İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Tuzla İleri Biyolojik Arıtma Tesisi açılışında yaşanan gerginliği hatırlatarak "250 bin metreküplük tesisi sayın Erdoğan açtı diyorlar. Ekrem İmamoğlu'nun 3,5 yılına 25 yılı eşdeğer tutuyorlar. Yapamadıkları, durdukları, 10 metro hattında gürül gürül çalışan yönetimi kıskanıyorlar, yetinmiyorlar kendi 25 yılı ile yarıştırıyorlar" ifadelerini kullandı.

İmamoğlu: 3,5 yılı kendi 25 yılları ile yarıştırıyorlar, kıskanıyorlar

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, HaberTürk'te Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un konuğu oldu.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, '150 Günde 150 Proje' kapsamında Tuzla'da açılan İleri Biyolojik Arıtma Tesisi açılışında AKP'li Tuzla Büyükşehir Belediye Başkanı ile yaşanan gerginliği hatırlattı.

"Benim projem lafımı, bırakın İBB Başkanlığında, Beylikdüzü başkanlığım döneminde çıkmadı. Ben iş insanıyım. Babam da ortak, orada bile 'benim projem' demedim. Bu ülkenin parasını, bütçesini yöneteceksiniz, ne benim projem ne partimin projesi derim. Milletimizin projesi" ifadelerini kullanan İmamoğlu, projenin AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın projesi olduğunu söyleyen AKP'li Tuzla Büyükşehir Belediye Başkanı Şadi Yazıcı'nın sözlerine tepki gösterdi.

İmamoğlu, "Tuzla Belediye Başkanı açılışta 22 dakika konuştu, ben 23 dakika konuştum. Çıkarsınız makul bir konuşmayla teşekkür edersiniz. İğneleyici laflar vesaire. Bu kışkırtmaların sonucu sayın Cumhurbaşkanı Hilmi Bey'i övdü. Demek ki madalyasını aldı. Siz biliyor musunuz bu projenin başlangıcı Recep Tayyip Erdoğan'ın projesidir diye sözü var. Ben kimin emeği geçmişse teşekkür edelim dedim. 250 bin metreküplük tesis. Biz 400 bin metreküplük tesisi biz açtık. Sayın Cumhurbaşkanı benim yaptığım tesis dedi. 250 bin metreküplük tesisi sayın Erdoğan açtı diyorlar. Olabilir. Projeyi çizdiren, temelini atan. Belli seviyeye getiriyor, sayın Sözen bir noktaya getiriyor. Bu tartışmaları açmanın tek anlamı; Ekrem İmamoğlu'nun 3,5 yılına 25 yılı eşdeğer tutuyorlar. Yapamadıkları, durdukları, 10 metro hattında gürül gürül çalışan yönetimi kıskanıyorlar, yetinmiyorlar kendi 25 yılı ile yarıştırıyorlar" şeklinde konuştu.

"SABİHA GÖKÇEN'E YAPTIKLARI HATTIN PARASINI BİZ ÖDÜYORUZ"

Artan maliyetlere dikkat çeken İmamoğlu, "Biz ne yazık ki artan maliyetlerde yüzde 400'e varan, mazotundan yedek parçalarına, kirasına araçların bedellerine varıncaya kadar fahiş artışlardan dolayı gelen maliyetlerin çok azını tarifelere yansıtabildik. Suda, ulaşımda böyle, vatandaşımıza yansıtamıyoruz" dedi.

