Başlık, AKP’nin, ‘CHP iktidar olursa imam hatipleri kapatacak’ propogandasına Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanıtı; kapatmayacağız anlamında. Anladığım kadarıyla Kılıçdaroğlu şu sıra  gereksiz tartışmalardan uzak durmaya çalışıyor. Ancak muhalefetin iktidar olana eleştirisi aynı zamanda alternatif çözüm anlamına geldiğinden bu ifade, 4+4+4 sistemine güçlü bir şekilde itiraz eden CHP’nin, imam hatipleşmeyi de etkileyecek şekilde eğitime el atmayacağı anlamına gelmez. Ya da gelmemeli…

AKP’nin “ikna odalı” seçim reklamı filmi ile Bilal’in imam hatip müdürleriyle toplantı düzenlemesi tepki toplamaya yönelik kışkırtıcı bir girişim. Hiçbir sıfatı bulunmayan şahısın eğitim müdürlerini sekreter olarak kullanıp HAVZA* başkanı gibi davranmasına HDP ile CHP’den tepki bekleniyor. Toplantıların bu iki partinin kalesi olarak bilinen illerde (önce Diyarbakır ardından İzmir) gerçekleşmiş olması rastlantı değil. Belli ki Selahattin Demirtaş’la Kemal Kılıçdaroğlu’ndan gelecek karşı açıklamalara ihtiyaçları var. İhtiyacın nereden hasıl olduğu ise ortada; seçmenin, seçim beyannamelerine kulak kabarttığı rakiplerini AKP dilinde konuşmaya zorlamak.  Bu bakımdan Bilal’in imam hatip müdürleri toplantısını AKP’nin imam hatipli reklam filminin devamı olarak görmek gerek.

Herkesin oyuna muhtaç bir siyasinin, örgün eğitim kurumlarının yüzde 10’unu, öğrencilerin yüzde 12’sini ilgilendiren bir konuda, seçime bir adım kala lüzumsuz biriyle lüzumsuz bir polemiğe girmesini bekleyemeyiz. Polemik arayan, artık imam hatipleşmenin halkta karşılık bulmadığını ancak kapatılmasının açılışından çok tepki çekeceğini hesaplamış olmalı. Evet, din eğitimi, dindarları bile heyecanlandıran işe yarar bir söylem değil. Büyük ihtimalle AKP de bu gerçeğin farkında. Ne yazık ki içe kapandıkça politika malzemesi azalan partinin başka seçeneği yok. Müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi bir şey… Politikacıların yerinde olsam, hesabını sormak üzere not eder geçerim. Ama ben politikacı değilim, dilimi tutamam!

R.T. Erdoğan’ın, oğlunu piyasaya sürmesinin muhaliflerini provoke etme dışında bence başka nedenleri de var: Bana kalırsa Türkiye eğitim sisteminin dinselleşmesinde sponsor ülke Suudi Arabistan. Sponsorumuz, bu projeye, bildiğimiz kadarıyla 10 milyar 100 milyon dolar yatırdı. İş bitirme tarihi olan 2023 hayal olduğuna göre ona, acilen yatırdığı paranın karşılığını göstermek gerek. Kral öldü ama kardeşi Arapça alfabenin öğrenilme yaygınlığını, imam hatipleşmede gelinen noktayı, İslam’a aykırı bilgilerin müfredattan temizlenmesinin ne oranda gerçekleştiğini görmek isteyecektir.

İmam hatipleşmede yakalanan oran iktidar zorlamasıyla gerçekleşti. Küçük düzenlemelerle birlikte din adamı yetiştiren meslek okulu olarak bir kenarda tuttuğunuzda şu anki yüzde 12’lik oran yüzde ikilere kadar düşer. Bu sonuca ulaşmak için devletin ilahiyat çıkışlılara  istihdam alanını olabildiğince daraltması yeter. İktidarın elden kaymasıyla imam hatipleşmenin sekteye uğrayacağını Erdoğan ailesi de görüyor olmalı. Bu adamların kaygılarından biri de imam hatipleri böyle bir durumda direniş merkezi olarak korumaktır. Dikkatle baktığınızda Bilal’in imam hatip toplantılarında, geleceğin paralel örgütleme çabasını da görebilirsiniz.

*HAVZA: İran’da, örgün eğitim sisteminden bağımsız, yönetiminde mollaların bulunduğu mali kaynağı bağış olan eğitim kurumunun adıdır. İran’da din eğitimi HAVZA adı verilen ayrı okullarda verilir ve din adamları yaygın olan bu okullarda yetiştirilir. HAVZA’ların diğer okulları, üniversiteleri ve “bilim” kurullarını dine uygunluk bakımından denetler. (İmam hatipleşme, dini derslerin artırılması, kurum yöneticilerini belirleme -YÖK’ün fen edebiyat fakültelerine kontenjan vermemesini de katabiliriz- gibi hükümetin TÜRGEV’e verdiği rollere bakınca Türkiye HAVZA’sıyla karşı karşıya bulunduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.)

1 Mayıs İşçi Bayramınız kutlu olsun…