Kapitalist sistem, Covid-19 salgınıyla mücadelenin küresel bir perspektifle yürütülmesine izin vermeyeceğini gösterdi. Zengin ülkeler, ilaç firmalarıyla yaptıkları anlaşmalarla ihtiyaçlarını garanti altına alıp aşılamaya başlarken yoksul ülkeler ise daha uzun bir süre bunun için beklemeye devam edecek.

İlaç patentleri insanlığın malıdır

Koronavirüs salgınıyla mücadelenin küresel bir planla yürütülmesi gerektiği biliniyor. Ancak aşılama sürecinin daha başında yaşananlar, temel hedefleri kârlarını maksimize etmek olan ilaç devlerinin salgınla mücadele planlarını desteklemesinin mümkün olmadığını bir kez daha gösterdi. Almanya‘da başlatılan ‘Patent Öldürür!’ başlıklı uluslararası kampanya, ilaç devlerinin gücünün sınırlandırılmasını hedefliyor.

Koronavirüs aşısının tedarikiyle ilgili son gelişmeler, kapitalist sistemin küresel salgınla mücadelenin küresel bir perspektifle yürütülmesine izin vermeyeceğini gösterdi. Zengin ülkeler, ilaç firmalarıyla yaptıkları anlaşmalarla garanti altına aldıkları ihtiyaçlarının iki ve hatta üç katı miktarda aşıyı aşamalı olarak tedarik ederek, aşılama kampanyasına başladılar. Yoksul ülkeler ise daha uzun bir süre bunun için bekleyecek.

Dünya Sağlık Örgütü‘nün (DSÖ) Avrupa Birliği Komisyonu‘yla birlikte kurduğu COVAX Girişimi‘nin (Covid-19 Aşısı Küresel Erişim Programı), aşının yoksul ülkelere de adaletli bir biçimde dağıtılması hedefinin gerçekleşmesi uzun süre mümkün görülmüyor. İsviçre gazetesi Neu Zürcher Zeitung, bunun parasızlık ve ilaç şirketleriyle yeterli anlaşmalarının olmamasından kaynaklandığına işaret etti. Dünya nüfusunun üçte ikisinin aşılanmasına ancak 2022‘de başlanabileceğine dair tahminler de bunu takip ediyor. Duke Üniversitesi‘nde yapılan bir araştırmaya bakılırsa durum daha da kötü. Yoksul ülkelerde yaşayan insanlar Covid-19 aşısı olabilmek için 2023’ü, belki de 2024’ü beklemek zorunda kalabilir.

Hâlbuki hükümetleri, ilaç şirketlerini, bilim dünyasını, sivil toplum örgütleri ve uluslararası yardım girişimlerini bir araya getiren Covax Girişimi, 2021’in sonuna kadar programa üye ülkelere 2 milyar doz aşı dağıtma iddiasındaydı. Ancak İngiliz yardım kuruluşu Oxfam, dünya nüfusunun yüzde 13’ünün yaşadığı zengin ülkelerin, önümüzdeki dönemde üretilebilecek aşının yarısından fazlasını kendileri için sipariş ettiklerini açıkladı.

Beyaz Saray‘daki son günlerini yaşayan Trump, koronavirüs salgını pandemiye dönüştüğünde “Amerika first!” diyerek, sadece kendi ülkesindeki değil, dünyanın başka yerlerindeki ilaç şirketleriyle de anlaşıp, üretilen aşıları önce ABD için kapatmaya çalıştığında, Avrupa dâhil, tüm dünyanın tepkisini çekmişti. Ancak daha sonra Avrupa ülkeleri de ‘aşı milliyetçiliği’ açısından Trump’tan çok da farklı olmadıklarını gösterdiler.

ilac-patentleri-insanligin-malidir-826891-1.

