Kazdağları’na planlanan barajlar yapılırsa dereler kuruyacak, iklimi değişecek, birçok köy sular altında kalacak

İklim değişiyor üretici çaresiz

DEMET SARGIN

Edremit Körfezi ve Kazdağları’ndaki tahribatı çok yönlü irdelediğimiz dosyamızın son gününde, barajlar, termik santrallar ve zeytin üreticisinin yüzüstü bırakıldığı sorunları kaleme alıyoruz.

Kazdağları’ndan körfeze akan bütün dereler ve çaylar üzerinde birdenbire baraj projeleri ortaya çıkmaya başlamış. Mıhlı, Kızılkeçili, Manastır, Zeytinli çayı ve Çamcı çayı üzerinde planlanan baraj projeleri, hem sular altında bırakacağı yerler dolayısıyla hem de bölgenin kendine has olan kuru ve yüksek oksijenli havasını, nemli bir havaya dönüştüreceğinden tepki çekiyor. Değişen iklimle birlikte tarım yapmanın zorlaşacağı, yeraltı su kaynaklarının yapısı değişeceği, derelerin beslenemediği için kuruyacağı, toprağın mineralli yapısının zarar göreceği, zeytin ağaçlarında mantar hastalığının baş göstereceği de uzmanların bölgeye yapılacak barajlar konusunda görüşleri arasında yer alıyor. Havran’daki baraj ise çoktan hayata geçmiş ve olumsuz etkilerine başlamış.

“Listeyi erken fark ettik” diye başlıyor söze Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Süheyla Doğan ve sürdürüyor: “Derneğimize en yakın Mıhlı Barajı projesi vardı. Oradan başladık. Projede ilk başta enerji üretimi amaçlı HES’ler görünüyordu. Tepki gösterdik. Ardından DSİ’ye gidip barajların verdiği zararlarla ilgili itirazlarımızı ilettik. O arada DSİ bölge müdürü bize bu projenin enerji üretiminden dönüştüğünü, içme suyu ve sulama suyu kaynaklı barajlar olacağını söyledi. Biz yine de karşı çıkacağımızı, içme suyunun da sulama suyunun da başka şekilde karşılandığını barajı yapmanın boşa olacağını söyledik. Çünkü baraj yapılırsa burada Darıdere Tabiat Parkı ve çevresindeki ekosistem sular altında kalacak. Kazdağları’nın kendine has iklimi değişecek. Konuya dikkat çekmek için de 2014’te düzenlediğimiz EKOFEST’i bu bölgede yaptık.”

Mehmetalan Köyü baraja direniyor
Zeytinli çayı üzerine yapılmak istenen baraj projesinden etkilenecek köy ise geçimini zeytincilikle yapan Mehmedalan ve Ortaoba köyleri. 2 köyün arasındaki Kirişlik vadisine yapılmak istenen projeye köylü tepki gösteriyor çünkü orman ve zeytinlikleri sular altında kalacak. Halk, DSİ’den ya da Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü gibi kurumlardan gelen kimseyi köylerine sokmuyor. Halkın katılım toplantısına da giden köylüler burada yetkilileri protesto etmiş. Projenin ne aşamada olduğu sorulduğunda ise DSİ’den alınan cevap, ‘fizibilite aşamasında’ demek oluyormuş. EKOFEST’in bu seneki programı ise baraja dikkat çekmek için Kirişlik Vadisi’nde yapılacak. Halkın tedirgin olduğu bir diğer konu ise yapılacak olan barajların madencilerin su ihtiyacını karşılamaya yönelik bir hizmet olduğu meselesi.

Elini veren kolunu kaptırıyor
Bir diğer baraj tepkisi ise Tahtacı köyünden. Burhaniye’ye bağlı Tahtacı köyüne yapılmak istenen baraj Tahtacı köyü topraklarının tamamını, kenar köylerin de bir kısmını içine alıyor. Üstelik barajın maden için yapıldığına dair önemli bilgiler de var. Konuyla ilgili Burhaniye Çevre Platformu’ndan (BURÇEP) Avukat Filiz Sonsuz bilgi veriyor: “Gövdesini yapmaya başlıyorlar yavaş yavaş. Sulama kanalı diyorlar ama biz İvrindi madenini beslemek için yapıldığından şüpheleniyoruz. Çünkü köylüler barajla maden arasında kanallar yapıldığından söz ediyor. Şüphelerimiz yavaş yavaş doğrulanıyor gibi.”

iklim-degisiyor-uretici-caresiz-491038-1.

