Örnek bir okur musunuz? Bir roman yazarının metnine kolaylıkla girebiliyor ve yazarla işbirliği yapıyor musunuz? Yazarlar metinler üretir ve biz de bu metinleri kurmaca gerçeklikler olarak okur ve düşsel, düşünsel yolculuklara çıkarız; burada bir sorun yok. Ama metinler sadece kitap kapakları arasında yer almıyor. Bir de iktidarın hayatın her alanına sirayet etmiş metni var. İktidar […]

İktidar kültürü ve sanatı çok seviyor

Örnek bir okur musunuz? Bir roman yazarının metnine kolaylıkla girebiliyor ve yazarla işbirliği yapıyor musunuz? Yazarlar metinler üretir ve biz de bu metinleri kurmaca gerçeklikler olarak okur ve düşsel, düşünsel yolculuklara çıkarız; burada bir sorun yok. Ama metinler sadece kitap kapakları arasında yer almıyor.

Bir de iktidarın hayatın her alanına sirayet etmiş metni var. İktidar egemenliğini bu metne göre kuruyor; soluduğumuz hava, yediklerimiz, gördüklerimiz, işittiklerimiz bu metnin içine gömülü. Tükettikçe metni tüketiyor ve kendimizi metnin ete kemiğe bürünmüş kahramanları olarak buluyoruz. Yazar örnek okurunu yaratıyorsa, iktidar da kendi kurmaca metni aracılığıyla örnek vatandaşını yaratıyor. Keşke iktidarın ürettiği insan da romanlardaki gibi kurmaca bir karakter olarak kalsaydı. Ne yazık ki ete kemiğe bürünüyor ve kutsallaştırdığı metin adına cinayetler işliyor. Yeni Zelanda’da ya da Ortadoğu’da ve dünyanın geri kalanında işlenen cinayetler kutsallık adına işlenmiştir, metne uygundur, olmasa da uyduruluyor.

Neye göre yanlış

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti (Can) kitabında Umberto Eco okuru ikiye ayırıyor: Ampirik okur ve Örnek okur. Ampirik okur, yazarla işbirliği yapmayan okurdur; metnin nasıl okunması gerektiğini belirten bir yasası yoktur ve metni birçok biçimde okuyabilir. Gülünmesi için yazılmış bir filmde ampirik okur gülmüyorsa filmi yanlış biçimde okuduğu söylenecektir. Ama neye göre yanlış? Yönetmenin düşünmüş olduğu seyirci tipine göre. Bu tür seyirciye ya da okura Eco, örnek okur adını veriyor. Örnek okur, yazarın kendisiyle işbirliği yapmak üzere yaratmaya çalıştığı okur tipidir. “Metinle yaratılan, onun içinde hapsolmuş kimseler olarak örnek okurlar, metnin onlara verdiği özgürlük oranında özgürlükten yararlanabilirler.”

Negatif imgeler

İktidar sadece metin yazmıyor, sanat alanında da yapıtlar üretiyor. Hiroşima’da kentin yüzeylerinde onlarca yıl kalan insanların gölge imgeleri iktidarın çektiği fotoğraflardır. Fotoğraf, ışıkla yazmak demek; objeden yansıyan radyasyonun lensin içinden geçip film yüzeyinde kimyasal bir etkileşime girmesi ve negatif bir imge üretmesi. Rudolf Arnheim’ın belirttiği gibi analog fotoğrafta, “fiziksel objeler ışığın optik ve kimyasal eylemi ile kendi kendilerinin imgelerini basarlar.” Ama Hiroşima’da patlatılan atom bombasının radyasyonuyla bedenler yanıp kül olmuş ve geriye gölgeleri, negatif imgeleri kalmıştır. Halkı, o en ele avuca geçmez olanı, konturları belirli bir gölgeye, yüzeydeki bir lekeye indirgemek. Lacan, nesnenin bizi tehdit eden bakışından söz eder. İnsan, nesnesini imge perdesinde imge olarak ele geçirdiğinde sanat başlamıştır. Bir sanatçı olarak iktidar da halkın tehdit edici bakışını yüzeyde ölü olarak ele geçirmiş ve onu ölü bir imgeye dönüştürmüştür.

İktidar yerleştirme (enstalasyon) sanatında da ustadır. Kendi örnek okurunu metne göre döşediği bir mekân içinde yaratacaktır. Nereye hangi nesneyi yerleştireceğini, sahneyi nasıl düzenleyeceğini ve sonuçta nasıl bir insan yaratacağını bilir. Kentsel dönüşüm bir yerleştirme sanatıdır ve avangard sanatçılarla aynı mottoyu paylaşır: “her yaratıcı edim bir yıkımla başlar.” İktidar arazi sanatında da uzmandır. Tıpkı Amerikalı arazi sanatçıları gibi doğal bir forma müdahale ederek yeniden biçimlendirir ve harikalar yaratabilir. Ormanlık arazinin tam ortasından asfalt bir yol geçirdiğinde anlam dünyamız genişlemiştir. Sadece anlam dünyamız mı? Çok sevdiğiniz taşıtınızın dünyası da. Heykel de iktidardan sorulur. Kamusal mekânlar heykelleriyle dolu. Park ve bahçelerdeki bitkileri budayarak, heykellere dönüştürür. Sadece bitkileri mi? İktidarın makasıyla budanmış ve biçimlendirilmiş canlı bedenler de heykelleştirilmiştir.

Meydanların ve sokakların açık hava heykel sergisinden farkı var mı? İktidar, “Sanat varsa hayat vardır” diyor, ama hayat diye bize yutturmaya çalıştığı, ölü ele geçirdiği bedenlerdir. İktidar hayatı değil, sadece natürmortları (ölüdoğa), ölü ele geçirdiği imgeleri seviyor.