TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından 15 Mayıs Dünya İklim Günü’nde yapılan açıklamayla bir kez daha rant uğruna gerçekleşen doğa talanına dikkat çekildi. Açıklamada, “Rant değil, ekoloji öncelenmeli” denildi.

"İklim kriziyle mücadelede rant değil, ekoloji gözetilmeli"

HABER MERKEZİ

15 Mayıs Dünya İklim Günü’nde TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından yazılı açıklama yapıldı. Ormanlık alanların ranta kurban edildiği vurgulanan açıklamada, Rize İkizdere’de taşocağına karşı devam eden mücadeleye destek verildi. İktidarın atık yönetimine ilişkin politikalarına da dikkat çekilen açıklamada, “Atık yönetim ve denetim süreçleri rant kaygılarından uzak ve ekolojik denge ve kamu yararı gözetilerek yürütülmediği sürece, atık miktarının azaltılması mümkün değildir” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, “Başta endüstri kaynaklı sera gazlarının azaltımı olmak üzere, karbon ayak izinin hesaplanmasından başlayan ve meslek alanlarımızdan biri olan karbon ayak izi hesaplama ve azaltım stratejileri oluşturma işi, karbon emisyonlarının ticarete esas bir meta haline getirilmesi sebebi ile iklim kriziyle mücadelede yeterli faydayı sağlayamamaktadır. Atmosferin ekonomik olarak sömürgeleştirilmesi şeklinde tarif edebileceğimiz bu ekonomik sistemin uygulansa bile Paris İklim Anlaşması’nın hedeflediği, sıcaklık artışının 2 santigrat derecenin altındaki tutulması hedefi gerçekleşmemektedir” denildi.

"ORMANLIK ALANLAR KATLEDİLEREK İKLİM KRİZİYLE MÜCADELE EDİLEMEZ"

İklim krizile mücadelenin en önemli başlıklarından birinin ormanlık alanların korunması olduğu belirtilen açıklamada, “Türkiye’deki uygulamalara bakarsak, sadece İstanbul özelinde; III. Köprü, III. Havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu projeleri sonucu orman alanlarında ciddi tahribatlar oluşmuştur. İktidar tarafından "inadına yapacağız" denilen Kanal İstanbul projesi ile de toplam 13.400 hektar orman arazisi yok olacak, 287 hektar muhafaza ormanı proje nedeniyle kaybedilecektir. Benzer şekilde Rize’nin İkizdere ilçesinde yaklaşık 37 hektarlık alan taş ocakları için yok edilmek istenmektedir” ifadeleri kullanıldı.

"RANT DEĞİL EKOLOJİ ÖNCELENMELİ"

Atık yönetim politikalarına da dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi: “Sera gazı emisyonlarının azaltılması için atık miktarının da azaltılması gerekir. Bir yandan Sıfır Atık Yönetmeliği yayınlanıp, plastik poşetler için vatandaştan para toplanırken; diğer yandan Avrupa Birliği ülkelerinin plastik atıklarını ihraç ettiği ülkeler sıralamasında Türkiye ilk sırada yer almaktadır. Avrupa İstatistik Ofisi’nin 2020 yılı verilerine göre, Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’ye 13,7 milyon ton plastik atık ihraç etmiştir. Atık yönetim ve denetim süreçleri rant kaygılarından uzak ve ekolojik denge ve kamu yararı gözetilerek yürütülmediği sürece, atık miktarının azaltılması mümkün değildir.”

"İKLİM KRİZİYLE MÜCADELE BİLİMSEL POLİTİKALARLA GERÇEKLEŞEBİLİR"

Açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi: “İklim krizi ile mücadele kapsamında pek çok doğal kaynak, yenilenebilir enerji kaynağı olarak görülmektedir. İklimi kurtarmak bahanesi ile insan eliyle doğal yaşam alanlarının katlediliyor olması kabul edilemez durumdur. Ekolojik yaşamın bir bütün olduğu unutulmamalı; su kaynaklarının, ormanlık alanların ve tarım arazilerinin yok edildiği enerji projeleri üretilerek iklim krizi ile mücadele edilemeyeceği bilinmelidir.Yerkürenin sıcaklığı ve ekstrem doğa olaylarının artışı, yağış rejimlerinin düzensizleşmesi gibi pek çok görünen sonuç bu sorunun aciliyetine işaret etmektedir. Bugün dünyanın ve Türkiye’nin geldiği noktada iklim krizi ile mücadele için; şirketlerin ve bireylerin inisiyatifine, yönetimlerin tercihine bırakılmayacak önlemler alınmalı, rant için hayata geçirilen ve kamu yararı olmayan politika ve projelerden acilen vazgeçilmelidir.İklim krizi üretim-tüketim ilişkileri göz önünde bulundurulmadan, bilimsel bilgi ve verilerle doğru analizler yapılmadan ve doğru çevre politikaları hayat bulmadan çözülemez. İklim krizi ile mücadele ancak yaşamı önceleyen bütünlüklü, bilimsel politikalarla gerçekleşebilir.”