Bir yandan insanlık onuruna sahip, doğanın güzellikleri içinde yaşamayı hedefleyen insanlar! Ki bunlar; çağdaş dünyanın yaşam standardına ulaşmak isterler! Özgür ve eşitlikten yanadırlar. Haklarını bilirler. Ancak bağımsız ve tarafsız yargıyla yaşam güvencesinin oluşacağına inanırlar. Emeklerine saygı duyulmasını beklerler… Irkına, diline, dinine, mezhebine karışılmamasını temel değer olarak görürler. Onlar ki; demokrasiyi özümseyen bilinçli kişilerdir, siyaseti görkemli […]

Bir yandan insanlık onuruna sahip, doğanın güzellikleri içinde yaşamayı hedefleyen insanlar! Ki bunlar; çağdaş dünyanın yaşam standardına ulaşmak isterler! Özgür ve eşitlikten yanadırlar. Haklarını bilirler. Ancak bağımsız ve tarafsız yargıyla yaşam güvencesinin oluşacağına inanırlar. Emeklerine saygı duyulmasını beklerler… Irkına, diline, dinine, mezhebine karışılmamasını temel değer olarak görürler. Onlar ki; demokrasiyi özümseyen bilinçli kişilerdir, siyaseti görkemli bir geleceğin aracı olarak görürler… Ve onlar aydınlık yarınların teminatıdırlar!

Diğer yandan cehaletin kaderciliğini benimseyen, yaşamın değerlerini değil, öbür dünyanın varlığını önceleyen, inancıyla yaşayan, temel insan haklarını umursamayanlardır! Onlar ki, kendilerini ümmet olarak görüp emeklerini sömürenlere biat ederler. Tüm varlıklarını kulu olduğu şaha, şeyhe, reise verirler, akıllarını kullanmaz duyguları ile yaşarlar. Onlar için vatan, aile, doğa ya da ülke yoktur. Dünyanın geldiği noktayla ilgili değillerdir. Din tacirliği ile rant peşinde koşarlar. Dinin bir yüksek ahlak olduğunu unutup her türlü ahlaksızlığı din adına yaparlar. Yaşatmaktan çok öldürmeye ve ölmeye hazırdırlar… Ve onlar ki; ülkenin yurttaşlığı ve insanlığı retteden karanlık yüzleridir.

Ayrımcı, çağdaşlığı ve insana saygıyı yok eden anlayış, yeni Türkiye adı altında ikinci kesimi çoğalmak için her yolu denedi. Rejimi değiştirdi. Tek adamlığı kurdu. Hak hukuk ve adaleti yok etti. Laik demokrasiyle kavga etti. Ama sonuçta Türkiye’nin çağdaş yüzünü bozamadı!

17 yıllık kara gidişatı durduran yine İstanbul oldu… Tıpkı ANAP’ın, Bedrettin Dalan’la yapısal değişiklik için oynadığı oyunu o gün SHP, Nurettin Sözen’le bozmuşsa bu gün de, demokrasiye inanan yurtseverler, Ekrem İmamoğlu’yla bu çirkin oyunu bozdular! Yani; İstanbullular ılımlı İslam’la değil, laik demokrasiyle saygın olunur dediler!

Hafta sonunda “Beylidüzü’ Klasik günler” programının kapanış konserine katıldım. Türkiye’nin çağdaş yüzünü bir kez daha görmekten büyük mutluluk duydum. Orada insanlar, Atatürk Cumhuriyeti’ne ve kaliteli bir yaşama kararlı bir şekilde sahip çıkıyor… Hizmet yapanı, doğayı koruyanı, insana saygı duyanı, yaşanacak bir kent oluşturanı açıkça destekliyor…

Kurtuluş ve Cumhuriyet!” temalı gecede; Tiyatroları sanatçıları Serap Sağlar, Okan Şenozan, Gaye Filiz Alacacı ve Olcay Kavuzlu, büyük ozan Nazım Hikmet’in Kuvvayi Milliye ve Kurtuluş Savaşı destanını, Cem’i Can Deliorman’ın yönetimindeki Avrasya Filarmoni orkestrası ve korosu eşliğinde seslendirdiler. Değerli besteci Muammer Sun’un “Kurtuluştan Cumhuriyete” adlı eserinden bir bölüm çalınan ve seslendirilen konser muhteşemdi… Solist Görkem Ezgi Yıldırım’ın hala kulaklarımızda Sedalanan sesi ile Şef Deliorman’ın yönetimi birleşince, hele hele Nazım Hikmet destanı tiyatro sanatçısı duyarlılığıyla yorumlanınca, binlerce kişiyi etkileyen müthiş bir performans ortaya çıktı.

Konser sonrası konuşan Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık ve zarif eşi Zehra Çalık’a gösterilen sevgi, siyasetçiler tarafından iyi değerlendirilmeli. Hizmet, toplumun beklediği, yaşamını kolaylaştırdığı, kendisini geliştirdiği, duygularını güzelleştirdiği, çocuklarına gelecek sağladığı ve samimi olarak yapıldığında kıymetli oluyor! Beklentisiz hizmet yapan siyasi de seviliyor ve de alkışlanıyor.

Bu sanat günleri Ekrem İmamoğlu zamanında başlatılmış. Beylikdüzü’nün içinde unutulan doğal vadi, yaşam vadisine dönüştürülmüş. Figen Ayhan Karakelle’nin organizasyonunda yapılan sanatsal faaliyetlerle bu vadi gerçek bir” yaşam vadisi” olmuş! Bu yılki programda piyano sanatçısı Gülsün Onay, Keman sanatçısı Cihat Aşkın ve Beylikdüzü Gençlik Senfoni Orkestrası yer aldı.

Konser sonrası yurttaşlar çok mutluydu… Çünkü onlar; Cumhuriyetimizin çağdaş, laik ve demokratik bir ülke olmasını isteyen büyük çoğunluğun Beylikdüzü’nde yaşayan temsilcileriydi. Ümmet yapılmaya karşı olan halkımızın direnen parçasıydı. Kulluğun insan onuruna aykırı olduğunu bilen eşitlik mücadelesi veren yurttaşlarımızdı! Onlar Gerçek Türkiye’nin bilinçli insanlarıydı!