İktidar olmak için seçim kazanmak şart, ama yetmiyor!

2002’de seçim kazanan AKP hâlâ iktidara yürüyor ve Ayasofya da bu yürüyüşün son adımlardan biri.

Seçim, taktiklerle kazanılabilse de iktidar için bir “stratejik yürüyüş” gerekiyor. Bu, yürüyüşün hiçbir aşamasında sizi siz yapan değerlerden vazgeçmemek demek!

Köşe yazılırken, Ayasofya önünden canlı yayınlar yapılıyor ve sınırlı sayıda insanın girebileceği tarihi mekânın önünde Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışından gelenler toplanıyordu.

Aynı anda, yine sınırlı sayıda insanın girebileceği, CHP’nin “İktidara Yürüyüş” dediği kurultayı için de 81 ilden ve bazı Avrupa kentlerinden gelenler Ankara’da toplamış, bugüne dair kulisler yapıyordu.

Lozan’nın yıldönümünde, özgürlüğünden geriye bir şey kalmamış basının artık kutlanmayan “Basın Bayramı”nda, bir başka zaman olsaydı sadece CHP’yi konuşacak televizyonlarda Kuran tilaveti eşliğinde sürekli Ayasofya konuşuluyor.

İktidar yürüyüşünün son adımlarını atan AKP cephesinde manzara böyleyken, bugünkü kurultayla ilk adımlardan birini atmaya hazırlanan CHP’de, “iktidara yürüyüş”ün yol haritası bir manifesto hazırlandı.

Kurultay’da okunacak manifestonun belkemiğini daha önce Kılıçdaroğlu imzasıyla yayımlanan “Alçakgönüllü bir uygarlığın inşasına çağrı” ve “Yeni devletçilik: Güçlü sosyal devlet” makalelerinin oluşturduğu anlaşılıyor.

Alçak gönüllü bir uygarlığın inşasında önerilen 16 madde içinde laikliğin olmaması, tam da şimdi Ayasofya açılırken çok daha büyük bir eksiklik olarak dikkat çekiyor! Dilerim manifestoda olur!

Yerel seçim öncesi CHP’nin büyük şehirleri kazanacağını yazmış, bu konuda iddialara girmiştim. O öngörüm, net bir şekilde gözlenen AKP’den kaçışa dayanıyordu. AKP çevresindeki dağılma süreci bugün de devam ediyor.

O kadar belirgin bir şekilde devam ediyor ki, muhalefeti Erdoğan ve tek adam rejimi karşıtlığı üzerinden bir arada tutabilmek, bunu yapmak için de siyasal eyleminizi ve söyleminizi yüzde 70’i sağ-muhafazakâr dediğiniz Türkiye ortalamasının düzeyine çekmek kolayca bir “strateji”ye dönüşebiliyor!

Seçim kazanmak ve tek adam rejimine son vermek için belli nüanslarla savunulabilecek böylesi bir taktiğin stratejiye dönüşmesi, sizin toplumu dönüştürmenize değil, kendinizin dönüşmesine yol açacaktır!

Koronavirüs pandemisinin yol açtığı koşullar, dünya genelinde kamucu politikalara dönüş ve dayanışmacı, paylaşımcı sol değerlere sarılmak için son derece elverişli bir ortama yol açtı ve CHP manifestosu biraz da bu koşulların ürünü.

Tek adam rejiminden kurtulmak Türkiye toplumunun gittikçe daha geniş kesimine yayılan bir talebe dönüşüyor ve siyasal özneler, tıpkı yerel seçimde olduğu gibi, seçim başarısını sağlayacak geniş tabanlı bir ittifaka zorlanacak.

Ancak, bu taktik zorunluluğu stratejik bir tercihe dönüştürmek ve sosyal demokrasinin temel evrensel değerlerinin yerine toplumsal vasatı koymak gerçek anlamda bir sosyal demokrat iktidar yürüyüşünden vazgeçmek anlamına gelir.

CHP’den sosyalist bir çizgide yürümesine beklemek ne kadar yanlışsa, bir sosyal demokrat partinin yüzünü sola dönüp sol değerlere sarılmadan, “yüzde 70’i sağ-muhafazakâr” dediği bir toplumun değerlerine seslenerek iktidara yürüyebileceğini sanmak da o kadar yanlıştır.

Sosyal demokrat bir parti, toplumu dönüştürme stratejik hedefini muğlaklaştırarak, seçim kazanmak için kaçınılmaz saydığı taktikleri strateji düzeyine taşıyarak iktidara yürüyemez.

O yürüyüş ancak yelkenler sol bir rüzgârla şişirilirse hızlanır ve bu da tek adam rejimine son verecek geniş bir muhalefet cephesine engel değil!