Rusya’nın 4 bölgeyi ilhak etmesinin ardından Batı ve Türkiye’den kararın tanınmadığı açıklamaları geldi. Doç. Dr. Dürre’ye göre ilhak kararları ve Kiev’in NATO restinin ardından savaş başka bir boyutta sürecek.

İlhakla savaşın seyri değişebilir

Umut Can FIRTINA

Rusya’nın şubat ayında Ukrayna’da başlattığı askeri operasyonda yeni bir döneme geçildi. Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’nın Rus güçleri tarafından ele geçirilmesinin ardından, bu bölgelerde 23-27 Eylül tarihinde yapılan referandumlardan ‘evet’ oyu çıkmasıyla 4 bölge Rusya tarafından ilhak edildi.

Ankara'dan yapılan açıklamada Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine verilen destek vurgulanarak, 4 bölgenin ilhakının tanınmadığının altı çizildi. AB ve ABD de ilhaka dair eleştirel açıklamalar yayımlamıştı.

Moskova Devlet Üniversitesi’nden Doç. Dr. İkbal Dürre, bölgede yaşanan son gelişmelere dair BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Dürre’nin değerlendirmelerinden öne çıkanlar şu şekilde:

•Putin kendini kanıtlamak istedi

Bu referandum öncesi bazı önemli gelişmeler yaşandı. Bunlardan birisi Rusya’nın bazı bölgelerden geri çekilmek zorunda kalması. Bununla bağlantılı olarak Rusya’nın sınırlı da olsa seferberlik ilan etmesi. Dolayısıyla ortam zaten gerginleşmişti ve zaten Rusya’ya ilişkin bu savaşta beklediği başarıyı gösteremediği kanaati hem iç hem de dış kamuoyunda oluşmaya başlamıştı. Rusya bunu yıkmak, eski Sovyet coğrafyasında ‘bütün zorluklara rağmen istediğini yapabileceğini’ kanıtlamak için böyle bir adım attı. Tabii ki bunu yaparken de dışarda kabul görmeyeceğini biliyordu.

Açıkçası Rus kamuoyunda Donbass’ın birleştirilmesi konusu Kırım’da olduğu kadar heyecan yaratmadı. Kırım bağlandığında içerdeki hava daha olumluydu, şimdi böyle bir durum yok. Bu yaşananlarla savaşın büyüyebileceği ihtimali arttığı için içerde büyük bir sevinç havası olmadı.

•Operasyonun ismi değişebilir

Olayın bir başka boyutu ise, Rusya, bu dört bölgenin oralarda kontrol ettiği topraklar olarak değil de, SSCB dönemindeki sınırları içerisinde Rusya’ya katıldığını söyledi. O zaman şöyle kaotik bir durum ortaya çıkıyor, Rusya bu bölgelerin çoğunu elinde tutuyor ama hepsini tutmuyor. Özellikle güneyde, Ukrayna güçlerinin elinde olan, kontrol edemediği yerler var. Bundan sonra Rusya, o bölgeleri tamamen kontrol etmek için yapacağı askeri operasyonları, bu zamana kadar olduğu gibi sadece ‘askeri operasyon’ olarak adlandırmaktan vazgeçebilir. Çünkü oralar Rusya açısından kendi toprakları olacağı için, bunu bir ‘anti terör’ operasyonu olarak değerlendirebilir. Bu da bize savaşla ilgili söylemin değişeceğini gösteriyor. Çünkü Rusya tarafından baktığınızda hukuki olarak sahadaki durum değişmiş oluyor.

Önemli konulardan biri de Putin’in taktiksel de olsa nükleer silahları kullanma olasılığından bahsetmesi. Bu, üçüncü ülkeleri hedef alan bir söylem. İşin o aşamaya gelmesi üçüncü ülkelerin, NATO’nun askeri anlamda takınacağı tavra bağlı.

Putin ve Zelenski bu müzakerelerin bitişi söylemlerini yeni söylemedi ama mevcut ortam da biraz farklı. Zelenski hiçbir şekilde müzakere yapılmayacağını söyleyebilir ama sahada olacak olaylar önemli. Hiç kimse kaybettiği zaman da savaş kapasitesi varsa "Ben anlaşırım" demez, "Her şeyi eski haline döndüreceğim" der. Zelenski ilk defa "Ben bu toprakları geri alacağım" demedi, "Rusya başka toprak alamayacak" dedi. Bu söylemlerden hareket edersek kabullenmiş diyebiliriz ama söylemler yarın değişebilir. Ancak bu son konuşması ve "Biz asla anlaşmayacağız" demesi arasında bir çelişki var.

Her şey Batı’nın, Batı’dan da çok Rusya’nın yanında gibi gözüken özellikle Çin ve Hindistan’ın Rusya’ya karşı alacağı tutuma bağlı. Belarus bile bu zamana kadar Kırım’ın ilhakını kabul etmedi, bunu kabul edip etmeyeceği belli değil. Bütün gelişmeler Rusya üzerindeki baskı anlamında önemli. Bir yandan da Kuzey Akım hatlarına yapılan sabotaj eylemleri Rusya’da Batı tarafından yapıldığı şeklinde algılanıyor. Bundan dolayı savaş daha başka bir boyuta geçebilir. Putin kendisini ‘vitesi yükseltmekten’ başka çaresi olmayan bir durumda hissediyor. Bazılarına göre Putin böylece önündeki sert duvara çarpma sürecini hızlandırıyor ama Putin’in hesabı o hızla duvarı delip geçmek. Zor bir sürece giriyoruz.

•Rusya ile arabuluculuk

Türkiye’nin Ukrayna krizindeki müzakereci rolü beklentilerimden daha fazla ön plana çıktı, Avrupa bu konuda beklenilen başarıyı gösteremedi. Geçtiğimiz günlerde Putin, Macron’un telefonuna cevap bile vermedi. Her ne kadar Türkiye de bu referandumu tanımıyor olsa da, arabulucu rolü devam edecek. Diğer taraftan Merkel’in bir çıkışı oldu, "Eğer biz Avrupa’nın güvenlik stratejisini oluşturacaksak bunu Rusya’yı hesaba katmadan yapamayız" dedi. Berlusconi de Merkel’le beraber aracı olabileceğini söyledi. Macron’un yapamadığını Merkel’in yapabileceği Avrupa bağlamında ön plana çıktı. Ne kadar başarılı olur bilemiyoruz çünkü Avrupa’nın ekonomik anlamda, gaz alma ihtimali taraflar anlaşsa bile azaldı. Ancak sabotaj eyleminden sonra boruların tekrar aktif edilip edilmeyeceği de bir soru işareti.