Kamulaştırılan topraklarından edilen köy halkının yerleştirileceği yeni yerlerde de sorun bitmiyor. Köy halkına gösterilen yeni yer, yine köy halkının kendi köyü için zamanında bağışladı topraklar. Üstelik bu bağış yapılan topraklar köylüye parayla geri satılmak isteniyor. Yani köylü, bir zamanlar köyüne diye bağışladığı yerleri şimdi parayla satın almak zorunda bırakılıyor. Meselenin şaşırtıcı bir diğer noktası da evlerini terk etmek zorunda bırakılan halkın, terk ettikleri evleri kendilerinin yıkmasının istenmesi olmuş. Bu da ayrıca bir masraf olarak halkın önüne konmak isteniyor. Konudaki ironiyi şu sözlerle destekliyor Sonsuz: “Projeyi kabul ettikten sonra bir bir istediklerini yaptırıyorlar insanlara. Her onayda daha fazlasını istiyorlar. Halk dua etsin de ‘Madende çalışmak zorundasınız’ demesinler onlara!”

Yarasalar gitti zeytin sineği geldi
Havran barajı ise işletilmeye başlanmış. Barajın burayı nasıl etkilediğini EDÇEP’ten Ömür İlgör anlatıyor: Havran’da büyük yarasa mağarası vardı. Burada milyonlarca yarasa oluyordu dönemine bağlı olarak. Bu yarasalar da zeytin sineklerini yiyerek beslendikleri için bölgeye faydalıydı. Sonra baraj yapıldı. Mağara sular altında kaldı. Barajın üst kısmına yapay bir mağara yaptılar ama yarasalar oraya gitmedi ve sayıları giderek azaldı. Ardından zeytin sineğinin körfezdeki sayısı inanılmaz şekilde arttı. Yetkililer bu yıl sürekli zeytin sineğiyle mücadele ile ilgili açıklamalar yaptı ama zeytin sineklerinin neden arttığı konuşulmadı. Haliyle zeytinde verim de düştü. Baraj ekosisteme doğrudan zarar verdi.”

16 tane termik projesi var
Her bir köşeden yağmalanan bölgede termik santrallar da atlanmamış. Çalışan 4 santral havayı kirletmeye yetmiş ama planlanan çok daha fazla santral var. Konuyla ilgili Süheyla Doğan bilgi veriyor: “Termik santrallarla ilgili bilgi kaynaklarımız Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ve ÇED süreci başlayanlar için de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Fakat Bakanlık EPDK’dan ön lisans ve lisans almış projeleri bilmiyor. 16 santral projesi olduğunu biz biliyoruz.

iklim-degisiyor-uretici-caresiz-491037-1.

Ama Bakanlık ‘bize gelen bu kadar proje yok’ diyor. Şuanda çalışan 4 termik var. Çan’da ve Karabiga’da. Buralar Çanakkale içerisinde yer alsa da burasını bütün bir ekosistem olarak değerlendiriyoruz biz. Çan’daki 2. Santral için de deneme üretimi başladı. Cernal santralı da eklendi şimdi. Yani Karabiga Lapseki bölgesi cehennem oldu. Artık oradaki her koyda yan yana dizilmiş termikler var. Ağan ve Sarıkaya’nın da ÇED süreçleri başladı. Halkın denize girebildiği tek koy burası kalmıştı. Çırpılar termik santralı projesine de itirazlarımızı yaptık. Ama bilirkişi ücretleri artık dava açmamızı da imkânsız hale getiriyor.” Çan’daki santralın büyük bir kirletici olduğu ve en eski yöntemle yapılmış olduğu da biliniyor.

