Bazıları, düşüncelerini karşı oldukları fikir ve eylemler üzerinden ifade eder. Genellikle düşünceleri savunulacak kadar güçlü olmayan kişiler böyle yapar. Diğerini değersizleştirdiğinde veya ortadan kaldırdığında kendi fikirlerine yer açılacağını düşünürler. Bu, Erdoğan’ın sık başvurduğu bir yöntem… Geçenlerde (10 Ocak) mesleki eğitimle ilgili bir programda konuşurken de aynı yolu izledi. Önce Köy Enstitülerine veryansın etti, sonra konuyu imam hatiplere getirdi. 7 Ocak’ta 2. Yeditepe Bienali’nde konuşurken de söze “Batı menşeli kültür sanat eserlerinin (...) her türlü sapkınlığı, her türlü ahlaksızlığı, her türlü marjinalliği sanat adı altında normalleştirme”sinden başlamış, sonra “Türk ve İslam sanatlarının güzellikleri”ne gelmişti.

Erdoğan, Köy Enstitüleriyle ilgili olarak şöyle demişti:

"Eğitim-öğretim meselesinde ayağı bu topraklara basan, medeniyet birikimimizle barışık, özgürlükçü bir sistem yerine maalesef formatlayan, dayatmacı, evlatlarımızı belli kalıplara hapseden modeller tercih edildi. Köy enstitüleri gibi denemeler asli amacı dışında milletimizin değerlerine karşı ideoloji yükleme aracı hâline getirildiği için hüsranla sonuçlandı. Milletimizin kültürünü ve inancını yaşatma vasıtası olarak gördüğü bunun için de ilk günden itibaren sıkı sıkıya sarıldığı imam hatip okulları da tehdit olarak değerlendirildi."

Eğitim, özellikle mesleki eğitim denince akıllarına Köy Enstitüleri geliyor, unutamıyorlar. Çünkü mesleki eğitim kurumu olmamalarına rağmen Köy Enstitüleri, öğrencilerini coğrafi sınırlarını aşan ortak insani değerlerle buluşturmakla kalmıyor, döneminin gerektirdiği mesleklerin bilgisini, becerisini, kültürünü kazandırıyordu. Çünkü Köy Enstitüleri dersliği, atölyesi, yemek ve yatakhanesi agorasına elli adım mesafedeki kamusal eğitim okullarıydı. Çünkü öğrencilerini aç açık bırakmayarak tarikatların istismarına fırsat vermiyordu. Çünkü kapatıldığından beri eğitim 6 yıllık Köy Enstitüleri deneyimiyle kıyaslanır, nitelikli eğitimin ölçütüdür o…

Köy Enstitüleri hüsranla sonuçlanmış mış! Evet, Köy Enstitülerini kapattınız; kapatılması sizce bir hüsransa 70 yıldır neden kabusunuz oluyor, adını duyunca neden korkulu rüyadan uyanmış gibi oluyorsunuz? Çünkü Köy Enstitüleri bir okul türünün değil sadece, yaşayan bir kültürün adıdır.

Bu öyle bir kültür ki siyasette meşruiyet ararken siz de ona müracaat etmek durumunda kaldınız: Başbakan olduğunuz günlerde ulusa şöyle seslenmiştiniz “Türk eğitim tarihi bakımından değil, dünya eğitim tarihi bakımından da çok orijinal bir girişim olan Köy Enstitüsü uygulamalarını bilimsel bir analize tabi tutmalarını ve bu deneyimden, bugün, özellikle yeni bilişim ve genetik tarım teknolojilerini eksen alarak, ‘Biz nasıl yararlanabiliriz’ diye (Eğitim bakanından) araştırmalarını istedim.” (RT. Erdoğan, 11 Eylül 2003, Ulusa Sesleniş Konuşması) Köy Enstitülerine dair duygularınızı yedi yıl gizlemeye çalıştınız “Orada tek tip insan yetiştirildiğini” ancak 23 Kasım 2010 grup konuşmanızda dile getirebildiniz. Fenomen sabitken duygudurumu zıt yönde değişen siz oldunuz.

Mesleki eğitim mevzuatına göre kurulmuş birer meslek okulu olan imam hatipler, öğrencilerine ne mesleği ne de kültürünü verebiliyor. İmam hatiplerin ekonominin, ticaretin, kültürün, siyasetin ve insanın evrenselleştiği dünyaya referans olabilmesini siz de ihtimal dışı buluyorsunuz. Kamu kaynaklarıyla beslediğiniz her biri holding büyüklüğünde onlarca dernek yüzlerce vakıf ve ardında koca bir devletle ayakta tuttuğunuz üflesen yıkılacak imam hatipleri kıyasladığınız Köy Enstitülerini ayakta tutan nedir biliyor musunuz? Ziyaretçisinin çayını yanında götürdüğü bir dernek, bir vakıf ve altı yıllık öyküyü anlatan kitaplar. Naçizane tavsiyem, imam hatiplerinizi Köy Enstitüleriyle kıyaslamayın, ölçü o değil çünkü!