Amerika açıklamaları, Almanya ile süren gerginlik… Sert yaptırımlar… Daha ötesi şaibeler... Almanya’daki MİT’çilerin durumu, Amerika’nın ‘Türkiye IŞİD’in finans merkezi’ açıklaması

İktidar bu koşullarda sürdürülebilir değil

Dünya, ‘bir dünya liderinin ‘giderek daha fazla yalnızlaşmasına tanık oluyor.

Gelişmeler, sadece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel ve siyasi kariyeri açısından değil Türkiye tarafından da çok parlak görünmüyor. Yandaş basın ve havuz medyasının attığı manşetlerle çok çelişkili bir hava var. Cumhurbaşkanı; huzursuzluktan başka bir şey vadedemiyor. Toplum yorgun. Aslında Erdoğan da fanatikler dışındaki tabanının elinden kayıp gittiğinin farkında.

Erdoğan’ın işi içeride de dışarıda da çok zor

Dışarıda da işler yolunda değil. Ülke tarihinde ilk kez akıl almaz bir sorunun muhatabıyız: Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı bundan böyle gönül rahatlığıyla ABD ya da Almanya’ya gidebilir mi? Bu tuhaf soruyu dile getirmek bile bir şeyi tam olarak açığa çıkarıyor: Artık AKP ve Erdoğan iktidarı bu koşullar altında sürdürülebilir değil.

‘IŞİD Finans Emiri Türkiye’ye taşındı’

Amerika’da ‘korumalar sorunu’ hafif kalıyor. Reza Zarrab dosyası demleniyor. Ancak bunların üzerine daha çarpıcı meseleler de biniyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 28 Ekim 2016 tarihinde Antep Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde (HKÜ) İslami Muhasebe ve Finans konulu konferansa katılıyor. Burada, Türkiye’nin İslami finans alanında büyük hedeflerinin olduğunu belirterek, “Türkiye’yi İslami finans anlamında önemli bir merkez haline getirmek istiyoruz” diyor. Aslında, İhvan azıyla yapılmış masum bir konuşma. Ne var ki masumiyetin, ‘derin ilişkilerle’ sıkıntılı hale gelmesi kolay.

‘IŞİD’in finans merkezi Türkiye’ye taşındı’

Amerika Hazine Bakanlığı tarafından, o konuşmadan bir yıl sonra yapılan açıklama çarpıcı. Bakanlık özetle şunu söylüyor: “IŞİD’in finansal yöneticisi Salim Mustafa Muhammed el Mansur, 2017 başında Türkiye’ye taşındı. Bu tarihten itibaren de örgütün Musul Finans Emiri olarak yoluna devam ediyor.” El Mansur’un; Türkiye’de, İstanbul, Adana, Mersin’de faaliyet gösterdiğini de ifade eden Bakanlık; nasıl olup da tutuklanmadığı sorusuna değinmiyor.

İhaleyi bırakırlar

İddialar böyleyken, Türkiye’nin bu rahatlığını anlamak kolay değil. Emperyalizm; binlerce yıllık oyun içinde hafife alınamaz. İşleyiş hep aynıdır. Yani; işin içinden, “Ama IŞİD’i siz kurdunuz” diyerek kurtulmak kolay değildir. Önce dosyalar ayrıştırılır, sonra da ihale bırakılır. Tıpkı Katar’da olduğu gibi!

Almanya sorunu

Şüphesiz, Türkiye’nin yürüdüğü yolda Almanya ile olan kırılmalar da önemli. Federal Hükümet’in, ilk kez ticari anlaşmaları bile bir kenara bırakacak kadar ciddi olduğu görülüyor. NATO sorunu, ‘rehin alma siyaseti’, Deniz Yücel gibi çifte vatandaş olan gazetecilerin, insan hakları savunucularının cezaevlerinde olması ve Alman vatandaşlarına kadar uzanan tutuklamalar… Üstüne; Almanya’da büyük bir ‘karşılık’ bulan, ülkedeki Türkiyeli yurttaşları kutuplaştıran müdahilliği ve müteahhitliği ekleyelim…

Erdoğan, haklarımızı elimizden alıyor, kimse farkında değil

Muhalefet Federal Hükümete, ‘Türkiye ile ilişkilerin gözden geçirilmesi’ konusunda her geçen gün baskıyı arttırıyor. Angele Merkel hükümetine yönelik taleplerin haklı olduğu anlaşılan yönleri var. Türkiye kökenli Sosyal Demokrat Parti (SPD) Vekili Cansel Kızıltepe ile konu kapsamında görüşüyoruz. Erdoğan’ın Almanya iç siyasetine müdahalesinin ülkede, artık her düzeyde rahatsızlık yarattığını şöyle ifade ediyor:

“Burada yaşayan 4. Jenerasyonuz. 2000 yılından sonra yeterli olmasa da alabildiğimiz haklar ve entegrasyon konusunda gelişmeler elde ettik. Belli haklara kavuşabildik. Şimdi Erdoğan tek bir konuşmasıyla her şeyi mahvediyor. Almanya’nın iç siyasetine müdahil oluyor. ‘Şu partilere oy vermeyin’ diyor. Geriye sadece Almanya için Alternatif (AFD) kalıyor. Faşist, yabancı düşmanı bir parti… Erdoğan, bu partiyi oy verilmemesi gerekenler arasına koymuyor. Çok tuhaf ancak anlaşılır bir çelişki. Çünkü AFD yükselirse, diğer partilerin oyları düşer.”

