Son koronavirüs salgınının yıkıcı etkileriyle yoğunlaşan krizin karşısında, sorunları aşmak için, yurttaşların ve toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanması için enerji sektörünü özel tekellerin kâr egemenliğinden çıkarıp kamusal bir düzleme aktarmamız ve toplum çıkarlarını gözeten kamusal planlama esaslı, yenilenebilir kaynaklara dayalı, düşük karbon salımlı bir eksene yönelmemiz gerekli.

İktidarın enerji uygulamalarından kareler

Oğuz Türkyılmaz*

Özgür bir biçimde doyasıya kutlayabileceğimiz bayram tadında bayramlara ulaşma dileği ile 30 Ağustos Zafer Bayramınızı kutluyor, başta Mustafa Kemal olmak üzere ulusal kurtuluş mücadelesinin yiğit kadrolarını saygı ile selamlıyorum.

1- TPAO’nun Karadeniz’de doğalgaz kaynağı bulması ülkenin eksenini değiştirecek, enerji sorunlarını çözecek sihirli bir anahtar değildir

Karadeniz'de Ereğli’nin yaklaşık 100 mil kuzeyinde, Tuna Nehri deltası açığında ülkemizin münhasır ekonomik bölgesinin kuzey batı sınırlarına yakın kısmında yapılan ilk sondajda; henüz sondaj sonuçlanmadan, 320 milyar m3 doğalgaz kaynağı bulunduğu açıklaması yapıldı.

İktidar destekçileri, gösterişli açıklamalarla yapılan bu keşif ile Türkiye’nin doğalgazda dışa bağımlılığının sona ereceği, doğalgaz ihracatçısı olacağı, enerji sorununun çözüleceği vb. iddialarla toplumu etkilemeye çalışıyor.

Keşiften kendilerine başarı hikâyesi yazmaya çalışanlar, yapılan sondaj çalışmalarının, TPAO çalışanlarının uzun yıllara yayılan yoğun araştırmalarına dayandığını yok sayıyor ve emeğe saygı duymadıklarını gösteriyorlar. Başarı, güçlü yapısı bozulan, kara sondaj ekipmanları ve çalışmalarını TPIC’e devreden, birçok nitelikli ve deneyimli kadrosunu yitirmesine rağmen kamusal sorumlulukla çalışmalarını sürdüren TPAO’ya ve onun geçmiş ve mevcut çalışanlarına ait.

Algı yönetiminde çok iddialı olan iktidar çevrelerinin ve onlara destek atışı yapan bazı uzmanların (!) iddialarının aksine sahanın üç yıl içinde devreye girmesi nerede ise imkânsız.

Çünkü bulunduğu bildirilen gaz kaynağı ile ilgili olarak; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in bildirdiği gibi, halen 3 bin 500 m derinlikte süren sondajın 4 bin 500 m. derinliğe kadar devam etmesi ve sondaj bölgesinde tüm katmanların ve her katmana ait tüm özelliklerin netleştirilmesi gerekiyor. Yani gazın bulunduğu sahanın jeolojik ve jeofizik dokusunun ve yapısının net biçimde belirlenmesi için yeni sondajların ve testlerin yapılması ve güvenilir rezerv ve üretilebilir miktar hesaplarının yapılması gerekli. Bu çalışmalar, ciddi zaman almakta ve önemli ölçüde bütçeye ihtiyaç duymakta. Ülkenin verili koşullarında finansman teminindeki güçlükler göz önüne alındığında, yüksek maliyetli bu çalışmalar, iki-üç yıl sürebilir.

Yapılacak çalışmaların bulgularının işletmeye uygun nitelik ve nicelikte bir gaz rezervini doğrulaması halinde (ki bu 320 milyar m3 mü olur, daha fazla mı olur, daha az mı olur, bugünden bilinmesi mümkün değil;

♦ Üretim öncesi gerekli teknik hazırlık çalışmalarının yapılması, test ve üretim kuyularının açılması ve kuyu tamamlama çalışmalarının sonuçlanması,

♦ Su derinliğinin çok fazla oluşu, dalga boyları, deniz tabanının jeolojik özellikleri vb. ölçütler gözetilerek, saha şartlarına uygun sondaj ve üretim platformlarının tasarımı, projelendirilmesi, inşası, sahaya nakli, montajları,

♦ Karada gazın taşınacağı yerde yüzey tesislerinin inşa edilmesi,

♦ Sahada üretilecek gazı karaya taşıyacak uzun (yaklaşık 170 km) boru hatlarının yapımı gerekmekte.

