İlahi Aydın Bey!

Çok söylendi, çok yazıldı: küresel kapitalizmin kendine özgü sofistike araçları var; fakat bu arada feodal çağdan kalma yöntemleri de ihmal etmiyor. Eskiden malikane ve çiftlikler “serfleri” ile birlikte satılıyordu, şimdi de dev şirketler “çalışanları” ile birlikte satılıyorlar. Feodal Bey “sattım!” diyor, satıyordu; üç gün önce de çağdaş kapitalist Aydın Doğan Bey “sattım!” dedi ve koskoca medya grubu satıldı! Şimdi açıklama üstüne açıklama yapıyor; “Geldiğim bu aşamada, diyor,” “kendi isteğimle, yayıncılık mesleğime nokta koymaya karar verdim”! Yaptım, oldu!

Peki, ya çalışanlar? Yanıt: “Onlar gündeme gelmedi; zaten çalışanların tabi olduğu bir hukuk var; hakları var.”
İlahi Aydın Bey! Bu ülkede bugünlerde Anayasa Mahkemesi’nin bile haklarını koruyamadığını sanki bilmiyor! Belki de gerçekten bilmiyor, çünkü kendisi daha dokuz yıl önce bu hakkı kullanmaktan feragat etmişti. Tam da “Big Brother”ın kendisini Al Capone’a benzetip ceza kestiği günlerde..

Kimbilir, belki de bu kararı o gün almalıydı? Ama ne yaptı? Kendi çilekeş ve fedakâr gazetecilerini atıp, Saray’dan önerilen isimleri “kadrolu yorumcular” yapmaya başladı. Galiba “Amiral gemisi” asıl o zaman batmıştı. Biraz da Abdülhamid zamanında şan için Japonya’ya yollanan çürük Ertuğrul Gemisi gibi.. Yine de elde var bir milyar! Çok daha kârlı işlerde kullanılabilir. Sessiz, sedasız!.