Salgını kontrol altına almak için günlük vaka sayılarının bin 200’lere kadar düşmesi gerektiğini vurgulayan Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Her gün vakaların ne durumda olduğunu anlayabilmemiz için 450 binin üzerinde test yapmamız gerekir. Oysa Türkiye’de hiçbir zaman bu rakamlara yaklaşamadık” dedi.

İktidar salgını kontrol altına almaktan çok uzak

İSMAİL ARI

İktidarın hedeflediği vaka sayısına ulaşamadığı 17 günlük tartışmalı kısıtlamalar sone erdi. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, BirGün’ün sorularını yanıtladı.

“Gerçek anlamda bir tam kapanma yaşayabilsek ve aşılama oranımızı arttırabilmiş olsaydık bugün yaşadığımız tablo çok daha farklı olacaktı” diyen Prof. Dr. Pala, “Türkiye’yi sığınmacılarla birlikte kabaca 90 milyon olarak kabul ederseniz bu durumda bizim her gün vakaların ne durumda olduğunu anlayabilmemiz için 450 binin üzerinde test yapmamız gerekir. Oysa Türkiye’de hiçbir zaman bu rakamlara yaklaşamadık” ifadelerini kullandı.

Salgını kontrol altına almak için günlük vaka sayılarının bin 200’lere kadar düşmesi gerektiğini vurgulayan Pala, AKP’nin kapattığı altı bin sağlık ocağında altı bin filyasyon ekibi bulunduğunu ve sağlık ocaklarının kapatılmasıyla bu filyasyon ekiplerinin dağıtıldığını hatırlattı. Pala, “Sağlık ocaklarındaki filyasyon ekipleri zaten rutin olarak bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmenin eğitimini almış sağlık çalışanlarıydı. Koronavirüs salgınıyla birlikte bu işle hiçbir alakası ve eğitimi olmayan insanları bir araya getirerek filyasyon ekipleri kurdular” dedi.

GÜNDE EN AZ 450 BİN TEST YAPILMALI

►Son haftalarda vaka sayısıyla beraber test sayısı da ciddi derecede düştü. Bu düşüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağlık Bakanlığı tarafından tercih edilen test politikası yalnızca semptom gösterenlere test tapılması yönünde. Oysa semptom gösterenlerin yanı sıra onların temaslılarının ve de risk gruplarının da belirli aralıklarla tarandığı bir test politikasına ihtiyaç var. Ancak, böyle yaparsak virüsün topluma bulaşmasını engelleyebilir ve salgını kontrol altına alabiliriz.

Dünyada kabul edilen yaklaşımlara göre her bin kişi için günde beşin üzerinde test yapılması gerekiyor. Türkiye’yi sığınmacılarla birlikte kabaca 90 milyon olarak kabul ederseniz bu durumda bizim her gün vakaların ne durumda olduğunu anlayabilmemiz için 450 binin üzerinde test yapmamız gerekir. Oysa Türkiye'de hiçbir zaman bu rakamlara yaklaşamadık. Günde 300 bin test rakamını gördüğümüz oldu ama daha sonra 200 bin sınırına kadar geriledi. Günlük 200 bin test sınırın da şöyle bir önemi var, eğer bin kişide ikiden az test yapıyorsanız zaten yeterince test yapmıyorsunuz demektir.

İlk kısıtlamaların gündeme gelmesinin üzerinden üç hafta geçerken kapanma adıyla anılan önlemlerin de ikinci haftasını geride bıraktık. İki hafta önce kısıtlamalar başlarken günlük doğrulanmış olgu sayısı 60 binlerde iken bir azalma eğilimi karşımıza çıkmıştı. Bunun üstüne adına tam kapanma denilen ama tam kapanma özellikleri göstermeyen kapanmanın da eklenmesiyle hem ağır hasta hem doğrulanmış olgu sayının azalması beklenen bir durumdu. Bunu o zaman da açıkladım ama bu salgını kontrol altına almak için yetmeyecek dedim.

Haftalık doğrulanmış olgu sayımız 100 binde 10’un altına düşmeli. Bu da kabaca günde bin 200 doğrulanmış olgu sayısına denk düşer. O zaman salgını kontrol altına almış oluruz. Bugün Türkiye salgını kontrol altına almaktan uzaktır. Ağır hasta sayısında da ciddi bir azalma olmadığını, yoğun bakımda hasta sayısının azalmadığını, günlük ölümler 350’lerden 240’lara düşse de bunun bizim beklediğimiz seviyenin altında olmadığını anımsatmakta yarar var.

iktidar-salgini-kontrol-altina-almaktan-cok-uzak-876543-1.
Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala

►Beklediğiniz seviyeye nasıl ulaşılabilir?

