Bazı havalar vardır. Ne soğuk ne sıcak. Arası desek o da değil tam olarak. Üstümüz incecik çıksak üşürüz, bir hırka giyiversek terleriz.

Bazı havalar vardır. Ne soğuk ne sıcak. Arası desek o da değil tam olarak. Üstümüz incecik çıksak üşürüz, bir hırka giyiversek terleriz. Ne yağmur bekleriz ne de güneş ışınlarını hissetmeyi umarız  tenimizde. Bir rüzgar vardır. Sert desek değil. Ilık desek hiç değil. Bir üşütür, bir terletir bizi de ne yapacağımızı, ne giyeceğimizi bilemeyiz. Bir cafenin terasında otursak masadaki herşey uçuşur da içeri koşarız. İçerde otururken de dışarıyı kollar gözlerimiz. Terasta oturmanın keyfini ararız.
İşte hayat da bazen, aklına estiğinden ya da zamanı geldiğinden bizi böyle şaşırtır, bir anda arada bırakır da kalakalırız. Yalanlar acıtır, gerçekler ise yıkar. İkisini de göze alamayız. Bir üçüncü yol ararız. Ararken de böyle olur işte. Bir üşürüz. Bir terleriz. Sıcak-ılık-soğuk arasında biryerlerdeyizdir de adını koyamayız.
Bazı havalar vardır. Ne soğuk ne sıcak . Arası desek o da değil tam olarak. En çok böyle havalardan korkmalı der büyüklerimiz.

***
Satranç oynarken karşı taraftan gelen beklenmedik bir hamlede bütün geçmiş yanlışlarımızı farkederiz birden. Ne yaptık da oralara getirdik oyunu biliriz. Bir dahakine aynı hataya düşmeyiz. Hayatta ise işler böyle yürümez. Farklı birgün, farklı insanlarla, farklı şekillerde aynı hatalara düşebiliriz yeniden. Hergün farklı şekillerde aynı hataları yaptırabiliriz kendimize.

***
Gençlik dediğimiz şey hayallerimizin peşinden saf bir tutkuyla koşmak değil sadece. Onları gerçekleştirmek için bütün enerjimizi yorulmadan kullanabilmek ve bütün engelleri aşabileceğimize inanmak. İstediğimiz şeylerin olmasını deli gibi isteriz bu dönemde ve dingin bir şekilde beklemeye vaktimiz de sabrımız da olmaz. Gençlik dedikleri şey yaşlılığın birgün geleceğini görememek, görmek istememek. Yaşlılıktan korkmak. Ve yaşlanmadan gitmeyi istemek. Körlük aynı zamanda. Yaşama geç kalınmışlığın hissedildiği tek dönem.
Orta yaş dedikleri dönem de artık enerjimizi boş yere harcamamak, engelli yollardan kaçınmak. Aşamayacağımız engellerin olduğu yollara girmemek biraz da. Bu dönemde deli gibi istemeyiz birşeyi, hayırlısıysa olacaktır zaten. Sonra oturup dingin ve sabırlı; bekleriz: Yaşlılıktan biraz daha korkarak biraz daha orta yaşların tadını çıkarmayı isteyerek. “Gençlik de yaşlılık da bizler için” gibi nefret ettiğimiz cümleleri yine de kurarız. Ne de olsa yaşın gereği bir ağırbaşlılık çökmelidir üzerimize. Bir göstergesi de bu tip cümleler olmalıdır. Bir zamanlar yaşlanmadan gitmeyi isterken, zamanımız geldiğinde gitmekten yana olduğumuz dönem budur işte.
Ve sonra yaşlılık geldiğinde bir anda geçmiş için hayıflanmaktan sıkılır gelecek için planlar yapmayı bırakır bugünü yaşamaya başlarız. Yaşlılık günleri bölmektir; sabah, öğlen, öğleden sonra, akşam ve geceye. Ne kadar uzunmuş aslında birgün işte bu zamanlarda farkederiz. Kanımız deli akmaz ama biz deliliğe yaklaşırız. Çünkü bu dönem en çok özgür olabileceğimiz dönemdir. Ne giysek giyelim çok fazla bir önemi yoktur. Ne dersek diyelim en çılgın sözlerimize bile en fazla gülüp geçerler. Hayatta en çok çocuklar, deliler ve yaşlılar bu kadar özgürdürler. Bir çocuk, bir deli ya da yaşlı bir insansanız ne mutlu size!! En özgür  çağınızdasınız.
Ama gitme zamanımız daha gelmesin; yeni yeni alışmıştık. Biraz tadını çıkartalım.