“Suya yüzde 40 indirim kaldıramayacağınız bir maliyet. Tamam yapalım da, nereden finanse edeceğiz? Suyu destekle, gazı destekle, ulaşımı destekle… İstanbul’un temel yatırımlarını ne ile yapacaksın?” Bu sözler, AKP-MHP koalisyonunun 31 Mart yerel seçimlerinde yarışan ve kaybeden İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan Adayı Binali Yıldırım’a ait. Seçim öncesi katıldığı bir programda, CHP-İYİP ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu’nun […]
“Suya yüzde 40 indirim kaldıramayacağınız bir maliyet.
Tamam yapalım da, nereden finanse edeceğiz? Suyu destekle, gazı destekle, ulaşımı
destekle… İstanbul’un temel yatırımlarını ne ile yapacaksın?” Bu sözler,
AKP-MHP koalisyonunun 31 Mart yerel seçimlerinde yarışan ve kaybeden İstanbul
Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkan Adayı Binali Yıldırım’a ait. Seçim öncesi
katıldığı bir programda, CHP-İYİP ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu’nun ‘imkânsız’
vaatlerini eleştiriyor. Konuşmanın yeniden gündeme gelmesinin sebebi, Yıldırım’ın
hafta başında “daha önce söz verdiğimiz gibi” diyerek İstanbullulara duyurduğu
müjdeli haber. Buna göre suya yüzde 40 indirim yapılacak, öğrenci akbili de 40
liraya düşürülecek. 18 günlük belediye başkanlığı döneminde “kişiye, cemaatlere,
vakıflara hizmet işi bitti” diyerek İBB bütçesinin istenirse halk için nasıl
kullanılabileceğini gösteren İmamoğlu’nun başarısını sahiplenmek AKP adına acıklı
bir komedi olmakla birlikte; 17 yıl boyunca halka nasıl fahiş fiyattan su satıldığını
ve öğrencilerin iki katı ödeyerek okula gittiğini de oldukça çıplak bir
gerçekle yansıtıyor.
***
Belediye başkanlığı gibi, görevi halka hizmet etmek
olan bir idari pozisyona aday olduktan sonra herhalde yapılacak son şey bu
hizmeti veremeyeceğini duyurmak olurdu ki “suyu destekle, gazı destekle, ulaşımı
destekle… e ne yapacaksın, nereden finanse edeceksin?” diye soran Yıldırım bunu
başardı. Akıl, fikir “madem hizmet edemeyeceksiniz neden aday oluyorsunuz” diye
sormayı gerektirirdi elbette ama, oyuna talip olduğu halkın karşısından ‘lafı
fazla uzatmadan sözü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a devrederek’ çekilmiş biri
olarak adaylığı da flu kalmış bir eski Başbakan kendisi. İnsan her ne kadar,
eleştiri ve sorunun muhatabını bulmakta zorlansa da, -ki bu cumhurbaşkanından
bakanlara, parti başkanlarından milletvekillerine kadar oldukça geniş bir
cephe- Binali Yıldırım’ın dün mümkünsüz bulduğu hizmetlerin bugün nasıl
mümkünlü olabildiğini sorgulamak İstanbullunun hem hakkı hem görevi.
Seçim öncesi ulaşım, ısınma ve su kullanımı gibi
temel hizmetlerin insanların ocağındaki incir ağacını büyütmeden sağlanabilmesi
için gereken paranın olmadığını söyleyen Yıldırım’ın “o zaman İstanbul’un temel
yatırımlarını ne ile yapacaksınız? dediği harcamaların başında 74.3 milyon lira
ile Yüksek İstişare Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın
yer aldığı TÜGVA geliyor. Kamu kaynaklarından para aktarılan diğer vakıf ve
dernekler ise şöyle: 41.3 milyon lirayla Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’ın
mütevelli heyeti başkanı olduğu T3 (Türkiye Teknoloji Takımı), 41.1 milyon
lirayla Erdoğan’ın kızı Esra Albayrak’ın yönetim kurulunda olduğu TÜRGEV, 28.7
milyon lirayla Ensar Vakfı ve 16.6 milyon lirayla Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’ın
mütevelli heyetinde olduğu Okçular Vakfı… 2018 yılı ve öncesine dayanan
rakamların toplamı 847 milyon 592 bin 858 lirayı buluyor.
***
Birincil görevi vergisini topladığı halka hizmet etmek olan İBB Başkanlığı’nı,
halkın maksimum parasını minimum hizmete ayıranların makamı haline getirenler
31 Mart’ta sandıkta kaybetti. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’da
teşkilatıyla yaptığı toplantıda “herkesin midesini doyurduk, hizmet yaptık,
yine de oy vermiyor” diyerek bundan sonra mideye değil kafaya bakacaklarını
söylemiş. Deneyimli bir liderin İstanbul sonucunu böylesine tersinden okuyor
olması AKP ve adayı Yıldırım için ikinci bir hezimetin habercisi. Yoksulluktan
intihar edenlerin ülkesinde beka sorunu üzerinden bir yerel seçim kampanyası
yürüterek ne kadar büyük hata yapıldıysa, tepeden ve kibirli bir bakışla, karnını
doyurduğumuz bize oy vermiyor, yorumu da oldukça sorunlu. Makama halka hizmet
için değil, yakına himmet için tutunmanın doğal sınırlarına dayanıldı. İnsanlar
aç, insanlar yoksul, insanlar bıkkın! Ve o kadar haklı, o kadar haklı ki, artık
konuya girerken korkuyu kapının önünde çıkararak makamları sorgulamaya başladı.
Bu uyanış, AKP iktidarının son büyük zaferi.