Yöneylem Araştırma Koordinatörü Doç. Dr. Derya Kömürcü ile son araştırmaları, iktidardaki erimeyi ve güncel siyasal gelişmeleri konuştuk. ‘AKP, Erdoğan kaybetmez’ algısının yıkıldığına dikkat çeken Doç. Dr. Kömürcü, “Türkiye’deki en büyük siyasi güç ‘Erdoğan gitsin’ diyenler” dedi.

İktidarın kaybetmez algısı yıkıldı, oylar eridi

Gökay BAŞCAN

Ekonomik kriz, pandemi, afetler, liyakatsızlık, tartışmaları ihaleler, zenginleşen küçük bir kesim, birden çok yerden maaş alan AKP’li bürokratlar... Yönetememe krizi içerisinde olan AKP iktidarının oyları her geçen eriyor.

AKP’deki erimeyi, muhalefetin durumunu ve seçmenlerin yönelimini Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi Araştırmalardan Sorumlu Genel Koordinatörü, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Derya Kömürcü ile konuştuk. Özellikle ağustos ayında AKP’de büyük bir erime olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Kömürcü, “Bugün 2002 seçimlerinin bile gerisinde olan bir AKP'den söz etmek mümkün” dedi.

Siyasetin kızışmasıyla birlikte araştırma ve anket sayıları mı arttı? Yoksa bu hareketlilik çalışmaları daha görünür mü kıldı?

Türkiye bir seçim atmosferine girdi. Anket ve araştırmalara ilgi de arttı. Ülkede araştırma sektörü de belirli bir gelişmişliğe ulaştı. Herkes bulgularını kamuoyuyla paylaşıyor. Biz de erken seçim konusunu yaklaşık 7 aydır sürekli takip ediyoruz ve erken seçim isteyenlerin oranı her geçen gün artıyor. Öte yandan özellikle Sedat Peker'in açıklamalarıyla birlikte toplum siyaseti daha fazla takip eder hale geldi, bir tür siyasallaşma yaşandı.

Sizin de birçok araştırmanız bulunuyor… İktidarda bir erime söz konusu, önümüzdeki seçim büyük değişimler yaşanacak mı?

İki ayaklı bakmakta fayda var. İlk olarak işin partilerle ilgiliboyutu var, bir de Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili boyutu var. Şuanda daha çok ilgi çeken konu Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne olacağı. Erdoğan'ın kazanıp kazanamayacağı, muhalefetin adayının kim olacağı... Her ay yaptığımız çalışmalarda Cumhur İttifakı oylarında küçük ama istikrarlı bir erime gözlemliyoruz. Ancak özellikle Ağustos ayı araştırmamızda daha büyük bir gerilemeyi AKP oyunda gözlemledik. Ağustos ayı özel bir aydı; yangınlar, sel felaketi, düzensiz göçle ilgili gelişmeler... Tüm bu gelişmeler iktidara olan tepkiyi artırdı. AKP'nin çekirdek oyuna doğru geri çekildiğigözlemliyoruz. AKP'nin yüzde 15 civarında çekirdek oyu, sadık seçmeniyle birlikte yüzde 25'lik bir kemik seçmen grubu buluyor. Son yaptığımız araştırmada kararsızlar ve oy kullanmayanlar dağıtılmadan önce yüzde 25,8’e kadar gerilediğini gördük. Bugün 2002 seçimlerinin bile gerisinde olan bir AKP'den söz etmek mümkün. Seçmen iktidarı değiştirme eğiliminde. 3 sene önce 24 Haziran'da iktidara oy verenler bugün kararsız ve oy kullanmayacağım diyor. Yeni seçmenlerden CHP'ye, muhafazakar ve milliyetçi seçmenden İYİ Parti'ye bir kayma olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı boyutunda ise daha hızlı ilerleyen bir süreç var. Cumhurbaşkanı'nın yönetme şeklinden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden memnun olmayanların oranı her ay biraz daha artıyor. Karşısında herhangi bir aday dile getirmeden 'aday olması durumunda Erdoğan'a oy verir misiniz?' diye sorduğumuzda yüzde 57'e yakın seçmen "Asla oy vermem" cevabını veriyor. Bu ciddi bir tepki olduğunu gösteriyor. İstikrarlı olarak artan iki verivar. Birincisi 'ülke nasıl yönetiliyor?' diye sorduğumuzda "kötü" yönetiliyor diyenlerin oranı şubattan bugüne 23 puan artmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a oy verir misiniz? diye sorduğumuzda 14 puanlık "Asla oy vermem" artışı var.

iktidarin-kaybetmez-algisi-yikildi-oylar-eridi-921579-1.
Doç. Dr. Derya Kömürcü - Yöneylem Sosyal Araştırma Merkezi Koordinatörü

Anket ve araştırmalar AKP erirken muhalefette aynı oranda bir artış olmadığını gösteriyor. Nasıl yorumluyorsunuz?

