Erdoğan devlet imkânlarına rağmen %50’yi geçemedi. Kılıçdaroğlu ile arasındaki 4 puanlık fark muhalefeti umutsuzluğa sürüklese de her şey bitmiş değil. İkinci tur seçimleri için muhalefetin kitlesini yeniden konsolide etmesi gerektiğine vurgu yapan uzmanlar, “Sandıkta hiçbir şekilde fire verilmemeli” diyor.

İkinci turda asla fire verilmemeli
Fotoğraf: Depo Photos

Mehmet Emin KURNAZ

Ülkenin kaderinin oylandığı kritik 14 Mayıs seçimlerinin ilk turu geride kaldı. Tüm devlet olanaklarını kullanan, muhalefetin önde olduğu sandıklara yaptıkları itirazlarla verilerin işlenmesini geciktiren iktidar yüzde 50’yi aşmayı başaramadı. Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında Erdoğan lehine 4 puanlık fark muhalefet kanadında moral üstünlüğünü düşürse de iki hafta sonra gerçekleşecek ikinci tur seçimleri için her şey bitmiş değil. Muhalefetin önümüzdeki kritik iki haftada neler yapması, kitlesini yeniden nasıl motive etmesi gerektiğini araştırmacılar ve siyaset bilimcilerle değerlendirdik.

HEMEN TOPARLANMALI

“Bizler son araştırmalarımızı Muharrem İnce çekilmeden önce yapmıştık. Bu çekilme dengeleri değiştirmiş görünüyor” diyen Bulgu Araşatırma’nın Kurucusu Semih Turan, “Öncelikle seçmeninin morali bozuk, muhalefet hemen seçmende psikolojik danışmanlık yapmalı. Ve bir an önce toparlamalı. Birincisi bu. İkincisi nerede hata yapıldığını hızlı bir şekilde masaya yatırıp bu dönem aynı hatayı yapmaması gerekiyor. Ve bunu da kampanyayla şekillendirirken birinci turda yaptığı kampanya dışında bir kampanya modeli tercih etmeli” değerlendirmesini yaptı.

Muhalefetin seçmene nerelerde ulaşamadığını tespit etmesi gerektiğine işaret eden Turan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonuçta evet Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura kalındı. Yani kartlar yeniden dağıtılıyor. Özellikle AK Parti 2018’de aldığı oydan 7 puan eksildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu oyu almış olabilir ama genel başkan olduğu parti yüzde 35 aldı. Yaklaşık 15 puan AK Parti'ye oy vermeyip de başka partilere oy veren seçmenlerden aldığı bir oy var. O seçmen aynı şekilde sandığa gidip de Erdoğan'a oy verip vermeyeceği belirsiz. Kılıçdaroğlu'na oy vermiyorsa bile belki Erdoğan'ı desteklememe anlamında bir tavır geliştirebilir. Bu argüman önemli.”

“AK Parti yüzde 49, Erdoğan yüzde 49,5 alsaydı çok tartışmak gerekli olmayabilirdi ama başka bir tablo var” diyen Turan, “Oyun yeniden başlıyor. İkinci turun bence psikolojisi de ortamı da çok farklı olacak. Bunu iyi kullanmak lazım. Bir de Sinan Oğan mevzusu var. Biliyoruz ki bu Oğan'ın kendi oyu değil. Muharrem İnce'den kopanlarla, iki ittifaka da oy vermeyecek seçmenlerden evrilen bir oy bu. Bunu da iyi değerlendirmek lazım. O seçmenin de hassasiyetlerine bakmak lazım” diye konuştu.

24 SAAT BİLE KRİTİK

Siyaset Bilimci Özgün Emre Koç da öncelikle muhalif seçmenin yaşadığı motivasyon kaybı ve yılgınlığı tersine çevirebilecek hamlelere ihtiyaç olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Siyasette 24 saat bile çok uzun bir süredir klişesinin ne kadar doğru olduğunu yakın zamanda birçok kez deneyimledik. İktidar tüm cephanesini boşalttı ve şimdi ekonomik yıkımla baş edecek silahları yok elinde. Bu 2 haftada ekonominin nasıl ilerleyeceğini kendilerinin de kestirebildiğini düşünmüyorum. Buralara yüklenmek önemli olacak. İkincisi, Erdoğan kendine çözünmeye uğratması oldukça güç bir sosyolojik kütle yarattı. Muhalefetin rekabet ettiği şey bir siyasi programın ötesinde şahsi karizmayla özdeşleşmiş bir sosyal grup. Bu grubun zayıf, kırılgan unsurlarını hızla tespit edip önceliklerine yönelik radikal hamleler yapmak gerekiyor. Milliyetçilik ve terör propagandası bu kitlelerde etkili oluyor. Bu etkiyi bir miktar aşındırmak bile tablonun bir anda alt üst olmasına neden olabilir. Ayrıca muhalif seçmeni yılgınlık ve karamsarlıktan kurtarıp yeniden sandığa götürebilmek meşakkatli bir görev olarak muhalefetin önünde duruyor. Öte yandan iktidar kanadındaki rehavet de iktidar seçmeninin sandığa gitme motivasyonunu azaltabilir, bu da bir avantaj olacak. Artık her saniyenin değeri var. Çok zorlu ve hareketli bir iki hafta yaşayacağız.”