İLAÇ PATENTLERİ BİR HAVUZDA TOPLANSIN

Pandemiyle mücadelenin küresel çapta sürdürülmesi ve ancak böyle davranılırsa salgının kontrol altına alınabileceğine dair uyarılar etkili olmuyor. Zengin ülkeler, ilaç şirketlerini aşı üretimi ve dağıtımını küresel bir mücadele planı kapsamında davranmaya zorlamak yerine, onlarla anlaşmaya giderek, önce kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Covax gibi dayanışma girişimleri başlatarak da yoksul ülkelere sözüm ona birliktelik mesajı veriyorlar. Ancak mevcut sistem değişmediği için her şey aynı kalıyor. Yoksul ülkelerin zenginlere bağımlılığı daha da artıyor, ‘yardıma muhtaç’ kalmaya devam ediyorlar.

DSÖ’nün bir süre önce Kosta Rika‘nın önerisiyle başlattığı C-TAP projesi (Covid-19 Technology Acces Pool / Covit-19 Teknoloji Erişim Havuzu) de bu nedenle ilerlemiyor. Koronavirüsle ilgili aşı araştırmaları ve tedaviyle ilgili bilgi ve bulguların tüm insanlığın yararına sunmak üzere bir havuzda toplanmasını öngören proje, ağırlıkla yoksul güney yarımküre ülkeleri tarafından destekleniyor. Avrupa’dan projeye katılan ülkeler ise sadece büyük ilaç firması olmayanlar. Zengin Avrupa ülkeleri ve ilaç devleri projeyi tartışmıyorlar bile. Halbuki aşıyla ilgili ‘patent hakkı’nı ortadan kaldıran bu proje sayesinde tüm dünyada bu konuda çalışanlar birbirlerinin araştırmalarından yararlanıp daha çabuk sonuç alabilirler. Daha önemlisi dünyanın çeşitli yerlerinde aşı üretimine geçilebilir yani yoksul ülkeler de etkili olduğu kesinleşen aşıları kendi tesislerinde üretebilir, böylece geliştirilen aşılar kısa zamanda insanlığın hizmetine sunulabilir.

Ancak bu alandaki araştırmalarının büyük bölümünü kamusal bütçelerden verilen fonlarla sürdüren ilaç devleri, ‘patent hakları’nı insanlığın hizmetine sunmasını öngören projeyi ‘saçma’ bularak reddediyor.

PATENT HAKLARINA KARŞI KAMPANYA

Ama mücadele devam ediyor. Bu alanda önemli bir uluslarası girişim kısa bir süre önce ‘Patentler Öldürür / Çok Önemli İlaçlardaki Patent Hakkı Kaldırılsın!’ başlığı altında başlatıldı. Uzun yıllardır ilaç firmalarının üçüncü dünya ülkelerindeki politikalarına karşı mücadeleyi destekleyen Alman sivil toplum örgütleri ‘BUKO Pfarma-Kampagne’ ve ‘Medico International’in Outras Palavras’ (Brezilya) ile ‘People’s Health Movement’ ve ‘Society for International Development’ örgütleriyle birlikte başlattığı uluslararası kampanya, şu ana kadar 20 ülkeden 100 örgüt ve çoğu hekim, bilim insanı ve sağlık uzmanı 3 bin 500 kişi tarafından imzalandı.

Koronavirüs pandemisinin küresel eşitsizliği daha da belirgin hale getirdiğine işaret eden kampanyanın sözcülerinin açıklamaları şöyle:

“Mevcut patent sistemi sağlık alanındaki bilimsel çalışmalarının, insan yaşamını kurtaran ilaçların araştırılması, geliştirilmesi ve adil bir biçimde dağıtılmasına değil, kâr maksimizasyonunu, yatırımların artırılmasına göre yönlendiriliyor. Covid-19 pandemisi tüm dünyaya sağlık politikasının insan hakları ilkelerini önceleyen küresel bir görev olduğunu gösterdi.”