3-4 sene önce konuştuğumuzda topluma hakim olan şöyle bir algı vardı, 'AKP, Erdoğan asla kaybetmez', sonra 'kaybetse bile muhalefet zaten kazanamaz', ardından 'kazansalar da yönetemezler' diye bir sav ileri sürülüyordu. Bizim araştırmalarımızda muhalefete iktidar seçmeninin dahi bakışında olumlu bir değişim olduğunu görüyoruz. Psikolojik üstünlük muhalefete geçmiş durumda. Seçim günü geldiğinde bu ne kadar yansır, bugünden bilmiyoruz ama bugün ölçtüğümüz haliyle 'meclis çoğunluğunu kim kazanır?' diye sorduğumuzda muhalefet partileri diyenler, Cumhur İttifakı diyenlerden daha fazla. Sizin oy tercihinizdenbağımsız olarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kim kazanır diye sorduğumuzda da muhalefetin adayı diyenler, Erdoğan diyenlerden çok daha fazla çıkıyor.

Çalışmalar kararsızların oranın yüksek ve belirleyici olduğunu gösteriyor. Toplum gerçekten kararsız mı, araştırma şirketlerine mi cevap vermekten mi çekiniyorlar? Kararsızların yönelimini nasıl görüyorsunuz?

Kararsızları bir kaç başlıkta ele almakta fayda var. Birincisi nisandan bu yana kararsızların oranı düşüyor. Toplum siyasallaştıkça kararsızların tercihlerinetleşiyor. Kararsızların içerisinde aslında bir tercihi olan ama açıklamaya çekinen bir kesim var. Şuan kararsızım diyen 10 seçmenden 4'ü eskiden AKP'ye ve Erdoğan'a oy vermiş. Şimdi bu tercihini değiştirme eğiliminde, tekrar Erdoğan’a oy vermek istemiyorlar. Ancak henüz yeni tercihlerini netleştirememişler. Kararsızları dağıtmak için kullandığımız farklı bir yöntem var. Biz kararsızım diyenlere farklı bir kaç soru sorarak tercihlerini açmaya çalışıyoruz. Bu yöntemle kararsızların oranı yüzde 3'e kadar düşüyor. 'Kararsız olsanız da yakın olduğunuz parti hangisi?', 'asla oy vermem dediğiniz parti hangisi?' diye sorduğumuzda belli bir yakınlık ölçebiliyoruz. Parti olarak kararsız olsa da ittifak olarak sorduğumuzda da Millet İttifakı öne çıkıyor. Kararsızlar ve oy kullanmam diyenlerin içinde kendisini gizleme eğilimindeki HDP seçmenleri de var. Bu seçmen kümesine 'ittifaklardan birine mi, ittifak dışı bir seçeneğe mi oy verirsiniz?' diye sorduğumuzda orada HDP ismini anmaksızın ittifak dışındaki partilerden biri diyerek tercihini daha kolay ifade edebiliyor. Ben bu ay itibariyle Türkiye'de siyasi tablonun şekillenmeye başladığını düşünüyorum. Bugüne kadar iktidarın yapamadıkları ya da kötü yaptıklarıbelirli oranda bir erimeyi beraberinde getirdi. Bundan sonra ciddi bir değişiklik olacaksa muhalefetin projeleri, kadroları, ortaya koyacağı adaylar üzerinden bir değişimin ortaya çıkma ihtimali daha yüksek.

Yeni oy kullanacak kısmen Z kuşağının da içinde olduğu seçmenlerin yönelimi nasıl?

Seçim 2023'te yapıldığı takdirde yaklaşık 6 milyon yeni seçmen ilk kez oy kullanacak. Türkiye gibi kutuplaşmış, oy tercihlerinin takım tutar gibi keskinleştiği ortamlarda ya sandığa gitmeyen seçmenleri oy kullandırarak tabloda bir değişiklik yaratılabilir ya da ilk defa oy kullanacak seçmenlerin tercihlerini etkilemek bir çözüm olabilir, kalıplaşmış durumu değiştirmek için. Partiler bazında gözlemlediğimiz zaman öncelikle demografik olarak HDP'nin bir avantajı var. Genç yeni seçmen kümesinde Kürt seçmen daha fazla artıyor. Teorik olarak bunların HDP oyunda bir artışa yol açtığını görme ihtimalimiz var. Bizzat parti tercihini sorduğumuzda ise yeni seçmenlerin birinci parti tercihi CHP olarak görülüyor. AKP'nin de tam tersi şekilde Türkiye ortalamasında aldığı oydan daha düşük oy aldığını görüyoruz. Genç seçmenler içerisinde yüzde 20'e yakın bir kesim 'oy kullanmam ya da kararsızım' diyor. Bu, gençlerin siyasetin sorunlarına çözüm üreteceğine yönelik inancının düşüklüğüne dair bir gösterge olarak yorumlanabilir. Bu kesime, daha iyi bir ülke vaadini muhalefet de veremiyor diyebiliriz.

