2021’in ilk günü… Masama oturup bugün bitirmem gereken işlerin bir listesini yaptım. Yıla disiplinli başlamak lazım!

Ne zaman işler yığılıp altından kalkılamaz gibi olsa, acillik sırasına göre bir liste oluşturur, listelediklerimden çoğuna yetişemez, sonra tekrar bir liste yaparım.

Geçen yılın son işini yaptım ama: Yeni yıl için aranması gereken büyükleri aradım. “2021 hepimize öncelikle sağlık getirsin. Önce de sağlık, sonra da sağlık. Gerisini biz hallederiz.”, diye mesajlar da attım eşe dosta.

Gerisini biz hallederiz!

Söylemesi kolay… Ancak, bizim “biz” olabilmek konusunda da daha kat etmemiz gereken yol var.

Bir taraftan ne yazsam diye düşünürken, bir taraftan da dünya medyasında tur atıyor; 2021’den beklentiler nelermiş, ona bakıyorum.

Bu zamanlarda astrolojiye sardıranlar çok oluyor. Onlara burun kıvırsam da, ekonomi ve siyaset “uzmanlar”ının öngörüleri ile “yıldızlar”ın söyledikleri karşılaştırılsa hangisi daha doğru çıkar bilemiyorum.

Japonlar umutlu! Çin takvimine göre, Covid-19 pandemisiyle hayatı burnumuzdan getiren Sıçan Yılı 2020 gidiyor ve Öküz Yılı 2021’e giriyormuşuz. Öküz Yılı; çalışkanlık, olumluluk ve dürüstlük demekmiş. Temeli toprak olan, sadakatin, nezaketin ve güvenilirliğin yılıymış. İstikrarı ve beslenmeyi temsil ediyormuş. İyi yani…

Sermaye çevreleri ise işi daha sıkı tutmuş. 2020’nin bitmesine birkaç ay kala 2021’den beklentileri üzerine değerlendirmelere, analizlere, araştırmalara başlamışlar: Uzaktan çalışma artık daha kalıcı olacakmış, Zoom toplantıları devam edecekmiş, çalışanlar pek ücret artışı beklememeliymiş, büyük AVM’ler ne hale gelecekmiş?, marketlerde robotlar mı hizmet edecekmiş?, yeni dönemde bankacılık ne hal alacakmış?…

Sorular, sorular, sorular… Bir o kadar da cevaplar...

Peki, ya “gerisini halleder” dediğim biz? Sadece burada değil, dünyanın pek çok yerinde “biz” olabilmenin sancısını çekenler... Hayata ve dünyaya soldan bakanlar… Bir başka dünya düşleyenler…

Bizim cenahta, pandeminin neoliberalizmin tahtını şiddetle sarstığını, bir siyasal boşluğun doğduğunu, bu boşluğu “barbarlığın” doldurma olasılığı kadar “aşağıdan yukarı devrimci sosyalist bir siyaset” için fırsatlar doğduğunu düşünenler çoğunlukta.

ABD’den Hindistan’a, hemen hemen dünyanın her yerindeki “biz”in gündeminde, Covid-19’un derinleştirdiği krizde, solu bekleyen varoluşsal mücadele içinde, “birlik” konusu yine ilk sıralarda yer alıyor.

“Anti-kapitalist ve anti-emperyalist bir vizyonla, sürmekte olan mücadeleleri ilerletmek ve birleştirme”yi önceleyenler de var, “İnsanlara fikirlerinin yanlış olduğunu veya fikirlerinin özlem duydukları değişikliğe yol açmayacağını söyleyerek ‘kazanamayız’, onlara inanmaları için bir şey inşa etmeliyiz” diyenler de…

Öte yandan, hemen her yerdeki “biz”in farklı parçalarının üzerinde anlaştığı şeyler de var: Çevre ve iklim mücadelesini ıskalayamayız. Kadınlar “bir başka dünya” mücadelesinin ön sıralarında. Koronavirüs, bir yandan hepimizin aynı fırtına içinde ama farklı gemilerde olduğunu gösterirken, öte yandan da toplumun ayrıcalıklı kesimlerine bazılarının yoksun bırakılmasının herkesin refahını tehdit ettiğini kavrattı. Kolektivizm bireyciliğe karşı ahlaken de üstünlük kazandı. Ancak, koronavirüs geleceğin barbarlığa ait olduğuna inanmak için de epey neden sundu!

Bu nedenle, “biz hallederiz” dediğim “gerisi”nde yapılacak çok şey var. Zor da olsa, parçası olduğumuz büyük insanlık ve “biz”, 2021’i ileriye doğru atılacak adımlara basamak yapacak birikime sahibiz.

Yılın bu ilk gününde, yapılacak işler listemizin en tepesine “barbarlığa izin vermemek” yazalım!