Doğu Karadeniz’de dere yataklarında artan yapılaşma, ormanlık alanların talan edilmesi ve iklim krizine bağlı olarak artan ekstrem hava olayları sel ile heyelanları tetikliyor. Bu tür afetlerin önümüzdeki günlerde artacağına dikkat çeken uzmanlar doğaya yapılan saldırılan son bulması gerektiğini belirtti.

İklim krizi doğal afetlerin yıkıcılığını artırıyor: Doğal değil beşeri afet

Gökay BAŞCAN

EKOLOJİSİ her geçen gün hidroelektrik santrallar, madencilik faaliyetleri, sahil yolu ve ormanlık alanların tarıma açılmasıyla tahrip edilen Doğu Karadeniz’de sel ile heyelan korkusu son bulmuyor.

Son olarak Giresun’da 22 Ağustos’ta meydana gelen sel felaketinde 11 kişi hayatını kaybetti. Bu felaketlerin sayısının ve yıkıcılığının artacağına dikkat çeken uzmanlar, acil önemler alınması gerektiğini belirtti.


DOĞAL AFETLER ARTACAK

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, küresel ısınmanın doğal afetlerin etkisinin artırdığına dikkat çekti. Doğa olaylarının iklim değişikliğiyle açıklamanın doğru olmadığını belirten Prof. Dr. Şen, “Türkiye’de heyelanları, selleri daha çok göreceğiz. Ve bunların afete dönüşmesini engellememiz lazım. Küresel ısınma, doğa olaylarının şiddetini de sayısını da artırıyor” dedi.

iklim-krizi-dogal-afetlerin-yikiciligini-artiriyor-dogal-degil-beseri-afet-804413-1.

Doğa olaylarının afete dönmesinin sebebinin insanların olduğunu belirten Prof. Dr. Şen şöyle konuştu: “Dere yatağına ev yaparak, heyelan bölgesindeki arazilere ev yaparak afete döndürüyoruz. Halbuki yapılaşma olmasa afete dönüşmez. Heyelan olur, dere taşar ancak bir yıkım yaşanmaz. İlk olarak heyelan bölgesi ve dere yataklarındaki binaları taşımanız lazım. Taşıyamıyorsanız ilk katlarını boşaltmanız gerekir. Heyelan olacak bölgeler, dere yataklarının taşması beklenen bölgeler zaten bellidir. Sellerde ve heyelanlarda da aynı. Sen dere yataklarını imara açarsan, afet kaçınılmaz olur. O dere bir gün gelecek ve bunları yıkmaya çalışacak.”

Kuraklığı da dikkat çeken Prof. Dr. Şen, “Biz tarıma dayalı ekonomimiz var diyemiyorum ama önemli bir yeri var. Kuraklık demek, susuzluk demektir. Biz kuraklıktan kurtulamayacağız ve yarı kurak bir iklime doğru gidiyoruz. Tarımda neler ekeceğiz, hangi ürünleri yetiştireceğiz, bunların planlanması lazım. Daha az su gerektiren tarıma doğru yönelmemiz lazım” diye konuştu.

HAFTALIK YAĞIŞ BİR GÜNDE YAĞIYOR

Doğal afetlerin insan etkisiyle beşeri afetlere dönüştüğünü belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Mühendisliği Öğretim üyesi Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, “Yağışların yıla dağılışında problem var. Ekstrem hava olaylarında artış var. Haftada yağacak yağış 1 günde hatta bir kaç saatte yağıyor. Sel ve heyelanlarla tüm dünyada olduğu gibi karşı karşıya kalıyoruz. Ancak işin içine girince doğal değil beşeri afet oluyor” diye konuştu.

iklim-krizi-dogal-afetlerin-yikiciligini-artiriyor-dogal-degil-beseri-afet-804414-1.

“İklim nedeniyle oluşan durumların insan etkisiyle yıkıcı oluyor” diyen Doç. Dr. Kurdoğlu, “Ormanlara yapılan müdahale sonucu su tutma kapasitesi azalıyor. Bu da yüzeysel akışa geçen su miktarını artırıyor. Dağlar en büyük su depolarıdır, ancak oralara yollar yapıyoruz. Özellikle bizim gibi yüzeysel su akışa sahip, suyu yağışlarla elde eden bölgeler için dağlardan gelen sulara bağlıyız. Bu yollar sel yatakları haline dönüşüyor. Toprağa geçecek, derelerin su rejimini düzenlemesi gereken miktar yüzeysel akışla aşağı doğru iniyor” ifadelerini kullandı.

DEREYİ YANLIŞ ISLAH EDİYORLAR

Dere ıslahının yanlış yapıldığına derelerin daraltıldığına dikkat çeken Kurdoğlu, “Dere ıslahı dereyi beton yapmak değildir. Dere ıslahıyla taşkın ve selleri önlemeye çalışıyoruz. Ancak dereyi daraltıp, derinliği artırınca su hızını 2 buçuk kat artırıyoruz. Islah aslında bozulmuş, betona alınmış, derenin ekolojik görevini yapamayacak olan yataklarının yeniden doğal mecrasına döndürülmesine işleminin adıdır. Biz tersine dereyi bozmaya, ekolojik yapısını bozmaya, bütün sucul canlılarını yok etmeye ve betona alıp derenin hızının artırarak deşarj etmeye dere ıslahı diyoruz. Ekolojik olmayan uzun vadede ekonomik de olmayacaktır. Milyonlarca senede oluşmuş dere yatağını artık az su akıyor diye daraltıyoruz. Çok karın ve yağmurun yağdı zaman haliyle dere suyu kaldırmıyor” dedi.

Ormanlık alanlarında yol projeleri, madencilik ve HES gibi birçok faaliyetle yok edildiğini belirten Doç. Dr. Kurdoğlu, “Bütün bu heyelan olan yerlere baktığımız zaman fındık ve çay tarımının yapıldığını görüyoruz. Bu iki vejitasyon tipi de suyu derinlere sızdıran ve suyu tutan bitkiler değil. Siz eğimi fazla olan arazileri tarıma açarsanız suyu engelleyemezsiniz. Orman sıklığı düştükçe yüzeysel akış hızı artıyor. Ölü örtü ve humus çok önemli çünkü ölü örtü ve humusu üretebilen tek yapı orman vejetasyonu” diye konuştu.