Hindistan’ın milli geliri son on yılda yüzde altı oranında arttı fakat kadınların işgücüne katılımı yüzde 34’ten yüzde 27’ye düştü. Kadın-erkek arası gelir adaletsizliği yüzde 50 seviyesinde çakılı kaldı.

İlerleme için cinsiyet eşitliği şart

Smriti Sharma

Hindistan’da cinsiyet ayrımcılığı öylesine yaygın ve köklü bir problem ki, toplumsal yaşantıya her anlamda yön veriyor. Hindistan’ın cinsiyet eşitliği adına sarf ettiği çabaları Cinsiyet Kalkınma Endeksi gibi araştırmalar vasıtasıyla ölçebiliyoruz ve ülkenin ekonomik gelişimine rağmen ilerleme şimdiye kadar oldukça kısıtlı oldu.

Hindistan’ın milli geliri son on yılda yüzde altı oranında arttı, fakat kadınların işgücüne katılımı yüzde 34’ten yüzde 27’ye düştü. Kadın-erkek arası gelir adaletsizliği yüzde 50 seviyesinde çakılı kaldı.

Bilhassa tecavüz ve töre cinayeti gibi şiddet suçları olmak üzere, kadına yönelik suçlar yükselişte. Gelişmeler rahatsız edici çünkü öngörüler genellikle eğitim ve refah seviyelerinin artmasıyla, gelenekçiliğin ve kadını tahakküm altına alan toplumsal cinsiyet rollerinin arka planda kalacağı yönünde oluyor.

‘ERKEK EVLAT’ AYRIMCILIĞI

Hindistan’da kültürel kurumlar cinsiyet eşitsizliğini ve dar tanımlı toplumsal cinsiyet rollerini sürdürüyor; mirasın erkeğe kalması, evli çiftlerin erkeğin ebeveynleriyle ya da onlara yakın yaşamaları bunlardan bazıları.

Ebeveynlerin erkek evlat tercih etmesi de (ki bu, yaşlandıklarında onlara ‘erkek evinin’ bakacak olmasıyla ilgili) kız çocukları için olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Başlık parası sistemi gereği gelinin ailesi, damadın ailesine düğün zamanı para ödüyor, bu da kadınları güçsüzleştiren bir diğer gelenek olarak öne çıkıyor.

Hane gelirinin hatırı sayılır bir payından ödenen başlık ödemesi Hindistan’ın tüm coğrafyalarında ve sosyoekonomik kesimlerinde yükselişte.

‘BAŞLIK ŞİDDETİ’

Bu da ‘başlık şiddeti’ dediğimiz olguya sebep oluyor. Kadınların kocaları ya da kayınbiraderleri ödemeyi yetersiz bulduklarında şiddete başvurabiliyor ya da daha fazla ödeme talep edebiliyorlar.

Bu da ebeveynlerin kız çocuğu istememelerine, ya da kız çocuklarının sağlığına ya da eğitimine daha az para harcamalarına sebep oluyor. Ebeveynlerin bu tercihleri ülkenin demografik verilerinde de karşılık buluyor. 2011 yılı verilerine göre altı yaş altında her 919 kız çocuğu için bin oğlan çocuğu vardı.

Tüm bunlar Hintli kadınların ‘aşağı’ görülmesine sebep oluyor ve ev içi şiddet risklerini arttırıyor. 2005-06 yılının Ulusal Aile ve Sağlık Araştırması’nda, kadınların yüzde 37’si ev içinde fiziksel ya da cinsel şiddet gördüklerini bildiriyorlardı.

CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ

Hindistan’da ekonomik ilerlemeye rağmen düşüş göstermeyen cinsiyet eşitsizliklerine yönelik, kadını güçlendiren yeni politikalar geliştirilmesi gerektiği açık.
Literatüre baktığımızda işlediği kanıtlanmış bazı politika tasarıları görebiliyoruz. Köylerde yönetişim özelinde geliştirilen bir projede, yerel yönetimde kadınlara üçte bir oranında yer verilecek şekilde pozitif ayrımcılık yapılmasının olumlu sonuçlar doğurduğu görüldü.

Köy yönetimlerine kadınların öncülük etmesiyle birlikte kadınların tercihlerinin karar alma süreçlerinde daha iyi karşılık bulduğu, şiddet gören kadınların yardım almakta daha yürekli davrandıkları da görüldü. Kadın liderler ‘rol model’ olmakta da önemli bir görev üstleniyor ve bölgedeki genç kızların ve ebeveynlerin eğitimlerini doğrudan etkileyebiliyorlar.

İnsan davranışları üzerine yapılan araştırmalar, kısa vadede erkeklerin misilleme niteliğinde davranışlar sergileyebildiklerini gösterse de olumsuz peşin yargıların zamanla ortadan kaybolduğu anlaşılıyor. Bu gözlem de bize pozitif ayrımcılığın istikrarlı ve sürekli bir biçimde uygulanması gerektiğini gösteriyor.

ilerleme-icin-cinsiyet-esitligi-sart-805443-1.
Kadının kamusal alanda temsilini artırmak önemli ve bunun pozitif ayrımcılık ile sağlanması mümkün. Ancak kadının evlerinde ve toplumda ‘eşit’ olabilmeleri için algıların değişmesi şart. Hintli çocukların cinsiyet eşitliğinin önemi konusunda erken yaştan itibaren eğitilmeye başlanması, bu yönde atılacak önemli bir adım olacaktır.

MİRAS YASASI

Miras yasasını kadın ve erkekler arasında eşitlik olacak şekilde düzenleyecek girişimlerin sonuçları ise şimdiye dek çift taraflı gözleniyor. Bu sayede erken evlilikler azaltılabiliyor ve kadınların eğitim başarılarında da iyileşme görülüyor. Diğer yandan çiftler arası çatışmalarda artış görülüyor ve ev içi şiddet vakaları artıyor.

İŞGÜCÜNE KATILIM

İş piyasasında yapılacak iyileştirmelerin de kadınları güçlendirme şansı var. İş ve işçi bulma kurumlarının köy ziyaretleri yapmasının kadınların işgücüne katılımına olumlu yansıdığı, kadınları mesleki eğitimlere katılmaya teşvik ettiği anlaşılıyor. Ortalama evlilik ve gebelik yaşı da bu sayede artıyor, ‘arzulanan doğurganlık oranı’ düşüyor, kız çocuklarının okullaşma oranı artıyor.

Kırsal kesimlerde yaşayan genç kadınların eğitime ve istihdama katılımına yönelik girişimler, kadınların ebeveyn evlerinde sahip olamadıkları ekonomik ve sosyal bağımsızlığı kazanmalarını sağlıyor.

DAHA FAZLA GİRİŞİM

Hindistan küresel büyümenin liderlerinden biri olmayı sürdürmek istiyorsa, yerel ve ulusal seviyede daha fazla çaba sarf etmeli. Özel sektörün de kadını erkekle eşit görecek daha fazla girişime imza atması gerekiyor.

Kadının kamusal alanda temsilini artırmak önemli ve bunun pozitif ayrımcılık ile sağlanması mümkün. Ancak kadının evlerinde ve toplumda ‘eşit’ olabilmeleri için algıların değişmesi şart. Hint çocukların cinsiyet eşitliğinin önemi konusunda erken yaştan itibaren eğitilmeye başlanması, bu yönde atılacak önemli bir adım olacaktır.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Conversation