İktidar neyi amaçlıyor?

POLİTİKA SERVİSİ

Gezi Parkı ile başlayan ve tüm ülkeye yayılan Haziran İsyanı, Erdoğan iktidarına karşı verilen ilk ve en önemli karşı koyuşlardan biri oldu. Etkileri yıllar içinde daha iyi anlaşıldı. 16 Nisan Referandumu, 24 Haziran ve 31 Mart seçimlerinde kendini farklı biçimlerde ifade etti. Bugün de Erdoğan iktidarının karşısına dikilen en önemli toplumsal güç olarak varlığını sürdürürken AKP’nin korkusu da tazeliğini koruyor.

Gezi davası kararının arkasındaki gerçek tam da bu korkunun kaynağında aranmalı. Hiç kuşku yok ki hukuki değil siyasi bir karar. Bu siyasi kararla AKP’nin yapmak istedikleri şöyle özetlenebilir.

1. Öç duygusu tüm benliğini sardı: Gezi isyanı sadece toplumsal itiraz anlamında değil AKP’nin parti içinde sorun yaşamasından Erdoğan’ın dünyada prestij kaybetmesine kadar birçok sonuç üretti. Hiçbir şey gezi öncesi gibi olmadı. Bu yüzden Erdoğan, geldiği noktayı en çok Gezicilere bağladı. Her fırsatta kinini ve öfkesini belli etti. Davada alınan karar bu kinin sonucu.

2. Giderayak temizlik yapma isteği: İktidarını kaybetmesine neden olarak düşündüğü her isimden ve kurumdan kurtulmaya çalışıyor. İktidarı verse bile ortalığı düzleme telaşında.

3. Seçim sürecinin taktiğini hazırlıyor: Kuşkusuz en önemli başlık tam da bu. Erdoğan ülkeyi seçime giderken başka bir atmosfere sokmaya gayret ediyor. 7 Haziran-1 Kasım arası denediği ve sonuç aldığını düşündüğü metodu farklı bir şekilde yeniden devreye sokmayı düşünüyor olabilir. Üstelik sadece Gezi davası ile de sınırlı değil. Sosyal medya düzenlemesinden, seçim yasasına, HDP’nin kapatma davasına kadar birçok farklı alanda hamle yaptı, yapmaya da devam edecek gibi görünüyor. Muhalefeti susturup kendisinin konuştuğu seçim süreci örgütlenebilir.

BU DURUMDA NE YAPILMALI?

AKP’den, Erdoğan’dan ve Cumhur İttifakı’ndan hiçbir gerilim yaşamadan iktidarı almak bir ham hayal olurdu. Koltuğu vermemek için her türlü manevrayı devreye sokabilecek karakterde olan bir iktidardan bahsediyoruz. Bu konuda hayalleri defalarca zorladı.

Üstelik içeride bu manevraları yaparken Batı’dan gelecek tepkilerin sembolik kalacağını da biliyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan süreçte Erdoğan, Batı’ya daha da yakınlaştı. Ama anlaşılan o ki karşılığında da açık bir destek olmazsa bile bir şey aldı. O da içeride atacağı anti demokratik adımlara karşı sesiz kalınması.

Bu koşullarda muhalefetin yapacağı iki şey var. Birincisi yine Batı’dan destek bekleyen, itirazları ‘provokasyona gelmeyelim’ diye değerlendirip sürekli sandığı işaret eden tercih. Bu, Erdoğan’ın tek kale maç oynaması sonucu üretir. İkincisi ise AKP’nin sergilediği siyasete karşı açık bir mücadele hattı geliştirmek. Toplumsal sorunlara karşı duyarlı, demokrasi ve özgürlüklerin yok edilmesine karşı mücadele vermeyen muhalefetin sandıktan çıkması da mümkün değil.

Davanın sonucunun açıklanmasıyla başlayan ve giderek ülkenin her köşesine yayılan protestolar toplumun ikinci tercihi hayata geçirmek için hazır olduğunu gösteriyor. Erdoğan ve etrafındakileri durduracak yegane şey örgütlü ve aktif bir eylem çizgisi geliştirmektir. Bu aynı zamanda sürekli atıf yapılan sandık zaferinin de habercisi olacaktır.