Olmayan şeyler üzerine konuşuyoruz. Örneğin ilişkiler üzerine yorumlar yapıp kitaplar yazıyoruz, okuyoruz. Oysa üzerine konuştuğumuz ilişkilerin artık kalmadığını onların yerlerini yeni ancak belirsiz şeylere bıraktıklarını görmek istemiyoruz. Eskinin elbiselerini giyen yeni bedenler karşımızda. Bunu atlıyoruz. İnsanların kendisiyle ilişkisi bile eski ilişki biçimleriyle zerrece benzemezken yapıyoruz üstelik bunu. İnsanların dudakları, saçları, tırnakları, bacakları ve göğüsleri kendisinin değilken cesaret ediyoruz buna. İnsanların her uzvu trilyon dolarlık bir ekonominin asli parçası haline getirilmişken hem de.

İnsanın kendisiyle ilişkisi artık doğrudan değildir. Dolayımlı ilişki insan aklıyla bedeni arasındaki farkı açmakta ve bedene yabancılaşmayı hızla artırmaktadır. Bedenin kontrolü ve toplumsal sunumu kuşkusuz yalnızca bu çağa özgü değil. Ancak bu çağa özgü olan şey bu kontrolün ve sunumun bir ekonomi-politiğin basit bir göstergesi değil onun kendisi haline gelmesidir.

Başkalarıyla kurulan ilişkiler için de aynı şeyler söylenebilir rahatlıkla. Artık bir başkasıyla kurulan ilişki tipi ne olursa olsun (arkadaşlık, karı-koca, sevgililik, dostluk, iş ilişkisi vb) bu ilişkilerin hepsinde önemli olan ilişkinin kendisidir. İnsanlar bir diğeriyle doğrudan değil fetişleştirdikleri ilişki kavramı üzerinden ilişki kurmaktadır. Doğum günü pastasının üflenme anındaki özel durum, bu anın fotoğraflarının Facebook’ta beğeni almasından daha az önemlidir. Yüzlerini hiç görmedikleri insanların çocuğunun doğum günü pastasını üflediği o fotoğrafa yaptıkları yorumlar çocuğun heyecanının önündedir. Doğum günü fotoğraflarının altına yazılan yorumlar doğum günlerinden daha fazla anlam taşıyacaktır. Herkesin mutlu, herkes eğlenmekte ve hiç kimsenin derdi tasasının olmamasının nedeni gerçekten orada herkesin mutlu ve eğleniyor oluşudur. Orada sahtelik yoktur. Sahtelik doğum günündedir.

İnsanlar için yeni ilişki biçimi tam da budur. İlişkinin bir fetişizm halini alması, gerçekliğin yerine geçmesi ve ilişkinin taraflarının dışında bir önem arz etmesi. Levinas etiğinin sıkı takipçisi olan Bauman “Akışkan Gözetim” kitabında aktarıyor: Oxford Evrim Antropolojisi Profesörü Dunbar’a göre zihinlerimiz sosyal dünyamızda belirli bir sayıdan fazla insan olmasına olanak sağlayacak şekilde tasarlanmamış. Hatta Dunbar bu sayıyı hesaplamış: Bulduğu sonuca göre bir çoğumuz yalnızca 150 civarında kayda değer ilişki kurabiliyoruz... Dunbar şöyle diyor: “Evet, Facebook sayfasında 500, 1000, hatta 5000 kişiyle ‘arkadaş’ olabilirsiniz ama 150 kişilik bir çekirdek kadronun dışındakiler yalnızca günlük hayatınızı takip eden röntgencilerden ibarettir”.

Artık olmayan şeyler üzerine konuşuyoruz. İlişki, arkadaş, evlilik, sevgili, seks ve yaşama dair her ne varsa hepsi tahrip olmuştur. Cinsellik bile (ki bu kavramların en dayanıklısıdır) eskisi gibi olamayacak derecede tahrip edilmiştir. Cinsellik kamusal alanda konuşulması yasak bir şeyken artık zaten konuşulmasına gerek kalmadan yaşanabilen bir şeye dönüşmüştür. Erotizm yerini terk etmiş ve “porno sanki bir yerlerde gerçekten cinsellik diye bir şeyin var olduğunu kanıtlamaya çalışır gibi hızla yayılmıştır”. Bugün milyarlarca insanın bilgisayar ekranları başında hiç görmedikleri, asla görmeyecekleri, onu da geçin benzerine bile belki dokunamayacakları kadınlara, erkeklere, hayvanlara, ayaklara, dudaklara bakıp boşalmasının altında yatan neden budur. Her boşalma yıllık cirosu 100 milyar dolar olan küresel porno ekonomisinin esaslı bir parçasıdır. Artık bildiğimiz ilişkiler de yoktur, bildiğimiz sevişmeler de. Yeni şeyler vardır. Ve bunlara ilişki, sevişme, aşk, ihanet vs. deyip demeyeceğimize kararı belki de ancak bir sonraki nesil verecektir.