Bunların hepsi yoğun ve nitelikli çalışmalar gerektiren, kapsamlı ve uzun zaman alacak çok yüksek bedelli yatırımlar. Bu bakımdan akşamdan sabaha yapılan “Çok yakında Karadeniz’deki gazı kullanacağız, satacağız” vb. beyanları ciddiye almamakta yarar var. Diğer taraftan, denizlerde süren arama ve sondaj faaliyetlerini yürüten sismik arama ve sondaj gemilerinde; hizmet alımı yoluyla yabancı alt yüklenici şirketler ve yabancı personel çalıştırılması yerine, ülkemizdeki gemicilerin, ara teknik elemanların, mühendis ve uzmanların, TPAO ve denizcilik eğitimi veren kuruluşlar eliyle verilecek hızlı ve yoğun eğitim ve uyum programları ile vasıflandırılarak istihdamı sağlanmalı. Arama ve sondaj çalışmalarında elde edilen verilerin, yurtdışında yabancı şirketler tarafından değerlendirilmesi yerine; teknolojik altyapının tesisi ve gerekli yazılımların satın alınması yoluyla, TPAO bünyesinde değerlendirilmesine yönelik çalışmalar yapılmalı.

Kayda değer miktarda gaz bulunursa, emeği geçenleri kutlamak gerekir. Türkiye’nin enerji kaynaklarını aramayı önemsemesi, bunun için kaynak ayırması önemli.

2- Bulunan gazın Türkiye'nin eksenini değiştirmesi, enerji sorununu çözmesi mümkün mü?

320 MİLYARIN ANLAMI

Yıllık 40-45 milyar dolarlık enerji girdileri ithalat faturasının, 25 milyar doları aşan kısmının petrole ödendiği, tükettiğimiz petrolün üçte ikisinin ise ulaşımda kullanıldığı, toplutaşıma yerine özel oto sahipliğinin teşvik edildiği ve taşımalarda karayolları payının yüzde 90’lar düzeyinde olduğu ülkemizde, ulaşımda ve toplutaşımada raylı sistemler başat hale gelmedikçe; petrol ağırlıklı enerji girdileri ithalatı sürecek, enerjiye yüksek tutarlar ödenmeye devam edilecek.

Öte yandan, bulunduğu bildirilen sahada, yılda ne kadar üretim yapılacağını bugünden söylemek mümkün değil. Ülkemizin son yıllarda yıllık gaz tüketimi 45-50 milyar m3 arasındadır ve yıllık doğalgaz ithalat faturası 8-10 milyar dolar düzeyinde. Yeni bulunan sahada yapılacak üretim, rezerve ve üretim programına bağımlı olarak, olasılıkla bu ihtiyacın ancak belirli bir bölümünü karşılayabilecek. Kısa ve orta vadede, enerji arzında konutlarda ısınma ve mutfak amaçlı, sanayide ise enerji kaynağı olarak kullanılan doğalgazı tamamen ikame etmenin mümkün olamayacağı dikkate alındığında, karada ve denizlerde, ülkenin ihtiyacının tamamını karşılayacak yeni sahalar bulunmadığı ve üretime geçirilmediği sürece; ülkemiz, gaz ithalatını sürdürmeye ve her yıl milyarlarca dolar ödemeye devam edecek.

İktidarın şu aşamadaki çabası, bir umut algısı yaratıp derinleşen siyasal, ekonomik, toplumsal krizi unutturup, yandaşlarını tahkim edip biraz zaman kazanmak.

Bir keşfin üzerine yürütülen algı operasyonunda, bir başka esas niyet derhal açığa vurulmuş, TPAO ve BOTAŞ’ın halka arzından söz edildi. Oyunun bir sonraki perdesinde, bu şirketlerin yabancı tekellere altın tepsi içinde sunulmasının planlanıyor olması olası.

3- 2002’den bugüne iktidarın enerji karnesi

AKP iktidarının enerji performansını yalnızca Karadeniz’de bulunduğu iddia edilen doğalgaz kaynağı ile değerlendirmek eksik olur, yanıltıcı olur. Bugünü ve geleceği anlayabilmek için 18 yılda ne yaptıklarına bakmak gerekir. Çünkü kendi ifadeleri ile yaptıkları, yapacaklarının teminatı. İşte 18 yıldan birkaç kare:

ENERJİ HAM MADDELERİ İTHALATI

Türkiye’nin birincil enerji tüketimine dair en son rakamlar 2018 yılına ait. Bugünkü yönetim, iş başına geldiğinde 77,1 milyon TEP olan birincil enerji tüketimi yüzde 86,4 artışla 2018’de 143,7 milyon TEP’e ulaştı. Aynı dönemde toplam enerji arzında ithalat miktarı yüzde 102,6 artarken, yerli kaynaklara dayalı enerji arzı yüzde 62,4 arttı. Bu dönemde yerli kaynaklara dayalı enerji arzının toplam arz içindeki payı yüzde 31,7’den 27,6’ya geriledi.