Birincisi biz aşılamada henüz salgını kontrol altına almaya yetecek bir orana erişmiş değiliz. İkincisi de tam kapanma adıyla karşımıza çıkarılan önlemlere baktığımızda 16 milyondan fazla emekçinin çalışmak zorunda kaldığı, bunların dışında da yarı zamanlı çalışmak zorunda olanların işe gidip geldiğini anımsamalıyız. Gerçek anlamda bir tam kapanma yaşayabilsek ve aşılama oranımızı arttırabilmiş olsak bugünü yaşadığımız tablo çok daha farklı olacaktı.

KOCA’NIN DEDİĞİ OLSA 120 MİLYON AŞI YAPILIRDI

►Kapanma döneminde günlük birinci doz aşılama oranı çok düşük. Kısıtlama döneminde günlük aşılama oranı nasıl olmalıydı?

Türkiye’de ilk aşı 14 Ocak'ta başladı ve dört ay geride kaldı. Bu dört ayın da kabaca 120 gün olduğunu varsayarsak Bakan Koca’nın ‘Günde 1,5 hatta 2 milyondan fazla aşı yapacak potansiyelimiz var’ sözlerini de anımsayacak olursak biz bugün 120 milyon doz aşı yapmış ve böylece toplumsal bağışıklık için hedeflediğimiz 60 milyon kişinin iki doz aşısını da bitirmiş olabilirdik. Önümüzdeki tablo nedir? 25 milyondan biraz daha fazla aşı yapabildik ve iki doz aşısını olanlara da bakarsak nüfusun yüzde 12’sini, yüzde 13’ünü anca aşılayabilmiş durumdayız ve bu da bize pandemiye karşı güçlü bir yanıt verme avantajı sağlamıyor. Ayrıca, başından beri söylediğimiz aşılamadaki diğer sorunlar ise birincisi tek aşıyla yetinilmiş olması ikincisi de Türkiye için seçilen aşının diğer aşılarla kıyaslandığında koruyuculuğunun daha az olmasıdır.

Sinovac aşının koruyuculuk oranı yüzde 60’ların biraz üzerinde. Koruyuculuğu daha yüksek olan Moderna, BioNTech gibi aşılar zamanında bağlantı kurulsaydı daha fazla aşının ülkemize gelmesi sağlanabilirdi. Kanada, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri böyle bir yolu tercih ederken Türkiye tercih etmedi. Türkiye tek aşıyla yoluna devam etmeye çalıştı. Tek aşıya umut bağlanması ve yeterince aşının sağlanamaması nedeniyle bugün istediğimiz durumda değiliz.

►Açılma nasıl olmalı bu kısıtlamalardan sonra?

Virüs kapalı ortamlarda bulaşıyor, açık alanlarda değil. Ayrıca da ilk öce okulların açılması gerekir. Eğitimde eşitsizlik ve eğitim olanaklarından alıkonmak birçok kesimi olumsuz olarak etkileniyor. Küçük esnaf da ilk açılma yaklaşımda gündeme gelmeli. Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı verilere bakacak olursak örneğin İstanbul’la Anadolu'nun bazı kentleri arasında çok büyük farklılıklar var. İstanbul’da salgın bu durumdayken alınacak önlemler farklı olmalı Anadolu’da çok daha düşük olgu görülme sıklığı olan yerlerde de daha farklı olmalı.

COVID ÖLÜMLERİ HEMEN AZALMAZ

►Günlük ölüm sayıları 250 civarında seyrediyor. Günlük ölümleri bu düzeyde devam mı edecek?

Günlük ölüm sayıları ile ağır hasta sayıları aradında yakın bir ilişki var. Türkiye’de 60 bin vaka sayısı olduğu zaman ağır hasta sayısı 3 bin 400’ler civarında açıklandı. Günlük vaka sayısı 60���binlerden 11’binlere indi ve günlük doğrulanmış olgu sayısında da çok hızlı bir azalma oldu. Ancak günlük ağır hasta sayısı 3 bin 400’lerden sadece 2 bin 900’lere kadar indi. Dolayısıyla günlük vefat sayılarının çok kısa bir sürede azalış göstereceğini öngörmüyorum. Ne zaman ki ağır hata sayılarımız çok azalırsa o zaman vefat sayılarımızın da çok azalmasını bekleyebiliriz. Epidemiyolojik modellemelerde böyle giderse ancak önümüzdeki iki, üç ay sonra günlük vefat sayılarının 50’nin altına düşebileceğini gösteriyor.

Bir de kapanma öncesi Hindistan varyantının saptanmış olması ve İstanbul başta olmak üzere başka kentlere ve Anadolu’ya Covid’ler göçü diye anılan büyük bir göçün yaşanması ve aşıyla koruma oranın henüz sağlanamamış olması nedeniyle önümüzdeki aylarda günlük olgu sayısında ve ağır hasta sayısında bir artışa neden olabilir.

