İlk albümü ‘Dualite’ ile müzikseverlerle buluşan Ekin Beril, Albümde zıtlıkların aslında birbirinden çok da farklı şeyler ifade etmediği ve aynı amaca hizmet eden illüzyonlar olduğu teması var. Hepimiz bu zıtlıklar ile göreceli ve kişisel olan illüzyon bir hakikat yaratıyoruz” diyor

İllüzyon bir hakikatin içindeyiz

IŞIL ÇALIŞKAN

Popüler şarkıları yeniden yorumlayarak sosyal medya platformlarında yayımladığı videolarla dinleyicinin dikkatini çekmeyi başaran Ekin Beril kariyer basamaklarını hızla tırmanıyor. Şimdilerde şahsına münhasır kişiliğini müziğine de yansıttığı bir solo albümle dinleyici karşısında. ‘Dualite’. 11 şarkıdan oluşan albüm dinleyiciyi eğlenceli ve sorgulayıcı bir yolculuğa davet ediyor. Tüm şarkıların söz ve bestesi Beril’e aitken, prodüksiyonunu ise Caner Anar (Playjoy) ile birlikte gerçekleştirdiler. Beril’le müzik serüvenini konuştuk.

►Avukat olacakken bir anda kendinizi müzisyen olarak bulduğunuzu söylüyorsunuz. Bu ani dönüşüm size ne hissettiriyor?

Yıllardır avukat olma fikrinden çok uzağım. Şimdi düşününce zaten hiçbir zaman avukat olmak istemediğimi anlayabiliyorum. Bu nedenle bu dönüşümden dolayı kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum.

YOLCULUĞUM BENİ HUGH JACKMAN’A KADAR GÖTÜRDÜ

►Belki de tesadüfen denebilir bu müzisyen olma hikâyesi için. Ama sanki bir tutku durumu var müziğinize yansıyan. Nasıl kapılar açtı size müzik?

Eğlenmek için yaptığım müziklerle milyonlarca kişiye ulaşmam gerçekten tesadüfi oldu. Coverlar yaparken bunu kariyere çevirme amacım yoktu. Çocukluğumdan beri müzikle iç içeyim. İlkokulda bile okul bitince koşarak eve gelip gitar çalardım. O günden bugüne de bir şey değişmedi. Hala müzik yapmadığım tek bir günüm bile olmuyor. Bu süreçte imkanlarım çok arttı. Birçok marka iş birlikleri, yurtiçi ve yurtdışı projeleri ve konserler yaptım. Bir tane cover Ep’si ve kendi şarkılarımdan oluşan bir EP ve bir albüm yayınladım. Müzik yolculuğum beni Hugh Jackman’la çalışmaya kadar götürdü.

►Yaptığınız coverlarla çok önemli bir kesimi etkilediniz. Bugün birçok sanatçı cover yapıyor. Sizi özgün kılan ne oldu?

İnsanın kendi yaptığı işlere dışarıdan objektif bir şekilde bakması çok zor. Bana göre, içeriğin eğlenceli olması önemli bir etken oldu. Müziği nasıl yaptığımı gösteriyor oluşum da insanların hoşuna gitti sanırım. Bunun yanında, genel olarak aklıma gelen fikirleri her zaman deniyorum ve kendime has bir hale getirmeye çalışıyorum. Bunun etkileri olmuştur.

►Aslında bir anlamda bu özgünlük risk olarak da değerlendirilebilir belki. Ama iyi müzik risk almayı gerektiriyor sanırım. Ne dersiniz?

Özgün içeriklerin, alışılmışın dışında olduğuna ve risk alanı oluşturduğuna katılıyorum. Müzik zevklerimiz de diğer her şey gibi alışkanlıklarımızın sonucu oluşuyor. Dolayısıyla alışık olduklarımıza benzer şeyler yapmamak demek dinleyicinin hızlı adapte olup sevmesinin zor olması anlamına gelebiliyor. Ancak alışkanlıklarımız da sürekli değişiyor. Bu nedenle sevilen şeylerin benzerlerini yapmaya çalışmak hiç sürdürülebilir değil. Ben müziği yaparken ticari kaygılarımı üretim sürecine dahil etmiyorum. İçimden geleni ve gerçek olanı yapmak benim için önemli. Yine de iyi müzik kavramının sübjektif olduğunu düşünüyorum.

