Herhangi bir kaza yaşandığında tüm sorumluluk, her yerde reklamlarını gördüğümüz rekorlar kıran devasa şirketlere ait değil, motosikletiyle her an ölüm riskiyle karşı karşıya olan kuryeye, pardon neoliberal jargonla söylersek “kendi işinin patronu olan şahıs işletmesine” aittir!

İki teker üzerinde neoliberalizm
2022 Şubat’ta kuryeler hakları ve düşük ücret artışı için sokağa çıktı. (Fotoğraf: DepoPhotos)

İlkan Öz

Gelişen teknoloji ve değişen tüketim alışkanlıkları ile e-ticaret giderek büyüyor. 2011 yılında dünyada e-ticaretin toplam ticaret içerisindeki payı sadece yüzde 3,6 iken 2021 yılına geldiğimizde bu pay yüzde 20’lere ulaştı.1 Artan ve çeşitlenen online ticaretle tüketiciler her türlü alışverişlerini online platformlar aracılığıyla gerçekleştiriyor. Ürünlerin müşterilere en hızlı şekilde ulaştırılması için online ticarete entegre olan kuryelere ihtiyaç duyuluyor.

Bu aşamada neoliberal sistem kar oranlarının düşme eğiliminin önüne geçebilmek ve artı değere el koyarak emek sömürüsünü artırmak adına -çalışanların sosyal ve sağlık güvencelerini karşılamadığı, asgari ücret gibi maaş garantisi vermediği, şirketlerin hiçbir sorumluluk almayıp tüm sorumluluğu çalışana yüklediği- yeni modeller aramaktadır. Bu modellerden birisi Türkiye’deki adıyla “Esnaf Kurye” modelidir.

Esnaf Kurye, kendi işletmesini kurarak kuryelik yapmak isteyenlerin belli bir firmaya bağlı olarak dijital uygulamaların aracılığıyla ve parça başı mantığıyla çalışabileceği bir iş modelidir.2 Esnaf Kurye modeli isim olarak Türkiye’ye özgün gibi gözükse de bir Gig ekonomi, yani işletmelerin geçici pozisyonlar için kısa vadeli sözleşmelerle bağımsız çalışanları istihdam ettiği serbest piyasa sistemidir. Dünyanın farklı ülkelerinde farklı şirketler tarafından (Uber Eats, Amazon, Deliveroo, Lyft vs), uzun yıllardan beri uygulanmaktadır. Türkiye’de Yemeksepeti, BanaBi, Fiyuu, Trendyol Go, Getir, Vigo, Aras Kargo gibi firmalar yemek siparişi, market alışverişi veya kargo dağıtımı gibi alanlarda kurye istihdam etmek için Esnaf Kurye modelini kullanmaya başladı. Bu modele geçen firma sayısının artışı pandemi döneminde oldu. Bu dönemde sokağa çıkma yasağı, çalışanların karantina süreci ve işletmelerin belirli bir süre kapatılması dolayısıyla şirketler büyük maliyetlerle karşı karşıya kaldı. Bu maliyetleri minimuma indirmek amacıyla sosyal güvenceli düzenli çalışanlar yerine bu model daha fazla tercih edilmeye başlandı.

Kendi işinin patronu ol

80 sonrası iklim neoliberal öznenin inşasını sağlamak ve “girişimciliği” ön plana çıkarır. Artık değerli olan, saygı duyulan işçi olmak değil, “girişimci” ve “patron” olmaktır. Esasen Esnaf Kurye modeli de tam olarak bu “illüzyon” üzerine kurulmuştur. Esnaf kurye modelinin Türkiye’deki ilk uygulayıcısının iş ilanına bakalım:

“Esnaf Kurye’nin yaratıcısı en yüksek kurye başı paket hacmi ile başarıyı garantiliyor! Kendi işinin patronu olup, çalıştığın kadar kazanmak istiyorsan Esnaf Kurye olmanın tam zamanı! A2 motor ehliyetiniz varsa ve paket servis sektöründe kendi şirketinizi kurarak marka olmak, ayda 15.000 TL net ve üzeri kazanç elde etmek istiyorsanız, burası tam da iş ortaklığı yapmak isteyeceğiniz yer!”3

Neoliberal iklime ve şartlarına uygun maddeler dikkatimizi çeker. İlk olarak “kendi işinin patronu olacaksın” vurgusu, ardından istediğin kadar çalışma-esnek çalışma illüzyonu ve dolgun kazanç arzusunun beslenmesi. Esnaf Kurye olmayı cazip kılan unsurlardan belki de en önemlisi asgari ücretin yaklaşık 3 katını kazandırma iddiası ve “klasik bir işçi” gibi 30 gün sonunda değil haftalık olarak gelir elde etme ve çalışma saatlerini “göreceli olarak” kendin seçebildiğin vurgusudur.

