2011 yılı kamu çalışanları sendikaları üye istatistikleri Resmi Gazete’de yayımlandı (10.8.2012).  Bu istatistikler Türkiye’de sendikalaşma konusunda bir rekora (!) işaret ediyor. Verilere göre  2 milyon 17 bin kamu görevlisinden  1 milyon 375 bini sendikalara üye. Kamu çalışanlarının sendikalaşma oranı yüzde 68.2 düzeyine yükselmiş durumda. Bu gerçekten inanılmaz bir oran.

Hemen aklınıza bu verilerin sağlıksız ve hatalı olduğu gelebilir. Çünkü benzer yüksek oranlar işçi sendikaları için de yayımlanıyordu. Örneğin en son 2009  Temmuz ayında açıklanan işçi sendikaları istatistiklerine göre işçilerin sendikalaşma oranı yüzde 59 idi. İşçi sendikalarına ilişkin istatistiklerinin gayri ciddi olduğu ve işçilerin sendikalaşma oranının yüzde 60 değil yüzde 6 civarında seyrettiği biliniyor. Ancak kamu görevlileri sendikaları istatistikleri için böylesine bir hata ve tuhaflık söz konusu değil.

Kamu görevlileri sendikalarının istatistikleri yerel kamu birimlerinden başlayarak tarafların mutabakatı ile ve bordrodan kesilen aidat üzerinden saptanıyor. Bir sahtecilik söz konusu değil. Kısaca kamu çalışanlarının yüzde 68.2’si sendikalı. Bu sendikalaşma rekoru, dahası bu sendikal mucize nasıl gerçekleşti?

Verilerin ayrıntılarına bakıldığında karşımıza ilginç bir tablo çıkıyor.  Memur-Sen 650 bin üye ile en çok üyeye sahip, ikinci sırada 419 bin üye ile Kamu-Sen, üçüncü sırada 240 bin üye ile KESK var.  Kalan üyeler diğer konfederasyonlar arasında dağılıyor. Bu verileri anlayabilmek için 10 yıllık bir karşılaştırma yapmak yerinde olacaktır. AKP döneminde kamu çalışanlarının sendikalaşması nasıl gelişti?

Tablo: Kamu Çalışanlarının Sendikalaşması (bin) (2002_2012)

 

KESK

Kamu-Sen

Memur-Sen

2002

262

329

42

2012

240

418

650

Artış (%)

-8

27

1448

 

Tabloda da görüldüğü gibi toplam sendikalı kamu çalışanı sayısı yüzde 107 artmış. Buna karşılık Memur-Sen konfederasyonu 10 yılda yüzde 1450 oranında büyümüş bir diğer ifadeyle üye sayısını 15 kat artırmış.  KESK’te yüzde 8’lik bir erime yaşanırken, Kamu-Sen’in üye artışı ise yüzde 27’de kalmış.  Çalışma ilişkileri ve sendikacılık literatürü açısından bu eşine benzerine pek rastlanmayan bir durumdur. Sendikaların genel olarak eridiği günümüz koşullarında 10 yılda üye sayısını 15 kat artırmak büyük maharet!

Nasıl oluyor da kamu çalışanlarının hakları için didinen uğraşan, mücadele eden sendikalar zayıflarken, hükümetle uyum içinde davranan, grev yasaklı anayasa değişikliklerine evet diyen, hükümetin temel politikalarını destekleyen, 1 Mayıs’ta bakanı kürsüye çıkaran bir sendikal anlayış üye sayısını 15 kat artırıyor? Memur-Sen uluslararası alanda kabul dahi görmezken, dünya ve Avrupa sendikal örgütleri (ITUC ve ETUC) üye kabul etmezken üye sayısını bu kadar artırabiliyor?

Aslında ortada bir sendikal başarı ve sendikal mücadele ile artan üye sayısı yok. İşin sırrı yandaş (veya sembiyotik sendikacılıkta) ve devlet kesesinden sendikacılıkta yatıyor. Memur-Sen hükümet desteği ile ve hükümete destek vererek örgütleniyor. AKP dönemindeki 15 kat büyümenin en önemli izahı bu. İkincisi devlet kesesinden sendikacılıkta yatıyor. Kamu çalışanlarının sendika aidatları devlet tarafından ödeniyor. Sendika üyesi memurların ücretlerine yaklaşık sendika aidatları kadar bir ödeme ekleniyor. Böylece sendikaya üye olan kamu çalışanı elini soğuk sudan sıcak suya değdirmiyor. Üstelik hükümete yakın bir konfederasyona üye olduğunda sembiyotik sendikacılıkla kimi sorunlarının çözüleceğini düşünüyor.

“İleri” demokraside sendikalaşma rekorunun sırrı bu.