Bir bakanlık onaylamazsa diğeri onaylıyor
Söz alan Kubilay Öztürk, talancı şirketlerin istediklerini alabilmek için yasal olarak çok fazla alternatife sahip olduğunu söylüyor. Öztürk’ün verdiği örnek çarpıcı: Ayvalık Altınova’da denizin içinden demir madeni çıkarmak istediler. ÇED süreçleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na şikâyet edildi. Fakat şirket gitti Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan maden arama iznini aldı. Olay bilirkişi parası bulmak dava açmak gibi meselelerin çok ötesinde. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda konuyla ilgili bir dosya var, onun önündeki dosya dururken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın ‘Sen aramaya devam et demesi’ çok garip.”


Organik tarıma RES darbesi
Filiz Sonsuz da yeniden söz alarak RES’lerden bahsediyor. RES’ler eğer doğru yerlere yapılırsa tercih edilebilir bir enerji kaynağı fakat burada durum böyle değil. Organik tarım yapılan ve yerleşim yerlerine yakın bir meraya yapılmak isteniyor. Sonsuz, anlatıyor: “Bergama’nın Çamavlu merasıyla Burhaniye’nin Kırtık ve Karatepe merasında ortak bir RES kurulacak. Bundan yaklaşık 6-7 ay önce halkı bilgilendirme toplantısı yapıldı. İnsan kulağının duyamadığı sesler yayıyorlar bu RES’lerden ve bölge olarak yerleşimlere çok yakın. Bu ses hayvanları etkiliyor. İzmir Karaburun’da köy halkının RES’ler sebebiyle yaşadıklarını dinledik. Hayvanlar erken doğum ya da düşük yapıyor, hayvanların süt verimi kesiliyor, arı kolonilerini kaçırıyor. Üstelik Kırtık vadisi organik tarım yapılan bir bölge. Burada arı olmadan olmaz.”

‘Barajlar yapılırsa bura yaşanmaz olur’
Görüşüne başvurduğumuz Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka talanın büyüklüğünün korkunç olduğunu söylüyor. Saka şöyle konuşuyor: “Burada çok yönlü bir talan var. Ciddi tahribatlar var. Biz hukuki boyutta kalarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, talanın direkt karşısındayız. Mesela yapılan Havran barajı bölgedeki nem oranını direkt olarak etkiledi. Büyükşehir belediyesinin planladığı 6 baraj yapılırsa bölge yaşanmaz hale gelecektir. Sonuna kadar mücadele edecek ve davalarımızı açacağız.”

***

İncir ve armut kurudu, zeytin azaldı

iklim-degisiyor-uretici-caresiz-491036-1.

Dosyanın ilk bölümünde fotoğraflarına bolca yer verdiğimiz Tepeoba molibden madeninden dönerken yol üzerinde zeytinlerini satan kadınlara rastlıyorum. Gazeteci olduğumu anlayınca bir çare ararcasına anlatmaya başlıyorlar:

Müyesser Hanım: 55 yaşındayım. 10 yaşımdan beri zeytincilik yapıyorum. Buraları mahvettiler. Maden bizi bitirdi. Verimimiz düştü. Ürünümüz kalitesini de kaybetti. Hava da kirlendi. Önceden 10 ton zeytin alıyorsak şimdi 5 ton alıyoruz. Bu da iki yıllık oranımız. Yani yıllık 2 buçuk ton alıyoruz. Bununla bir ailenin geçinmesi imkânsız.

Yazgülü Hanım: Önce armutlarımız kurudu, sonra incirlerimiz. Zeytin ağaçlarımız da kurumaya başladı. Bizim tek geçimimiz bu zeytin. Giderek yok oluyoruz. Bizden bu toprakları bırakıp gitmemizi istiyorlar. Nereye gidelim? Buralar bizim.

Dilek Hanım: Çocukluğumdan beri zeytinle uğraşırız biz. Bu işle uğraşıyoruz. Geçen yıl da düşüktü ama bu sene neredeyse yok. Zor durumdayız. Burada kadınların yapabileceği az iş var.

iklim-degisiyor-uretici-caresiz-491039-1.