Yönetime geldikleri 2002 yılında, toplam ithalat bedeli olan 51,5 milyar dolar içinde, enerji ham maddeleri ithalatının tutarı 9,1 milyar dolar, toplamdaki payı ise yüzde 17,6’ydı. İzlenen piyasacı politikalar nedeniyle, beş yıl sonra toplam ithalat yüzde 133 artışla 120 milyar dolara, enerji ham maddeleri ithalatını ise yüzde 262 artışla 32,8 milyar dolara yükseltti. Enerji ham maddeleri ithalatında yükseliş eğilimi en üst noktaya 59,8 milyar dolarla 2012’de ulaştı. On yılda enerji ham maddeleri ithalatı bedelinde yaşanan yedi kata yakın artışta, miktarı 2,6 kat artan doğalgaz ithalatı ve iki kat artan taş kömürü ithalatı etkili oldu. Enerji maddeleri ithalatı, 2017’de tekrar artmaya başlamış ve 37,5 milyar dolar, 2018’de 43,5 milyar dolar olmuştur. 2019 yılında ise ekonomideki daralmayla bağlantılı olarak bir önceki yıla göre yüzde 4,2 düşüş ile 41,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu tutar, 201,4 milyar dolar tutarındaki toplam ithalat bedelinin yüzde 20,7’sidir. Gerek küresel virüs salgını nedeni ile azalan talep, gerekse petrol fiyatlarındaki ve gaz alım fiyatlarındaki düşme nedeniyle enerji ham maddeleri ithalatı 2020’de biraz gerileyebilir.

KAMUYA AİT ŞİRKETLER ÖZELLEŞTİRİLDİ

Kamunun elindeki tüm elektrik dağıtım şirketleri, sınır aşan sularda kurulu olanlar hariç HES’lerin büyük bölümü, Afşin Elbistan, Bursa ve Ambarlı dışındaki termik santrallar, özel şirketlere devredildi. Elektrik üretimi içinde 2002’de kamunun yüzde elliyi aşan payı 2020’de yüzde 19,5’e düştü.

BOTAŞ’ın (Bursa ve Eskişehir), Ankara Belediyesi’nin ve İzmit Belediyesi’nin kentsel doğalgaz dağıtım şirketleri özelleştirildi, diğer kentlerdeki dağıtımlar ise baştan özel gaz dağıtım şirketlerine tahsis edildi. İBB’ye ait İGDAŞ dışında, halen kamunun elinde kentsel doğalgaz dağıtım şirketi yoktur.

Petrol rafinerilerini kuran ve işleten kamu şirketi TÜPRAŞ özelleştirildi. Rafinerilerin sahibi Koç Grubu olurken, yeni rafineri Aliağa’da özelleştirilen PETKİM’in yeni sahibi Azerbaycan devlet şirketi SOCAR tarafından kuruldu.

TPAO’nun kurup geliştirdiği ve yurttaşların ülkenin kamusal petrol şirketinden hizmet alma isteğiyle ilgi gösterip büyüttüğü ve pazarda 5. sıraya yükselen TP Dağıtım Şirketi özelleştirildi. TPAO’nun belli hizmet birimleri ve ciddi bir makine ekipman parkı TPIC’e devredildi. TPIC, TPAO’dan kopartılmış ve BOTAŞ’a bağlandı.

Bu özelleştirme furyasından kazançlı çıkanlar esas itibariyle inşaat sektöründe faal olan, bütün büyük projeleri üstlenen iktidara yakın büyük inşaat müteahhitleri oldu.

GEREKLİ ÇALIŞMALAR YAPILMADI

Ülkemiz, bir birim iş üretmek için kullanılan enerji miktarının birçok ülkeye göre daha fazla olduğu, yani enerji yoğunluğunun yüksek olduğu bir ülke. Yalıtımın yetersiz olduğu mevcut binalarda yoğun ısı kaybı olmakta, sanayide ve ulaşımda yüzde 50’lere varan tasarruf imkânları göz ardı edilmekte. Enerjiyi daha verimli kullanıp sağlanacak tasarruf ile yeni enerji arzı ihtiyacını karşılamak gerekirken, iktidar plansız bir şekilde yeni enerji tesisleri kurmaya yöneldi.