Yönetememe krizi içerisinde olan, gündemi belirleyemeyen, ikna kabiliyetini her geçen gün yitiren AKP'nin kendisinden kopan seçmeni ikna etme şansı var mı?

AKP'ninoy kaybı son bir ayda yüzde 3 olarak gerçekleşmiş olsa da buna kopuş demek için erken. Konjonktürel bir şey olabilir çünkü felaketlerin gündemden düşmediği sert bir ay geçti. Devlet kapasitesinin erozyona uğradığı, sadece AKP-MHP iktidarında değil, bu iktidarın yönetim biçiminin devletin imkanlarında da bir aşınmaya yol açtığı bir durum gözlemleniyor. Yangın söndürme uçağıolmayan bir devletten bahsediyoruz. Ancak bunun seçmen tercihleri açısından ne kadar kalıcı olduğunu süreç içerisinde göreceğiz. İktidar toparlar mı sorusu ise öncelikli olarak ekonomiyle ilgili bir konu. Ama ülke ekonomisinin yapısal sorunları bulunacak sıcak parayla kısa vadede çözülebilecek gibi değil. Vatandaşların en öncelikli gündemi ekonomi ama geldiğimiz noktada bu yönetememe krizi dediğimiz şey ekonominin de ötesinde yaşamsal bir kriz olarak duruyor. Devletin devlet olma kapasitesinde ortaya çıkan bir aşınmadan bahsediyoruz.

İktidar bir seçim barajı tartışması başlattı. Kimsenin itiraz etmeyeceği bu tartışmanın arkasından Anayasa gündemi geldi. AKP'nin bu hamlesini nasıl yorumluyorsunuz?

Zor bir konu çünkü bir görüş beyan etmek için yeterince veri yok elimizde. Ama bir yönetim ve kamuoyu oluşturma tarzı olarak AKP ve Erdoğan genelde bu konuları tartıştırır ve toplumun geniş kesimleri tarafından beklenen ve kabul edilecek bir havuç ortaya koyar. Bu havuca seçim barajının düşürülmesi diyelim, kim karşı çıkar ki... Bununla birlikte seçim kanununda nasıl bir değişiklik yapılacak konusu belirsiz. Tek başına seçim barajı için yapılacak bir değişikliğin siyasi bir karşılığı yok. İktidarın şöyle bir strateji değişikliğine gittiğini görüyorum: Cumhurbaşkanlığı seçimini çok kolay kazanamayacağını kabullenmiş durumda. Birinci turda bu işin bitmeyeceğini biliyorlar. O yüzden ilk turda Meclis çoğunluğunu elde edecek bir siyasi mühendislik üzerinden yeni bir durum kurgulamaya çalışacaklar. Önümüze gelmesi muhtemelen seçim kanunu değişikliği de Meclis çoğunluğunu garanti etmeyi hedeflerdoğrultuda olacaktır.

Diyanet İşleri Başkanı siyasette iktidar açısında önemli bir figür haline dönüştü. Ali Erbaş çok yeni bir isim değil, AKP de 19 yıldır iktidar. Bugün neden Erbaş'ı öne çıkartıyorlar?

AKP seçmen desteği çekirdek oyuna doğrugeri çekildikçe o sadık seçmeni elde tutmak için etkili bir unsur, Diyanet üzerinden verilen mesajlar... Yönetememe krizi yaşayan iktidar, yangınlar yaşanırken, ülkede sığınmacı sayılarını bilmiyorken, ekonomik kriz nasıl çözülecek konusu merak edilirken bunların değil dinle ilgili konuların tartışılmasını istiyor. Muhalefeti o zemine çekmeye çalışıyor. Muhafazakar kesimde de zaten bir duyarlılık var. O kesiminiktidardan kopmaması için gündem yaratma çabası olarak düşünüyorum. Ama muhalefet o tuzağa düşmeyerek bu konuda tecrübe kazandığını gösteriyor.

Son olarak...

Şuan Türkiye'de en önemli en büyük siyasi güç ne diye sorsanız, 'Erdoğan gitsin' diyenler derim. Yüzde 60'a yaklaşan bir cephe oluşmuş durumda. Bir yandan da insanların hayatta yaşadıkları gerçek sorunları bunun ötesindeki sorular. Erdoğan gitsin, ya da parlamenter sisteme döneceğiz demek tek başına sorunları çözmüyor. Evet ülkeyi rahatlatır ama sorunlarımıza çözüm bulduk anlamına gelmiyor. İnsanların daha iyi bir Türkiye vaadine ihtiyacı var. Ben ona ütopya diyorum. İnsanlara peşinden gidecekleri bir ütopya vaat etmek gerekiyor...