“Devletin bazı cenahlar için elini daha çabuk tuttuğu ve bir intikam girişiminde olduğunu görüyoruz ve bu da geçen seçim gündemiyle gücünü tazeleyerek gelen bir faşist baskıyla daha çok artacağa benziyor”

‘İktidar partisinin maşası halinde karar veriyorlar’

Seda Balmumcu

Bir ihbar üzerine sosyal medya paylaşımları incelenen tiyatrocu Cenk Dost Verdi hakkında, örgüt propagandası yapmak suçlamasıyla soruşturma açılmıştı. 10 ay 15 günlük hapis cezasının infazını bekleyen Verdi, süreci BirGün’e anlattı.

»Son zamanlarda en çok artan suçlamalardan biri de ‘terör örgütü propagandası’. Yapılan haksızlıklara, katliamlara sosyal medyadan tepki göstermek ‘terör örgütü propagandası’ sayılıyor. Siz de aynı suçlama ile 10 ay 15 gün hapis cezası aldınız. Süreci anlatır mısınız?
Yüksel direnişini sahiplenirsen alınıyorsun, tiyatro yaptığım arkadaşımın kardeşi IŞİD çetelerine karşı savaşırken Rojava topraklarında öldürüldü. Biz onun cenazesini aldık. Aileyi bile terörist ilan ediyorlar, sadece bunun paylaşımı için. Temelde ideolojik bir problemi dile getirmeyi geçtim, kardeşimin, sofrada yemek yediğimiz insanın cenazesini aldığımız için bile bir anda terörist ilan ediliyoruz. Dilek Doğan, evinde kameralar önünde katledildi ve o polis hâlâ dışarda, elinde silah var dediğimiz için de terörist oluyorum. “Grup Yorum halktır susturulamaz” dedik onun için de terörist ilan edildik. Şimdi bakıldığında böyle bir dosya ile karşılaştığımızda biz aslında az önce söylediğim; hâkimlerin vicdani kanaatlerinin neye göre olduğunu okuyabiliyoruz. Hiçbir hukuksal terim kullanmadan, açıklama yapmadan günün iktidar partisinin maşası halinde bir karar veriyorlar. Vicdan tek kişilik bir şeydir, örgüt sayılamaz. Artık her vicdan sahibini kendince terörist ettikleri herhangi bir örgüte yamamaya çalışıyorlar ve bu şekilde de herkese ders vermeye çalışıyorlar. Seni sosyal medyadan alıyor, onu basın açıklamasından alıyor, dolayısıyla sokağa çıkmak, bir şey söylemek korku argümanı haline geldi. Bize daha başka şeyler söylemek daha başka alanlar kullanmak kalıyor.

»Avukatınızın ilgilendiği, bir sonuca ulaşan emsal davalar var mı?
Evet var. Bir iki yıl geriye gittiğimizde bunlardan sıkça beraat kararının çıktığı ortada ama son zamanlarda daha katılar. Benim dosyam istinaf mahkemesine gitti, istinaf mahkemesinde dosyası olan birçok arkadaşımın 8-9 aydır duruşması görülmezken, benim 1.5 ay gibi bir sürede istinaftan kararım çıktı. Dolayısıyla burda devletin bazı cenahlar için elini daha çabuk tuttuğu ve bir intikam girişiminde olduğunu görüyoruz ve bu da geçen seçim gündemiyle gücünü tazeleyerek gelen bir faşist baskıyla daha çok artacağa benziyor. Sosyal medyadan hakaret davası açılıyor, karşı tarafta garanti bir tavır var nereden bulursa dava açıyor. Bu şiddetin ta kendisi. Benim elimde tiyatro var, tiyatroyu slogan atan protest bir hale getirmek tabii ki istemem ama sanatın kendi pratiği ve dinamiği içerisinde burayı daha çok beslemek gerektiğini anladım. Dolayısıyla bu süreç onların beni korkutmayı düşündüğü bir zaman dilimi olacak gibi ama benim tarafımdan baktığımızda: ben çıktıktan sonra ne yapacaklarımı şimdiden yavaş yavaş not alıyorum, bir yerden tekrar başlayacağız bu iş böyle gitmez çünkü.

“AKP toplantısına gelin” mesajı atıyorlar
»‘Elimde sadece tiyatro var’ dediniz. OHAL sürecinde çıkarılan KHK’ler ile birçok insan mesleğinden ihraç edildi, mağdur oldu. Bundan etkilenen, emek ve demokrasiden yana kimlikleriyle tanınan oyuncular da var. Peki OHAL’in size, sanatınıza, tiyatroya yansıması nasıl oldu?
İhraç edilenler oldu, onlardan geri dönenler oldu ama geri dönemeyen bir sürü arkadaşımız var hatta Yolcu Tiyatro’nun son oyunu Kürklü Venüs’de Pervin Bağdat isimli oyuncu bir kadın arkadaşımızla birlikçe çalışıyoruz. O da ihraç edilenlerden biri. Tavır olarak oyuncu aradığımızda buralara destek olmaya çalışıyoruz. Geri dönüşler oldu ya da şimdi daha başka soruşturmalar açılan arkadaşlarımız oldu. OHAL döneminin en büyük etkisi şu: Bir otokontrol de yapılıyor, oralarda da ‘paylaşımlarınıza dikkat edin’ diye mesaj gidiyor. Bütün Şehir Tiyatroları çalışanlarına mesaj gidiyor, “Şu gün, şu saatte AKP bilmem ne toplantısına geleceksin” diye. Bunlar bütün sanatçı gruplarında paylaşıldı. Bakıldığında hukuken hiçbir şey yok ama bu bir fişleme çalışması. OHAL’in bütün ekonomik koşulları sarstığı argümanları geçtim, böyle bir ideolojik dayatması, korku saldığı bir yer var. OHAL’den önce bir parantez açtığımda da zaten sanat çok büyük bir tehlike onlar için. Kadın oyuncuları sahneden indirdiler, şu an Cumhurbaşkanı olan kişi çıkıp ‘Tiyatroyu onlara bırakacağız, ne yaparlarsa yapsınlar’ gibi bir Devlet Tiyatrosu’nu kapatma refleksinden bahsetti. Bu hâlâ gündemde, hâlâ sınavlar açılmıyor, personel alınmıyor. Şehir Tiyatroları’nın 3 ayda bir müdürü değiştiriliyor, daha yandaşı kimse o geliyor.

10 ay 15 günlük hapis
»Tekrar davaya dönecek olursak cezanın ne zaman başlayacağı belli mi?
Benim cezam başladı, dosyam istinaf mahkemesine gönderildi ve mahkeme 1.5 ayda cezamı onadı. Şu an ben 10 ay 15 günlük kesinleşmiş bir hapis cezasıyla karşı karşıyayım ve istinaf mahkemesinden kararın bana resmi olarak tebliğ edilmesini beklediğim bir sürecin içerisindeyim. OHAL koşulları bütün hukuki yolları kapamış durumda. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurusu için de cezanın infazının gerçekleşmesi gerekiyor. Avukatım ilgilenecek onlarla onun dışında yapacak bir şey yok. Ama benim kişisel tavrım şu: Ben buna ne kadar sanatçı kimliği ile maruz kalırsam kalayım bir yerde birey olarak da maruz kalıyorum. O yüzden sineye çekmek yerine her gün bir yerde yazarak, mümkün olduğunca arkadaşlarımla konuşarak, paylaşarak en azından kamuoyunun bilmesi için dile getiriyorum.