‘Geleneksel dostluğu bozdu’

Erdoğan’ın Türkiye ve Almanya arasındaki geleneksel dostluğu bozduğuna da vurgu yapan Kızıltepe, ‘Almanya bizi kıskanıyor argümanı ve sürdürülen gerginlikle ilgili olarak da şunları söylüyor: “Komik, altı boş, diplomasiden çok uzak, alışmadığımız, çocukça bir tutum.”

Kızıltepe Türkiye’nin ‘uzun elleri’ konusunda da çarpıcı bir örnek veriyor: Türkiye din işlerini de yönlendiriyor. DİTİB ve UETD’ye finans akıyor. Türkiye; Berlin’deki Şehitlik Camii’ndeki, açık fikirli, çağdaş, genç din görevlisini görevden alacak kadar ileri gidebiliyor.”

‘Akıl sağlığı yerinde değil’

Almanya’daki bir diğer Türkiye kökenli siyasetçi, Die Linke Vekili Hakan Taş ise çok daha sert eleştirilerde bulunuyor: “Sadece Almanya’ya değil Avusturya ve Fransa’ya da meydan okuyan, diplomatik düzeyi kaybeden bir lider. Sağlık kontrolünden geçse akıl sağlığının yerinde olmadığına yönelik bir belge verilir. Ancak Erdoğan buna rağmen, yüzde 50 ile ben bu ülkeyi yönetirim” diyebilir.

‘Turizm çöker, ekonomi biter’

Almanya, vatandaşlarına ‘Türkiye’ye gitmeyin’ uyarısı yapıyor. Peki, bu uyarı resmiyet kazanır mı? Kazanırsa ne olur? Sol Parti Vekili Hakan Taş, net ifadeler kullanıyor: “Geç bile kalındı. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de Federal Hükümet de uzun zamandır ikili oynadı. Ekonomik işbirliği, mülteci anlaşmaları devam etti. Son 6 aydır Türkiye’ye yoğun silah satışı sürüyor. Ancak hükümete baskılar artıyor. Artık resmi olarak bile ‘Türkiye’ye gitmeyin” uyarısı yapılabilir. Bu çağrıyı diğer G7 ülkeleri de izler. Bu, Türkiye için turizme büyük bir darbe ve ekonomik olarak iflas anlamı taşır. Rusya ile gerginliklerden sonra Türkiye turizminin durumu ortada. Öte yandan Türkiye’nin Amerika ile inişli-çıkışlı ilişkileri de sürüyor. Türkiye’nin Kürtlere karşı tutumu ve Suriye’ye müdahil olma ısrarı ilişkileri gerginleştiriyor.”

MİT’çiler neden Almanya’ya sığınıyor? BND işin neresinde?

Hem Türkiye hem de Almanya’da ilginç gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’de kaçırılan MİT’çiler, Almanya’ya sığınma talebinde bulunan istihbaratçılar… Konular birbiriyle ilişkili olabilir mi? Taş’ın anlattıkları, bir kelimenin altının kalınlaşmasına neden oluyor: Muhtemelen!

Taş aktarıyor: “Alman istihbaratı BND, 15 Temmuz Darbesi ile ilgili çok fazla dosya biriktirdi. Henüz darbenin ertesinde, Türkiye’deki açıklamalara tezat ifadeler kullandı. Bu; ellerinde farklı bilgilerin olduğunu gösteriyor. Zamanı geldiğinde kamuoyuyla paylaşacaklardır. Türkiye’deki vatandaşlarına zarar gelmesinden korkuyor olabilir. Sadece Alanya civarında 10 bin Alman vatandaşı yaşıyor. İş insanlarının yatırımları var. Şimdilik onların güvenliği önemli! Ancak 5-6 ay içinde çok farklı şeyleri konuşuyor olabiliriz. MİT’çiler konusu önemlidir… Türkiye’de, Federal Almanya dışındaki Avrupa ülkelerinden de Kriminal daire üyesi birer istihbaratçı çalışıyor. Hepsi Türk meslektaşları ile temastalar. Darbenin nasıl gerçekleştiğiyle ilgili de önceden kimlerin bilgisi olduğu konusunda da paylaşımları vardır. Bu sığınma taleplerine bir nebze olsun açıklık getirebilir.”

Anlatılanlar, yaşananlar… Yinelemekte fayda var. Bir kırılma noktası. Ne Erdoğan’ın kariyeri ne de Türkiye’nin itibarı iyi gitmiyor. Buralardan bakıldığında; Erdoğan’ın sürekli neden ölümden bahsettiği ya da “Ya olacağız ya öleceğiz” ifadelerini niye bu sıklıkta kullandığı da anlaşılabilir oluyor.