TIBBİ ÜRÜNLER KAMU MALI OLARAK DEĞERLENDİRİLSİN

Şu an yaşanan ve gelecekte yaşanabilecek pandemileri başarıyla kontrol altına alabilmek için hükümetlerin ilaç firmalarının kamu adına sınırlandırılmasını, ilaç araştırmalarının şeffaflaşması, tıbbi bilgi ve ürünlerin insanlık için ‘kamu malı’ olarak değerlendirilmesi için gerekli koşulları oluşturmasını talep eden kampanyanın kısa vadeli talepleri şöyle:

► Lisans anlaşmalarının basit ve ucuz bir şekilde yürütülmesi için, DSÖ’nün yönetiminde küresel bir patent havuzunun oluşturulması.

► Bilgiyi geniş çapta erişilebilir kılmak ve fiyatları adil kılmak için araştırma, geliştirme ve satış süreçlerindeki verilerin şeffaflaştırılması.
► Kamu fonlarıyla finanse edilen tüm tıbbi araştırma ve geliştirme projelerine sosyal lisans verilmesi.
► Güneydeki ülkelerin teknoloji ve yatırım sermayesi transferi yoluyla yerel ve kamusal ilaç üretim ve dağıtım kapasiteleri oluşturmaları için desteklenmesi.

Kampanya çağrısı, destekleyen kişi ve kurumların listesiyle ilgili ayrıntılı bilgi (İngilizce, Almanca, Arapça, İspanyolca, Portekizce ve Fransızca) için: www.patents-kill.org

İLAÇ PATENTİNİN SAHİBİ KİM?

Patentlerle ilgili tartışmalarda ilaç şirketlerini savunanlar hep aynı teze başvurur: “Eğer patent hakkı olmazsa, şirketler ilaç araştırmaları için yatırım yapmaz.”

Ancak araştırmalar gösteriyor ki koronavirüs aşısında olduğu gibi araştırma sürecinde yatırılan paranın çok büyük bir bölümü kamu fonlarından kaynaklanıyor. Örneğin Pfizer’e aşı araştırması için verilen para 400 milyon avroyu buluyor. Özel şirketler de tabii ki ilaç araştırmaları için para yatırıyor, ancak bunun miktarı sanıldığından çok daha düşük.
Patentle ilgili tartışmalarda sık sık gündeme gelen bir örnek konuyu aydınlatıyor aslında. Çocuk felcine karşı aşıyı geliştiren ve bu önemli buluşuna rağmen zenginleşmeyen Amerikalı bilim insanı Jonas Salk, patentin kime ait olduğu sorusuna “İnsanlara!” yanıtını vermiş ve devam etmiş: “Güneş patent altına alınabilir mi?”

NEDEN, BİLL VE MELİNDA GATES BU SORUNU ÇÖZEMEZ?

Amerikalı ünlü iş insanı (Microsoft’un kurucusu) Bill Gates’in eşi Melinda ile birlikte kurduğu vakıf, uzun yıllardır salgın hastalıklara karşı aşı geliştirilmesine ve yoksul ülkelere dağıtılmasına destek oluyor. Örneğin binlerce çocuğun yaşamını yitirdiği salgın hastalık ‘pnömokok’a karşı geliştirilen aşının yoksul ülkelere dağıtılması için 2015 yılında 7,5 milyar avro toplamışlardı. Sonuç olumlu oldu. Ancak bu hayır girişimi de mevcut sistemin aynen devamını öngörüyor. Yani toplanan paralar, öncelikli hedefleri ‘kâr maksimizasyonu’ olan firmalara ürettikleri aşılar için devrediliyor. ‘Sınır Tanımayan Doktorlar’ örgütünün ilaç üreticilerinin aşı fiyatını yoksul ülkeler için düşürmesi talebi üzerine Gates, ilaç firmalarının ‘dünya toplumuna’ değil; ‘ortakları’na karşı sorumlu olduğunu hatırlatmıştı.