İktidar, bu konuya gereken önemi vermedi, yurttaşların binalarında yapacakları yalıtım çalışmaları için yalıtım malzemelerinde KDV’yi yüzde 18’den 1’e düşürme, kamu bankalarından kredi sağlama, yüksek enerji verimli A ve daha üstü sınıf buzdolabı, çamaşır-bulaşık makinesi vb. cihazların ÖTV ve KDV’sini azaltma vb. en temel uygulamalardan dahi uzak duruldu.

ÖZEL ŞİRKETLERE ÖZEL VE GÜZEL DESTEKLER

Odamız Enerji Çalışma Grubu üyesi Orhan Aytaç’ın bu konudaki çalışmalarının sonuçlarına göre “Kamu eliyle kurulduktan sonra özelleştirilen veya özel sektör tarafından kurulan santrallara işletme aşamasında verilen güncel destekler; Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) desteği, doğalgaz yakıtlı santrallara maliyetinin altında bedel ile gaz satışı, Kapasite Mekanizması desteği, yerli kömür yakıtlı santrallardan piyasa fiyatının üzerinde bedel ile elektrik alımı, çevre izni teşviki ve çevre mevzuatına uyum tarihinin ötelenmesi olarak sıralanabilir. Bu desteklerin tutarı 2018’de 32,7 milyar TL, 2019’da 43,4 milyar TL oldu. YEKDEM uygulaması ile özel elektrik üretim şirketlerine 2012-2019 döneminde 97,1 milyar TL ödendi. Kamudan özel şirketlere aktarılan bu meblağ, elektrik faturaları ile yurttaşlardan tahsil edildi.

ENERJİ YOKSULLUĞU

Ülkemizde de enerji yoksulluğu sorunu giderek ağırlaşmaktadır. Art arda gelen zamlarla, aileler her ay tutarı daha fazla artan enerji, su vd. faturalarını ödemekte zorlanmakta. Elektriği, gazı ve suyu kesilen konut sayısı milyonlarla ölçülmekte. 2018 Ocak-2020 Ocak arasında TÜİK’in güvenilmez resmi enflasyonu yüzde 34,8, TÜİK’'e güvenmeyen Maliye Bakanlığı'nın yeniden değerleme artış oranı yüzde 52,7, asgari ücret artış oranı yüzde 44,9 iken konutlarda kullanılan elektriğin fiyatı yüzde 58, doğalgazın fiyatı yüzde 60 arttı.

Nisan 2020 itibariyle, hane halkı aylık ortalama elektrik, doğalgaz ve su harcamaları toplamı, asgari ücretin İstanbul’da yüzde 15,90’u ve Ankara’da yüzde 16,75’i oldu.

TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez "2019 Ocak-2019 Eylül, 9 aylık dönemde borcunu ödeyemediği için hakkında işlem yapılan elektrik abone sayısı 3 milyon 365 bin 784, doğalgaz abone sayısı 710 bin 364’tür” dedi.

4- Enerjide eksen değişikliği ancak demokratik enerji programı uygulanmasıyla olur

Bugün yüksek enerji fiyatlarından, enerji yoksulluğunun yaygınlaşmasından yüklü enerji kaynakları ithalatı faturalarından, enerji yatırımları için alınıp ödenmeyen kredilerden, ihtiyacın çok üzerinde atıl kapasite yaratılmasından ve kaynakların her türlü şekilde talanından; kamu kaynaklarıyla karşılanan yüksek fiyatlı alım garantileri ve ilave ayrıcalıklarla kârlarını azamileştirmekten başka bir şey düşünmeyen özel sermaye, planlamayı yok sayan, ihtiyaç olup olmadığına, dışa bağımlılığı artırıp artırmadığına bakmadan bütün santral başvurularına lisans veren, tarifeler vb. mevzuatta yurttaşların değil şirketlerin çıkarlarını korumayı ve geliştirmeyi temel görev sayan enerji yönetimi, ortak ve zincirleme sorumlu.

Son koronavirüs salgınının yıkıcı etkileriyle yoğunlaşan krizin karşısında, sorunları aşmak için, yurttaşların ve toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanması için enerji sektörünü özel tekellerin kâr egemenliğinden çıkarıp kamusal bir düzleme aktarmamız ve toplum çıkarlarını gözeten, kamusal planlama esaslı, yenilenebilir kaynaklara dayalı, düşük karbon salımlı bir eksene yönelmemiz gerekli.

***

iktidarin-enerji-uygulamalarindan-kareler-774779-1.

Nasıl bir yapılanma

► Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na ihtiyaç kalmayacağı için bu kurum kapatılmalıdır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı; enerji sektörünün bütün alanlarında düzenleme, denetleme, yatırım ve üretim çalışmalarını doğrudan kendisi yürütebilecek şekilde yapılandırılmalıdır.