SEÇİM SONRASI DA ÖNEMLİ

Türkiye’de siyasetin uzunca süredir sandığa indirgendiğine dikkat çeken akademisyen Fatih Yaşlı’nın değerlendirmesinde ise şu ifadeler yer aldı: “Madem şu saate kadar sandığa indirgenmiş bir siyasetle karşı karşıyayız. On dört gün içerisinde de yeni bir sokak siyasetini, alternatif bir siyaseti öremeyeceğimize göre hiç olmazsa işte 28 Mayıs günü son kez sandığa bir kez daha yüklenip burayı zorlamak lazım. 28 Mayıs'taki sonuçlardan itibaren de zaten Türkiye'de o klişe tabirle bütün bir siyasette, kartlar yeniden karılacak. 28 Mayıs'tan sonra bu ülkede, ‘ne yapmalı’ sorusunu tekrar soracağız. Ama bu soruyu şu 13 güne sıkıştırmak mümkün olmadığı için şu an elimizdeki yapabileceğimiz en iyi şey kitleyi bir kez daha sandığa taşımak. Asla file vermemek. O sandığa taşınan kitlenin üzerine de seçime katılmayanlardan, kendince boykot yapanlardan, tepki gösterenlerden oy eklemek. Ama hiç olmazsa 49’a 51 gibi bir oranla çıkıp 28 Mayıs sonrasına bir birikimin sonraki sürece devredilmesi gerekiyor.”

***

‘ŞİMDİ’, ‘GELECEK ZAMAN’I YENDİ

Gazetemiz yazarlarından Ateş İlyas Başsoy ilk tur seçimine ilişkin değerlendirmelerini şöyle aktardı: “Ahmet Hamdi Tanpınar ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ adlı romanında hayatı güneşin hareketlerine göre şekillendiren ‘şark’ı, saatleri ayarlamayı öğreterek geliştirmeye çalışan batılı aydının umutsuz çabasını anlatır.

Türkiye’nin batısı saatleri ayarlamayı çoktan öğrenmiş olsa da batıya göç veren doğusu hala güneşi takip ediyor. Ekonomik göstergeler ülke ekonomisinin baş aşağı düştüğünü gösterirken çoğunluk ‘seçim ekonomisi’nin yanıltıcı refahına oy verdi. Erdoğan son bir yılda çalışan maaşlarına 2 kata yakın zam yaptı. Aynı anda tüketici fiyatları 3 kat artması anlaşılıyor ki çoğu kişiyi üzmemiş.

Bir yakınım 3 yıl önce 500 bin TL’ye bir ev almış ve aylık 8000 TL’lik uzun vadeli kredi çekmişti. Bu rakam maşının yüzde 80’iydi… Şimdi evinin fiyatı 2,5 milyon liraya çıktı ve maaşı 20 bin lira oldu. Sabit kredisi artık maaşının yarısından az. Dolar bazında daha düşük maaş alıyor ama kendini mutlu hissediyor. Benzer durumda milyonlarca kişi var. Türkiye’de ortalama vatandaşın yeni bir ev veya otomobil alması çok zorlaştı ama bunu geçmişte yapanlar şimdilik kazançlı hissediyor. Aldatıcı güneş mutlaka batacak ama çoğunluk bunun için saat ayarlamaya niyetli değil gibi. Nasılsa yarın, bir ara yeniden doğacak.”

***

ASLA UMUTSUZ OLMAYACAĞIZ

Prof. Dr. A. Raşit Kaya’nın ilk tur seçimi için değerlendirmesi ise şöyle: “Bu sonuçlar hem Türkiye için hem de uluslararası ilişkilere katkı bağlamında istikrardan bir adım daha uzaklaştıran sonuçlar. Şöyle ki, kitlelerin hala kara propagandalarla yaratılan umutlarla yönlendirilebildiğini kanıtlıyor. Ne yazık ki, tüm dünyada sorunların olağan ve kabul edilebilir yöntemlerle çözülebileceğine otokratik rejimlerin demokratik seçimlerle değiştirilebileceğine olan inancı zedeleyen bir sonuç ortaya çıktı. Ama unutmamak gerekir, denizler dalgalandıktan sonra durulur. Teyakkuzda olacağız ama asla umutsuz olmayacağız.”