Adı “ilerleme” olsa da, incelendiğinde daha çok “gerileme” tablosunu yansıtan AB Raporu açıklanınca...

Adı “ilerleme” olsa da, incelendiğinde daha çok “gerileme” tablosunu yansıtan AB Raporu açıklanınca, “Türkiye’ye tutulan bu ayna karşısında, herhalde AB’den sorumlu Bakan görevinden istifa eder”, diye düşünenler olmuştur. Ne gezer! Tersine, Bakan, genellikle yaptığı gibi, yine AB ve Komisyonu’na verdi veriştirdi.

Oysa Bakan’ın bunu yapabilmesi için, Rapor’da yer alan bilgi ve saptamaların gerçekleri yansıtmadığını ortaya koyması gerekirdi. Tartışmanın ve/ya rahatsızlığın merkezinde insan hakları yer aldığına göre, hangi paragraf ve cümlelerin yanlış olduğunu kamuoyu ile paylaşması beklenirdi.

1.- Şu ifadelere itiraz edilebilir mi?: “…ifade özgürlüğünün çok sayıda ihlali ciddi endişeler yaratmaktadır…yayımlanmamış bir kitaba elkonulması, bu endişeleri artırmıştır. Çok sayıda gazeteci halen tutukludur.” İHAM “kararlarına uyulması için yasal değişikliklerin yapılması gerekmektedir.” “İnternet siteleri sık sık yasaklanmakta olup, bu yasaklar kapsam ve süre bakımından orantısızdır…” “…gazeteciler, yazarlar, akademisyenler ve insan hakları savunucuları hakkında açılan çok sayıda dava ve soruşturma ile medya üzerindeki gereksiz baskılarla ifade özgürlüğü uygulamada göz ardı edilmekte ve bu durum ciddi endişelere sebep olmaktadır…”. “Zorunlu din eğitimi hakkında 2007 tarihli AİHM kararı halen uygulanmamıştır.”. “Kimlik kartlarında din hanesinin bulunmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine dair AİHM’nin, 2010 Sinan Işık/Türkiye davasında verdiği karar halen uygulanmamıştır.”. “İşçi hakları ve sendikal haklar konusunda, mevcut yasal çerçeve AB standartları ve İLO sözleşmeleri ile uyumlu değildir.” Liste, uzayıp gidiyor…

2.- Özendirici, cesaretlendirici, ama yanlı ifadeler: Bu olgusal aktarmaların tam tersine, insan hakları ile bağdaşması güç işlem ve uygulamaları azımsamak veya ilerleme sayılmayacak düzenlemeleri abartmak suretiyle, gerçeklik zemininden uzaklaşmakta. İşte birkaç örnek: “Hükümet 2010 Anayasa değişikliklerinin uygulanmasına öncelik vermiştir…yargı alanında ilerlemeler kaydedilmiştir”. “TBMM’nin son yasama yılında çıkardığı birçok kanun, “Kopenhag siyasi kriterlerine ilişkin alanları kapsamıştır.” Hangileri?

Rapor’da, “BM Paris İlkeleri ile uyumlu, İnsan Hakları Kurumları henüz oluşturulamamıştır.” deniyor; ama, 4643 sayılı yasa gereği mevcut birimlerin neden çalıştırılmadığı veya lağvedildiği belirtilmiyor.

KHK ile, hükümete verilen bağımsız düzenleyici kurumların her türlü faaliyet ve işlemlerini izleme ve denetleme yetkisi, “düzenleyici kurumların, rekabet, enerji ve bilgi toplumu gibi birçok politika alanında görevlerini yürütmesi bağlamında bağımsızlığına ilişkin endişeleri arttırmaktadır.”

3.- Göz ardı edilenler: Bu son alıntı ile ilişkili olup, 2011 yazında çıkarılan KHK ile yasama yetkisinin devrinin sakıncaları görmezlikten gelindiği gibi, tam tersine, “kamu yönetimi ve kamu hizmetlerine ilişkin yasal reformlarda bazı ilerlemeler olmuştur.” denmekte. Hangileri?

Üniversite öğrencilerinin “ifade özgürlüğünü toplu kullanımı” nedeniyle hak ihlalleri, birkaç satırla geçiştirilerek adeta görmezlikten geliniyor.

Yine, HES’lerin “su hakkı” temelinde neden olduğu çevresel hak ihlalleri, raporda ihmal edilen haklar demetinde yer almaktadır…

“İlerleme Raporu”, bu üçlü ayrım ışığında daha da açılabilir. Bu bakış açısıyla, Rapor’un “objektif olmadığı” öne sürülebilir. Çünkü, insan hakları ihlalleri konusunda en azla yetinmiş; ilerleme kaydedilmeyen alanda, cesaretlendirici ve “umut şırıngası” anlamında ifadelerle bezenmiş, birçok alanda hak ihlalleri yok sayılmıştır. Bu özelliğiyle Rapor, hükümetten “taraf”.

Şu iki olgu eklenince Rapor’un, “ilerleme” bir yana, insan hakları bakımından “gerileme” raporu olduğu da öne sürülebilir:

-AB bakanlığının kurulmuş olması,

-2010 Anayasa değişikliğinin “Demokrasi ve özgürlük” (!) adına kotarılmış olması.

1) Bakanlıkla, kabul edilemez insan hakları ihlâllerinin önüne geçilmesi sağlanmalıydı. Ne var ki, bir ortak gibi değil daha çok hasım cephesinde bir ittifak gözüyle AB’ye sürekli meydan okuyan Bakan, içeride hak ihlallerine karşı en azından söylem düzeyinde bile karşı çıkmıyor...

2) Anayasa değişiklikleri, onca gürültü patırtıya rağmen, İnsan haklarında bir adım ilerleme sağlayamadığına göre, bu da saptanan ihlalleri daha vahim hale getiriyor.
Bu nedenle, adına rağmen Rapor, daha çok bir “gerileme tablosu” şeklinde okunabilir. Ders çıkarma yerine, “AB kaybeder” diye böbürlenenlere, “Türkiye kaybetmiş ise, AB’nin geleceği neyinize?” diye sormalı…
 
(ikaboglu@marmara.edu.tr/www.ibrahimkaboglu.com)