Edebiyatı-ı Evvel araştırmaları sırasında yaptığım okumaların çoğunda karşıma çıkan 19. yüzyıl Osmanlı entelektüeli Ebüzziya Tevfik’i, torunu Ziyad Ebüzziya yukarıdaki gibi anlatıyordu hazırladığı konuşmanın başında

‘İlk’lerin Adamı Ebüzziya Tevfik

NÜKHET EREN - nukheteren@gmail.com

“Memlekete pek çok alanda batı yeniliklerini getirmiş, pek çok konuda ‘ilk yapan adam’ olmuş, Hürriyet ve Meşrutiyet uğruna giriştiği mücadelelerde ömrünün dörtte birini hapiste geçirmiş, gerek istibdat gerek Meşrutiyet dönemlerinde 11 defa tutuklanıp, evi işyeri basılmış, evrakına el konmuş, çok yönlü bir şahsiyetin hayatını ve maceralarını anlatacağım. Batı’nın ‘Sui Generis’ diye adlandırdığı ‘kendine özgü’ diyebileceğimiz bu zat politikacı, gazeteci, mecmuacı, yayımcı, takvimci, matbaacı, hattat, danıştay üyesi, mebus ve mektep müdürü, edebiyatçı, lügatçi, dilci olan Ebüzziya Tevfik’tir.”

Edebiyatı-ı Evvel araştırmaları sırasında yaptığım okumaların çoğunda karşıma çıkan 19. yüzyıl Osmanlı entelektüeli Ebüzziya Tevfik’i, torunu Ziyad Ebüzziya yukarıdaki gibi anlatıyordu hazırladığı konuşmanın başında. Ziyad Ebüzziya Koleksiyonu içinde yer alan daktiloyla yazılmış hayat hikayesinin içinde yer alan ‘ilk’lerin neler olduğuna birlikte bakalım: İlk telif piyes “Ecel-i Kaza” onun eseridir. Aynı yıl içinde hem üç gazete hem de dergi yayınlayan ilk kişi odur. “Salname-i Hadika ”ismiyle ilk özel almanak onun tarafından çıkarılmıştır. Ayrıca devletin çıkardığı salnameleri (yıllıkları) matbaa harfleriyle ilk kez o basmıştır. İlk antolojik edebiyat tarihini, “Numune-i Edebiyat-ı Osmaniye“ adıyla hazırlamıştır. İlk fikir dergisi olan “Mecmuayı Ebüzziya”yı yayınlamıştır. Matbaacılık alanında yaptıklarından dolayı, batı tarafından liyakat madalyası verilen ilk kişidir. İlk resimli takvim onun matbaasında basılmıştır. Külliyat halinde kitap basan ilk yayıncıdır. Serinin adı “Kitaphane-i Ebüzziya”dır. İlk gizli örgüt tarihi yazarıdır. “Yeni Osmanlılar” hareketinin tarihini yazmıştır. İlk işçi hareketi olarak kabul edilen, tersane işçilerinin hükümet merkezine yürüyüşünü gazete yazısıyla savunan kişidir. İlk kadın dergisi olan “Terakki-i Muhadderat”ın yazı işleri sorumlusudur. İlk kadın takvimi olan “Takvimün Nisa” onun tarafından basılmıştır.

İlk’lerin adamı Mehmet Tevfik’in “Ebüzziya” adını almasının hikayesi de oldukça ilgi çekicidir. Rodos adasında mahpus olarak bulunduğu sıralarda, “Muharrir” adıyla çıkarılacak dergiye gidecek yazılarının altında bir isim olması gerekmektedir. Basılan kitaplarda isim zorunluluğu olmadığından, uyarladığı iki tiyatro oyunu isimsiz olarak yayınlanmıştır. Gazete ve dergi yazılarında ise bir imza şarttır; tekrar başını derde sokmamak için iktidarının tanımadığı bir isim bulmalıdır. O sıralar dört yaşında olan oğlu Ziya’ya atfen, “Ziya’nın Babası”nın Arapça karşılığı olan Ebüzziya adını seçer. Üç yıl sonra özgürlüğüne kavuştuktan sonra, sürgün sırasında sığındığı, küçücük oğlunun ismini terk etmek istemez. 25 yaşından itibaren yazdığı eserleri “Ebüzziya Tevfik” ismiyle yayınlar. Daha sonraki yıllarda Ebüzziya tüm ailenin soyadı olur.

İkinci sürgününü on yıl süreyle Konya’da geçiren Ebüzziya’nın matbaası harap olmuştur. Sürgün sonrası, çok öğündüğü matbaasına ve matbaacılık işlerine değil, 17 yaşında başladığı gazeteciliğe döner. İlk adımı Şinasi’nin Tasvir-i Efkar’ında attığı mesleğine, oğulları Talha ve Velid’le birlikte çıkardığı Yeni Tasvir-i Efkar gazetesiyle yeniden başlar. Gazetesi yedi kez kapanan Ebüzziya, son kapatma ve tutuklamadan, hükümetin değişmesi sayesinde kurtulur. Serbest kaldıktan bir kaç gün sonra, eve dönüş yolundayken, Haydarpaşa vapurunda hayatını kaybeder. Yazdığı son yazı, gerçekten kendine özgü olan kişiliğinin altını çizer niteliktedir. Kendini tutuklayan eski hükümet yetkililerinin yeni gelen hükümet tarafından tutuklanmasını protesto eden bir yazıdır.

Son olarak, Ebüzziya Tevfik’in pek çok camide ve binada yazıları bulunan bir hattat olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Ardından, benim bir “ilk”imin bu çalışmada gerçekleştiğini söylemeliyim-ilk kez bir koleksiyonun evraklarına tek tek baktım. Sahibinin Osmanlıca el yazılarının arasına girmiş Fransızca metinleri gördüm. Otel mektubu, uçak postası, spor kulübü toplantı notlarının arkası, alınan notlarla doluydu. Kağıtların arasına sıkışmış, katlanmış Osmanlıca gazete küpürleri, daktiloda yazılmış kopyalar üstüste konulmuştu. Onların arasında zamanın kaybolduğunu hissederken, koleksiyon sahibi Ziyad Ebüzziya’nın annesi Hadiye Ebüzziya’nın izine hiç rastlamadığıma üzüldüm. Oysaki Hadiye Ebüzziya’nın, “Aşkımız” ve “Jön Türkler” adında oyunları vardı. Dönemin pek çok dergisinde yazıları çıkan bir yazardı. Kadının unutulmuşluğu, Tevfik Ebüzziya’nın “Nisaiyun” adlı gazete yazısını getirdi aklıma: Nisaiyun, yani feminizm.