Serbest zamanlı iş ortağı

Neoliberal sistemin yeni bir aldatmacası burada başlar. Emek-sermaye, işçi-patron çatışmasının olduğu antagonistik ilişkinin üstünün kapatılıp yerine firmalar arasındaki “ticaret ilişkisine” indirgenir. Böylece büyük sermaye sahibi şirket ile tek kişi ve motosikletinden (ve de canından!) başka bir sermayesi olmayan “şahıs işletmesi” eşdeğer olarak görülür. Bu durumun piyasada süslü ambalajla sunulması ise “serbest zamanlı iş ortağı” şeklinde olur. “İş ortakları” arasında doğabilecek herhangi anlaşmazlıkta ise “büyük sermayenin” kolaylıkla galip geleceğini tahmin etmek zor değildir.

Çok çalış çok kazan!

Bu sistemde ne kadar fazla sipariş teslim edersen o kadar çok para kazanırsın. Ve daha fazla çalışmak için daha fazla mesai yapmak senin elindedir. Eğer belirli bir paket teslim sayısına ulaşırsan şirket seni bonuslarla ödüllendirir (ör. haftada 150 paket için 500 lira bonus). Detaylar “artı” para kazanmak için neler yapılması gerektiğini, yani sömürü sistemini ortaya koyar4: “İşletmeler sizi normalde 12 saatten fazla çalıştıramaz. Ama esnaf kuryelikte bu çalışma saati de size bağlı.”

İstenirse 12 saatlik çalışma düzenin üstüne çıkıp (hatta 15 saati aşan kuryeler vardır) daha fazla para kazanabileceği söylenir. Bu çalışma sistemi esneklik bakımından güya bir özgürlük sağlar: “Çalışma saatinizin kontrolünü kimse yapmıyor. Çünkü sizin şahıs işletmeniz var! Bu tamamen bir özgürlük! Örneğin, 5 saat Getir’de çalışıp 8 saat de Trendyol’da çalışabilirsiniz. Çok ilginç değil mi sizce de? E bütün sorumluluk size ait sonuçta.” Gerçekten de bütün sorumluluk kuryeye aittir. Herhangi bir kaza veya problemle karşılaştığında tüm sorumluluk, her yerde reklamlarını gördüğümüz bu devasa şirketlere, rekorlar kıran holdinglere ait değil, motosikletiyle her an ölüm riskiyle karşı karşıya olan kuryeye, pardon neoliberal jargonla söylersek “kendi işinin patronu olan şahıs işletmesine” aittir!

30 dakikada kurye kapında

Sonu gelmez bir tüketim ve hız çağındayız. Buna göre her şey anında ve en hızlı şekilde gerçekleşmeli. Yemek siparişi verildiğinde 'siparişiniz 30 dakikada kapınızda olmalı', internetten alışveriş yapıldığında 'ürününüz en hızlı şekilde kapınıza kadar getirilmeli', bir yere kargo gönderdiğinizde 'kurye anında paketinizi teslim etmeli'. Eğer bunlar istenilen hızda gerçekleştirilmezse kuryeye düşük hız puanı verip şikâyet etme seçeneğini sunar size bu sistem. Daha fazla paket atıp daha fazla kazanç elde etmek isteyen, düşük puan alıp “üstlerinden”, “iş ortaklarından” uyarı almak istemeyen kurye “hız” baskısına boyun eğmek zorunda kalır. Bu “acele” baskısı motokuryeleri trafikte risk almaya mecbur bırakır: Arabaların arasından slalom yapmak, ters şeride girip kestirmeden, yeri geldiğinde kaldırımdan gitmek, gazı sonuna kadar köklemek. Bu baskı kuralsızlığı, yorgunluğu, kazaları ve dolayısıyla ölümleri getirir. Online satışların patlama yaptığı pandemi başlangıcından bu yana 400’e yakın motokurye yollarda hayatını kaybetti.5

Neoliberalizm iki teker üzerinde son sürat ve en tehlikeli haliyle savrularak ilerliyor. Marx ve Engels’in dediği gibi sermaye kendi mezar kazıcılarını üretirken, aynı zamanda bu sistem yollarda emekçilerin mezarını kazıyor. Bunu tersine çevirebilecek, değiştirebilecek güç -tıpkı yakın zamanda gördüğümüz direnişlerde olduğu gibi- emekçilerin birliğinde ve bizim elimizdedir.

1https://www.eticaret.gov.tr/haberler/10040/detay
2Esnaf Kurye modelini anlatan başka bir yazı: https://www.birgun.net/haber/isci-olsam-esnaf-kurye-386189
3 https://www.secretcv.com/fiyuu-4911/esnaf-kurye-beylikduzu-is-ilanlari-1485674
4 https://www.finansportali.net/esnaf-kurye-nedir/
5 Kaç motorlu kuryenin hayatını kaybettiğine dair kesin bir veri ne yazık ki yok.