►Kendi şarkılarınızdan oluşan bir albümle dinleyici karşısındasınız. Zaman isimli EP’de de öyleydi ama coverdan farklı olarak hazırlık ve yaratım sürecinizdeki farklılıkları nasıl anlatırsınız?

En farklı yanı üretim sürecinde hiçbir sınırınızın olmaması. Cover yaparken şarkının sözleri, armoni yapısı vb. bir sürü öge size yol gösteriyor. Kendi şarkını yaparken ise ilk notadan son notaya, ritimden söze her şeye hiç yoktan karar vermek gerekiyor. Bir yandan da üretirken fark etmeden daha önce dinlediğiniz şeylerden de alıntılar yapabiliyorsunuz. Müzik bir alışkanlık. Bu nedenle bir yandan her noktada kendi özgünlüğünü sorgulamak da size kalıyor. Yapma aşamasından çok düşünme eylemine zaman ayırıyorsunuz. Bir hikâye oluşturup baştan sona orada kendinizi yansıtmanız gerekiyor.

GELİŞMİŞ VERSİYONLARIMI ARIYORUM

Sözleriyle sorgulayan bir albüm olmuş. “Sürekli aynı bilinç düzeyinde kalabilmek mümkün mü? / Aklımın en tepesine çıkıp, ipleri elime alabilir miyim?” Sözlerin kendinizle kurduğunuz ilişkide nasıl birilluzyon-bir-hakikatin-icindeyiz-711147-1.
payı var?

Hayata dair her geçen gün bir şeyler öğreniyorum. Durmadan da değişiyorum. İnsan bazen bildiği şeyleri bile unutuyor. Günlük hayatın akışının içinde öğrendiğin tüm bilgileri kullanmak, aydınlandığın konuları sürekli hatırlamak mümkün olmuyor. Mesela bazı anlarda kendimi evrenin bir parçası olarak hissediyorum, tammış gibi. Kendine tamamen hâkim. Sonra bir bakıyorsun o ruh hali gitmiş yine ne yaptığını bilmeden oradan oraya koşuyorsun. Ben de kendime dışarıdan bakabilme durumuna her an sahip olabildiğim gelişmiş bir versiyonumu arıyorum. Bu sözler de bu düşüncelerin ve soruların ürünü.

►Dualite’de nasıl bir ikililik durumunu ele aldınız?

Dualite’de gerçeklik kavramındaki ikiliği anlatıyorum. Bizim algıladığımız gerçeklikte her şey zıddıyla var. Var olduğumuzu bile yok oluşumuzdan anlayabiliyoruz. Savaş olmadan barış diye bir kavram da olmuyor. Bir şeyi tanımlayabilmemiz için karşıtı gerekiyor. Albümde zıtlıkların aslında birbirinden çok da farklı şeyler ifade etmediği ve aynı amaca hizmet eden illüzyonlar olduğu teması var. Hepimiz bu zıtlıklar ile göreceli ve kişisel olan illüzyon bir hakikat yaratıyoruz.

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

►Koronavirüs salgınıyla birlikte müzik sektörü de online konserlere başladı. Bu sektör için yeni dönüşümler doğurur mu ne dersiniz?

Gelecek için, çok uzun zamandır, işin ve eğitimin evden yapıldığı, 3d yazıcılarla istenilen eşyanın evde üretildiği, sanal gerçeklik ile dış dünyanın ve fantezilerin birbirine karışacağı bir dünya öngörülüyor. Dijital bir çağdayız. Müzik sektörünün de bir noktada böyle bir inovasyon yapması gerekecekti. Virüs bunu hızlandırmış oldu. Sektörün tamamen online bir düzene kayacağını sanmıyorum. Yine de bence artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.