► Bölgeler arasındaki eşitsizliği ve toplumdaki gelir dağılımı arasındaki dengesizliği gidermeyi amaçlayan; temel bilimleri, teknoloji geliştirmeyi ve nitelikli üretimi temel 5. alan bir sanayiyi geliştirmeyi; eğitim, sağlık, enerji, ulaşım, konut vb. hizmetlerin kamu eli ile verilmesini öngören bir kalkınmayı gerçekleştirebilmek için oluşturulacak kamu yapılanmasının önemli bir bileşeni olarak Türkiye Planlama Kurumu kurulmalıdır.

► Türkiye Elektrik Kurumu üretim, iletim, dağıtım hizmetlerini verecek tesisleri ve şebekeleri kurmaya ve işletilmeye, mühendislik ve müşavirlik hizmetleri vermeye, ihtiyaç duyulan ekipman ve aksamın bünyesinde ve/veya sektördeki kuruluşlarla birlikte üretim faaliyetlerini gerçekleştirmeye uygun bir yapıda yeniden kurulmalıdır. Dağıtım şirketleri kamulaştırılmalıdır. Kamu elindeki santrallerin özelleştirilmesi derhal durdurulmalı, verimli olan ancak ödeme güçlüğü çeken özel santraller de kamulaştırılmalıdır.

► Enerjinin tasarruflu ve verimli kullanılmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Yeni elektrik enerjisi arzı ihtiyacının karşılanması için; planlaması yapılmış, doğal ve toplumsal çevreye zararları asgari düzeyde olacak, çevre halkının kabul ettiği ve devreye alındığında yöre halkına doğrudan ve dolaylı katkılar sağlaması şartıyla; büyük rüzgâr çiftlikleri, çok büyük güneş enerjisi üretim sahaları, vb. yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı büyük elektrik üretim tesisleri, kamu eliyle yapılmalıdır. Bunun yanı sıra yöresel coğrafi, sosyal ve ekonomik yapıya uygun daha küçük yenilenebilir enerji kaynaklı tesisleri, yerel yönetimlerin de katılımıyla oluşturulacak enerji kooperatifleri eliyle kurulması desteklenmelidir.

TPAO ve BOTAŞ’ı da bünyesine alacak Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Kurumu oluşturulmalıdır. Bu kurum, yurtiçinde ve dışında petrol ve doğalgaz arama ve üretme, iletme, petrol rafinerileri kurma, mühendislik ve müşavirlik hizmetleri, petrol ve doğalgaz ticareti, ithalat, ihracat, toptan satış ve dağıtımı, LNG terminalleri tesis ve işletme, yeraltı doğalgaz depolama tesisleri kurma ve işletme, petrol depolama tesisleri kurma ve işletme faaliyetlerini salt ekonomik kaygılarla değil; çevresel hassasiyetleri ve toplumsal yararı ön plana çıkartarak gerçekleştirmeye uygun bir yapıda kurulmalıdır.

NELERE SON VERMELİ, NELER YAPMALIYIZ?

Akkuyu NES, TANAP, Türk Akımı vb. ticari sözleşmelerin, TBMM onayından geçirilerek uluslararası sözleşme niteliği kazandırmaya çalışılması ve ulusal iç hukukun denetimi dışına çıkarılması yanlıştır. Bu tür sözleşmeleri ivedilikle toplum ve ülke çıkarları doğrultusunda değiştirilmelidir ve kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır. Acele kamulaştırma denen insan haklarına aykırı bu uygulamayı derhal sona erdirilmelidir. Toplumsal adalet için tüm idari ve adli yargı süreçlerinde, halkın ve demokratik kuruluşların hak aramasını engelleyen düzenlemeler kaldırılmalıdır. Özel şirketlere kamu kaynaklarını aktaran tüm uygulamalara son verilmelidir. Kamu yönetiminin, tüm enerji yatırımlarında yaşam alanlarının olumsuz yönde etkilenmemesi için kuralları istisnasız uygulamakla, verileri şeffaf olarak halk ile paylaşmakla, yurttaşların anayasal haklarını eksiksiz savunmakla yükümlü olmasını sağlanmalıdır. Yanlış uygulamalardan canı yanan, zarar gören üreticilere ve yaşadıkları bölgede sağlıklı yaşam haklarını savunmak için barışçıl yöntemlerle direnenlere baskı ve şiddet uygulamalarının derhal durdurulmalı ve taleplerine kulak verilmelidir.

*TMMOB Makina Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu Başkanı