İktidar müsilaja adeta seyirci

Yaren ÇOLAK

Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj (deniz salyası) sorunu aylardır devam ediyor. Marmara’yı esir alan müsilaj, Akdeniz ve Karadeniz’i de etkisi altına almaya başladı. Oluşturduğu çirkin görüntü ile kokunun yanı sıra deniz yaşamını ciddi şekilde tehdit eden müsilaja ilişkin ise hâlâ bir adım atılmış değil. Gelinen noktayı eski Türkiye Biyologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Mustafa Kocagil ile masaya yatırdık.

Müsilaj nasıl oluşur? Neden kaynaklanıyor?

Müsilaj dediğimizin basit tanımı, deniz kirliliği. 1989’dan önce Marmara Denizi’nde bu deniz kirliliği olayı söz konusu değildi. Ne zaman ki sanayileşme ile Marmara’ya yoğun göç yaşandı, işte o zaman insanların kullandığı atık sular direkt denize atıldı. Adeta Marmara Denizi için katliamı olan Derin Deniz Deşarjı ile de deniz iflas etti. Sadece İstanbul’da şu an 4 milyon metreküpe yakın su kullanılıyor. Bu kullanılan suların biyolojik arıtması yapılmıyor. Yaklaşık 3 milyon metreküp su biyolojik arıtma yapılmadan, olduğu gibi denize aktarılıyor. Bu sular da denizde kirliliğe ve oksitlenmeye neden oluyor. Oksitlenmeye neden olduğu zaman da hayat durma noktasına geliyor.

Müsilaj, adeta Marmara Denizi’ni esir aldı. Bunun sizce nedeni ne?

2007’de müsilaj tehlikesini bilim insanları gündeme getirdiğinde, kimse ciddiye almadı. Müsilajın nedeni ihmal. Baştan sağma yöntemlerle bugüne kadar gelindi. MAREM 2008’de yaptığı çalışmaya dedi ki: ‘Marmara bir fosseptik çukur.’ Ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bu incelemelere destek sağlamadı ve yahut ilgi göstermedi. Sorun birikti ve bugünkü Marmara Denizi’ndeki durum ortaya çıktı.

Derin Deniz Deşarjı Projesi neden Marmara Denizi’nde kirliliğe yol açtı?

Derin Deşarjı şöyle düşünebiliriz; bir bardak kirli suyu havuza boşalttığınızda, havuz kirlenmez diye bir şey mi var? Biz derin deniz deşarjı yapalım, gittiği yere kadar gitsin diye bir şey mi var? Buna dair bilim insanları defalarca uyardı. Ancak siyasal iktidar, bu konuya hiç ehemmiyet vermedi. Marmara Denizi’nin çevresinde çarpık kentleşme var. Oralardaki kirlilik direkt denize atılıyor. Bu kirliliğe birçok neden var. Ergene’deki fabrika atıkları sonucunda da Marmara’da böyle bir kirliliğin oluşması doğal. Marmaray yapılırken oradan çıkan pislikler, Çınarcık’taki çukura atıldı. Orada canlı yaşamı yokmuş gibi.

Suları arıtılması için yurttaştan toplanan atıksu paraları ile ne yapıldı?

1994’ten 2019’a dek İstanbul’u yöneten AKP belediyeciliğinde su parası kadar atıksu parası da toplandı. 2008’de İstanbul’un Belediye Başkanı Kadir Topbaş’tı. Kendisine gayet açık ve net bir soru sordum. ‘Arıtacağım’ diyerek bizden toplanan paralarla ne yapıldı? Bu yaşananların bir siyasal sorumlusu olması lazım. 25 yıl İstanbul’u AKP zihniyeti yönetti. Ergene’deki fabrikaları arıtmadan Marmara Denizi’ne boşaltan zihniyet de bu iktidara ait.

Müsilaj için verilen araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesini nasıl değerlendirirsiniz?

Çünkü zihniyet olarak her soruyu reddediyor. AKP zihniyeti nedir? Rant. Bu uğurda da Kanal İstanbul, Saros gibi katliam projeler yapılmak isteniyor. Ancak bu projeler de yapıldığı takdirde Marmara Denizi tükenir ve biter. Mevcut iktidar kendinden başka hiçbir şey düşünmüyor. Ekoloji yok, bilim yok, bilime ait ne varsa reddediyorlar. Ranttan başka hiçbir şeyi kabul etmiyor.

Nasıl önlemler alınmalı?

Müsilajın boyutu burada kalmayacak. Diğer denizler de etkilenecek. Deniz içindeki canlıların yaşamını yitirmesine neden olacak. Tek bir yönetimi var. O da Marmara’ya kimyasal girmemesi.