Şunu akıldan çıkarmayalım; biz bu zaman kadar şu üç endişe verici varyanttan söz ediyorduk: İngiltere, Brezilya ve Güney Afrika varyantı. Fakat birkaç gün önce DSÖ dördüncü endişe verici varyant olarak Hindistan varyantını duyurdu. Hindistan varyantının şu ana kadar öne çıkan özellikleri hem diğer varyantlar gibi daha bulaşıcı olması hem de hastalığın daha ağır geçirilebileceği yönünde. Bu da Türkiye açısından pandemini riskini henüz devam ettiğini ve vefat sayılarında yakın zamanda azalmanın beklenmemesi gerektiğini bize gösteriyor.

AŞI GELİRSE GÜÇLÜ BİR PİKLE KARŞILAŞMAYIZ

►Bizi nasıl bir yaz bekliyor? Yaz aylarında ve sonbaharda yeni piklerle karşılaşacak mıyız?

Eğer Sağlık Bakanı’nın söylediği ve BioNTech tarafından da gönderileceği açıklanan 30 milyon doz aşı haziran ayı içinde gelirse, bu 30 milyon doz aşının 15 milyon kişiye uygulanacağını varsayarsak, onların da iki doz yapıldıktan sonra kabaca ağustos ortası gibi bağışıklık kazanacağını düşünürsek salgına karşı güçlü bir yanıt verilmesini sağlanabilir.

Ayrıca bu 30 milyon doz aşının dışında başta Sputnik ve Sinovac gibi aşıların gelme olasılıkları da gelişirse önümüzde sonbaharda güçlü bir pikle karşılaşma olasılığımız azalabilir. Ancak, bugüne kadar Bakan Koca’nın aşıyla ilgili verdiği tarihlerin hiç birisi tutmadı. Dolayısıyla bunu bekleyip göreceğiz. Eğer bir an önce aşı sağlayamazsak ve kapalı ortamlarda hastalığın bulaşmasını engelleyecek önlemleri sağlayamazsak o zaman önümüzdeki aylarda da yeni bir pikle karşı karşıya kalabiliriz.

EN BÜYÜK HATA DAHA SALGININ BAŞINDA YAPILDI

►Salgın sürecinde yapılan en kritik hata neydi?

Kuşkusuz çok hata var. İlk aşamada olguların saptanmasına baktığınız zaman daha ilk günlerde, 2020 yılının Mart’ında sadece Ankara’da Sağlık Bakanlığı’nın bir laboratuvarı test yapmak için yetkilendirildi. Şimdi düşünün Ardahan’da bir doktor hastasının Covid-19 olduğunu düşünüyor. Ondan örnek alınıyor. Ardahan’dan Ankara’ya gönderiyor ve Ankara’da bu çalışıyor sonra sonuç bildiriliyor. Bu arada da bir hafta zaman geçiyor. Bu bir haftalık zaman geçerken o kişinin hasta olup olmadığı bilinemediği için onun temaslılarına da bir şey yapılamıyor. Daha salgının başında olguların saptanmasıyla ilgili bir eksiklik olduğu çok açıktı.

ALTI BİN FİLYASYON EKİBİ DAĞITILDI

►Filyasyonun sadece ilaç dağıtım ağına dönüştüğü ifade ediliyor. Filyasyon çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Filyasyon bulaşıcı bir hastalık söz konusu olduğunda bunun kaynağının araştırılması ve kaynağın başka insanlara bu bulaşıcı hastalığı bulaştırmaması için yapılan çabaların tamamıdır. Salgının başında filyasyon ekipleri en başta sahaya çıkarılamadı. Çünkü Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı hayata geçirirken sağlık ocaklarını kapattı. Oysa sayıları altı bini bulan sağlık ocaklarının her birinde bir filyasyon ekibi vardı ama Sağlık Bakanlığı sağlık ocaklarını kapatınca filyasyon ekipleri de kendiliğinden dağıtılmış oldu. Sağlık ocaklarındaki filyasyon ekipleri zaten rutin olarak bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmenin eğitimini almış sağlık çalışanlarıydı. Koronavirüs salgınıyla filyasyon için bu işle hiçbir alakası ve eğitimi olmayan insanları bir araya getirdiler. Filyasyon oranını yüzde 99,9 olarak açıklıyor Sağlık Bakanlığı. Ben de şu soruyu soruyorum, bu kadar iyi ve yüksek filyasyon yapılıyorsa vaka sayısı nasıl artıyor? Türkiye'nin sağlık iletişimiyle ilgili de ciddi bir zaaf var. Bakanlık doğru düzgün bir sağlık iletişimi sağlayamadı. Toplumun her kesimine bu salgının nasıl bir hastalık olduğu anlatılamadı.