20 Eylül’de gerçekleşen İklim İçin Cumalar öğrenci grevine 163 ülkeden 4 milyonun üzerinde öğrenci katılmış. Ülke sayısına bakınca sayı az gibi gelebilir. Fakat grevcilerin ortalama yaşı 14 olan öğrenci olduğu düşünülürse az bir katılım sayılmaz. Bizdeki gibi diktatörlük altında yaşayan gençlerin gönülleriyle o meydanlarda olduğunu biliyoruz. İklim Grevi’nin ikincisi bu gün. Katılımın daha yüksek olması bekleniyor.

Çocuklar ebeveynlerine tepkili. Sizden, bize miras bırakmanızı beklemiyoruz, dünyanın bize ait olan kısmını fütursuzca kullanmayın yeter diyorlar.

Çocuklar, daha “iyi” bir gelecek peşinde değil, can derdinde; pek uzak olmayan bir gelecekte soluyacak hava, içecek su, beslenecek gıda bulamayacak olmanın kaygısını çekiyorlar. Çocuklar, sofrada ne varsa silip süpürmek için kusarak midesini boşaltan oburluğa anlam veremiyorlar.

Zenginler ise mal derdinde; site devletlerinin kendilerini küresel yok oluştan kurtaracağını sanıyorlar. Para hırsı gözlerini öylesine kör etmiş ki müşterilerinin gözünde saygınlık elde edebilmek için açıklama yapmak zorunda kaldıklarında bile iklim değişikliğinin sonucunu parayla hesaplıyorlar. Hesabı da değer üzerinden değil, güncel fiyata bakarak yapıyorlar. 1.5 derecelik ısı artışının ilk etapta vereceği zarar 54 trilyon dolarmış.

Bu küresel maddi zarardan Türkiye’nin payına düşen miktar devede kulak. Sigara ve alkollü içeceklere yapılacak zamla karşılanabiliyor! Karbon Saydamlık Projesi’yle ilgili olarak açıklama yapan Arçelik, Migros, Coca Cola Türkiye, Garanti BBVA, Ford, Ekoten, ENKA, TSKB, Halk Bankası, Yapı Kredi, Şekerbank, Akenerji, Zorlu Enerji ve Pegasus olası iklim değişikliğinin kendilerine vereceği zararı hesaplamış: Şirketler çok kaygılı; Türkiye’de oluşacak seller bu şirketlerin depo, tesis ve şubelerini basacak; fırtınadan uçaklar geç havalanacak, aşırı sıcak gıdaların erken bozulmasına yol açacak, bankalar kredileri tahsilde kriz yaşayacakmış! Zararlarının parasal karşılığını 8 milyar 600 milyon TL olarak hesaplamışlar(Hürriyet, 2 Ekim).

Hükümete göre ise iklim krizine hazırız: Yaptığımız yollar, diktiğimiz ağaçlar, tüneller ve köprülerle sıcak hava dalgası Türkiye’yi teğet geçecek. Hatta Erdoğan’a bakılırsa doğadan alacaklı sayılırız! Erdoğan BM İklim Zirvesi’nde yaptığı konuşmada iktidarı döneminde dört milyar fidan dikerek Türkiye’nin orman varlığını artırdığını söyledi.

Erdoğan’ın diktiği fidanları görmedik ama kestirdiği, kesilmesine vesile olduğu ağaçların tanığıyız. Yeri gelmişken kendilerinin vicdanını sızlatmayan bir uygulamasını tekrar anımsatayım: Erdoğan iktidarına kadar ders kitapları öğrenciler arasında birbirine transfer edilerek kullanılır, kullanılamayacak kadar yıpranmış olanlar alınırdı. Erdoğan’la birlikte bir önceki öğretim yılına ait ders kitaplarının kullanımına son verildi. Dünyanın her yerinde ders kitapları öğrencilere ödünç olarak verilip beş yıl kullanılırken bizde kullanılıp atılan araçlardan biri olarak görüldü. 2003’ten beri yıllık ortalama 200 milyon ders kitabı tanesi ortalama 4 TL’ den alınarak dağıtır.

200 milyon ders kitabının kağıdı asgari 500 bin yetişkin ağaçtan elde ediliyor. Bu da 16 yılda 8 milyon ağaç demek. Orman Genel Müdürlüğünün bir hektarda 300 yetişkin çam ağacı bulunduğu bilgisini kullanarak yaptığımız hesap, bu popülist politikanın iktidarı döneminde Erdoğan’ın 26 bin 666 hektar ormanın katline neden olduğunu gösteriyor.

Bir eğitimci olarak bu politikanın incitici diğer bir tarafı da ormanları koruma bilinci kazandırması gereken ders kitaplarının orman katliamında araç olarak kullanılıyor olması.