AKP iktidarının her gün, bir başka yıkıcı tarafı yaşanıyor.

İktidar, araştırma ile ortaya çıkacak gerçeklerden korkuyor.

Oysa araştırmaya dayalı bilgi üretimi, ekonomik ve toplumsal gelişmenin ana kaynağıdır.

İktidar o kaynağı kurutuyor.


Araştırmadan kaçısın bir örneği, 2012’den bu yana iktidarın takındığı olumsuz bir tutumun bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde bir başka yönüyle ortaya çıkan Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Laboratuvarı CERN’e üyelik olayıdır.

İkincisi de kamuoyu anketi yapılması çalışmalarının Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK’in denetimine verilmek istenmesidir.

BİR KEZ DAHA CERN

Bu köşede de çokça belirtildiği gibi AKP iktidarı, Türkiye’yi, Avrupa’da geçerli evrensel değerlerden bilinçli bir biçimde uzaklaştırıyor.

Bunların en önemlilerinden biri bilimsel işbirliğidir.

Türkiye, 1961’de gözlemci olarak katıldığı; 1990 sonrasındatüm insanlığın gözü-kulağı olan w.w.w doğum yeri olan ve sonrasında “evrenin yaradılışı” ile araştırmalarıyla ünlenen CERN’in çalışmalarında yer aldı. 2009’da Türkiye’nin İsrail, Güney Kıbrıs, Sırbistan ve Slovenya ile birlikte “tam üyelik” süreci başlatıldı. Ancak, 2012’de “kendi isteğiyle” tam üye olmaktan vazgeçen Türkiye’nin; 2015’te “kısmi üyeliği” kesinleşti.

Bu akıl dışı çekilmenin gerekçesi olarak yıllık 45-50 milyon İsviçre Frangı (1F=9,5TL) tutan tam üyelik ödentisinin yüksek olduğu; kısmi üyelik için ise 4,5-5 milyon ödeneceği öne sürüldü.

Araştırmacı yazar Sultan Uçar’ın çok kapsamlı haberine göre “Dünyanın bilim üssü CERN’e aynı dönem aday olan Güney Kıbrıs, eli kulağında tam üye olup, kazanacağı oy hakkıyla Türkiye’yi veto edebilecek” (Sözcü, 17 Eylül).

CERN Atlas Deneyi Ulusal Koordinatörü ve CAST Deneyi Takım Lideri Prof. Dr. Serkan Ali Çetin şöyle diyor: “Oysa kısmi üyelik ile tam üyelik arasında çok ciddi fark var. Tam üye olmayanın CERN Konseyi’nde oy hakkı yok. Tam üyelerle aynı oranda ihale, kadro alıp, teknoloji transferlerinde öncelikli olunamaz.”
Habere göre Türkiye, CERN deney masraflarını kısmak amacıyla doktoralı araştırmacı sayısını azalttı. Verilen desteklerde 10 yıldır kesintiye gidildiği gibi lisansüstü öğrencilere CERN projelerinde burs ve mühendis, teknisyen çalıştırılması için bilim insanlarına mali destek de artık yok. Enerji Bakanlığı ve ilgili kuruluşlar İSE bugüne kadar CERN’deki deneyler, hızlandırıcılar, bilişim çalışmaları için bir altyapı kurmadı.

Türkiye’nin CERN’e tam üye yapılmaması çok büyük bir olaydır ve bunun gerçek nedeni araştırılmalı ve sorgulanmalıdır.

Çünkü AKP iktidarının bu yaptığı, Osmanlı’da 1575’de kurulan Takiyüddin Rasathanesi’nin 1580’de Şeyhülislam Kadızade’nin fetvasıyla Padişah III. Murat tarafından yıktırılmasını andıran; ancak etkileri çok daha ağır olacak bir bilimsel cinayettir.

ARAŞTIRMALARIN DENETİMİ Mİ?

Geçtiğimiz günlerde iktidarın küçük ortağı MHP tarafından Meclis’e verilen yasa teklifine göre araştırmacı olmak ve kamuoyu araştırma kuruluşu kurmak için gerekli bilimsel ve teknik yeterliliğe ilişkin koşullar TÜİK tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek. TÜİK, bilimsel ve teknik özerklik ilkesi doğrultusunda kamuoyu araştırmasının doğruluğunu denetlemekle de yükümlü olacak. Teklifteki ilkelere uymayan araştırmacılara ya da araştırma şirketine para ve hapis cezaları verilecek.

İktidarın asıl rahatsızlığı, son aylarda oy kaybettiğini gösteren anketlerdir. Siyasal eğilim araştırmaları, belli teknikler; eğilim ölçme yöntemleri kullanılarak yapılır; değerlendirmelerini de seçim sonuçlarına göre kamuoyu yapar. TÜİK’in siyasal eğilim ölçme konusunda ne deneyimi ne de birikimi vardır. Fasulyenin “fiyatı” ile seçmenin “davranışını” ölçme teknikleri farklıdır.

TÜİK, enflasyon ve işsizlik gibi ekonominin en temel değişkenlerini, hemen her gün basın-yayında sergilendiği gibi, doğru ölçemiyor. TÜİK, “araştırma sanığı” sayılır; araştırma denetimi yapamaz.

CERN ve TÜİK olaylarının bir kez daha kanıtladığı gibi, iktidar, bilimsel gerçeklerden çok ama çok korkuyor.