer yargılarından hiç bir şekilde şüphelenmediği oldu. Karlsson, muhalefetin her turlu değişikliğe karşı olduğunu söyleyip, değişikliklerin o kanat tarafından, bir tehdit olarak algılandığını söyledi.
12 Eylül’deki referandumdan çıkan ‘evet’, manşetlerde Türkiye AB’ye evet dedi seklinde görüldü. Yine de her seferinde “Bu İslamcılığa doğru atılan sessiz bir adim değilse” temkini de konuldu. Secim sonuçlarının açıklanmasından hemen sonra, İsveç’in Avrupa Birliği Bakanı Birgitta Ohlsson, yazılı bir açıklama yaptı. Kadın bakan, Türkiye’den gelen seçim sonuçlarının olumlu karşıladığını belirtip simdi artan bir demokratikleşmenin ve Kürtlere daha iyi koruma olanağının mümkün olduğunu söyledi. Ohlsson, “Türkiye böylelikle AB’ye büyük bir adım atabilir” açıklamasını yaptı.
Referandum sonrası İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, bir İsveç radyo kanalına uzun bir değerlendirme yaptı. Bildt, evet kararını, Türk halkının “Reformlara devam edin, AB’yi istiyoruz” mesajı olarak değerlendirdi. “Başbakan Erdoğan, bundan sonra yeni bir anayasa teklifi için daha fazla yüreklilik gösterebilecek” dedi.
Tam seçim günü, 12 Eylül’de İsveç Stockholm’de iki kişi daha konuştu. 1980 ihtilalinde asılan Erdal Eren’in avukatı Metin Toktay ve Necdet Adalı’nın avukatı Mehdi Bektaş. İki avukat, salonda bulunan çoğunluğu öyle ya da böyle 12 Eylül mağdurlarıyla söyleştiler. 30 yıl önce de olsa acısı dipdiri duran İhtilal ve bu gün yapılan referandum konuşuldu. “Bunun hesabi yargıyla sorulmayacak mı?” sorusuna Avukat Mehdi Bektaş, kesin cevabı verdi. “Sizi, bizi kandırıyorlar. Bu anayasa değişikliğiyle sizin istediğiniz hesap sorulmaz. İhtilalcılara dava açılır ama açıldığıyla kalır. Yasa geriye işletilemez, olay zamanaşımına takılır, dava ilk duruşmada düşer.” Konferans Türkçeydi. Kimse İsveçli bakanlara çevirmemiş.