Ulaştırma Bakanlığı'nın Sabiha Gökçen'e yaptıkları metro hattının parasını İBB'nin ödediğini söyleyen İmamoğlu, "Sübvansiyon fiyatımız 11 milyarlara kadar çıktı. 2023'de bunun çok daha tırmanacağını öngörüyor arkadaşlarımız. 10 metroda birden çalışıyoruz. Yeni projelerimiz var. Beylikdüzü-Sefaköy metrosu var. Biz 10 hat yapıyoruz, 5 hattı Ulaştırma Bakanlığı yapıyor. Sabiha Gökçen'e yaptıkları hattın parasını ödüyoruz Hazine'ye. Bu tür metroların Hazine'ye tekrar ödenmesi 30 seneyi buluyor. Şimdi bize gelen paylarda yüzde 5 oranı. Bunun anlamı 2 senede bizden parasını takır takır alacaklar. Ben metro için bulduğum kaynakla 12 yıl vadeli bedelli. Bunu ne zaman değiştirdi? 1 Mayıs 2019. 5 gün sonra seçimi iptal ettiler ama böyle karar çıkarttılar. Parasını bizden takır takır alıyorsunuz. Hazine bana 5 yıl garantisini versin ben bütün metrolarımı yaparım. İstanbul'da daha önce bütün kaynaklarıyla yardımcı olan merkezi idare, İller Bankası ve daha birçok, Dudullu-Bostancı o krediyle başladı. Bitiyor, ilave kredi alınamıyor. Biz devlet bankalarından aldığımız kredi rakamı sıfır. 4. yılımıza giriyoruz. İller Bankası belediyelere hizmet için kurulmuş" ifadelerini kullandı.

İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Enflasyon yüzde kaç? İTO'ya göre yüzde 108, o da tüketici fiyatlarına göre. Aklına geldi mi kurnazlık yapanlarla bizim işimiz yok. Ulaşım meselesinde engelleniyoruz. 300 milyon Euroluk onayımız Cumhurbaşkanlığında. 3 sene oldu. Kendi bütçemizden 160 tane metrobüs almak zorunda kaldık. Halbuki kredisi hazırdı. Bunu bize aldırtmadınız. Hala onaylanmıyor. İstanbul'un belli yıl içerisinde otobüs sayısını yenilemeniz lazım. Krediyi ilk defa İmamoğlu yönetimi kullanmıyor ki. Ulaşıma bütüncül baktığınızda. Sabiha Gökçen hattının bizden 2 yıl içinde tahsil edileceğini söyledim. Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli hattı. Sıfırdan başladık neredeyse. Tam gaz gidiyoruz. Sancaktepe kısmını önümüzdeki sene açıyoruz. Sultanbeyli kısmını 2024'e açıyoruz. 125 milyon kredi onayımız 14 aydır bekliyor. Bize kimse kefil olmuyor. Göztepe hattında 1 sene bekletildik. Bunu 10 ay önce verseniz hızı arttırsak. Sultanbeyli hemşehrilerime sayın Cumhurbaşkanımı ve ilgili Maliye Bakanı'nı şikayet ediyorum. Bizim sürece dair niçin yüksek artışımız var? Pandemi döneminde bütün dünyada yüzde 20 özel araça evrildi, toplu taşımadan uzaklaştı. Hala özel araç kullanımı yüksek oranda. 8.7 milyona günlük toplu taşıma kullanım sayısı çıktı. Tabiri caizse katmerli şekilde toplu taşıma kullanım sayısına sahibiz.

"20 MİLYONA YAKIN İNSANA HİZMET VERİYORUZ"

Pandemi döneminde bomboş otobüslerimiz gitti geldi. Tek bir kuruş destek, sübvansiyon alamadık. Şu anda günde 8.6 milyon. Bir Londra nüfusunu 1 günde sadece toplu taşımada taşıyoruz. 15 miyon 840 bin İstanbul'un resmi nüfusu. Valiliğe defalarca yazı yazdım; bize mülteci sayısı hakkında net, somut rakamlar verin. BM tespitleri ve bizim tespitlerimiz olsun bunun 2 milyondan daha fazla olduğunu düşünüyoruz. İnsanların aldığı hizmetler var. Örneğin su, gaz. Resmi rakamlar yayınlanıyor. 1.3 milyon diyorlar. Bize göre 2 milyonun üzerinde. Su tüketiminin ne kadar arttığını, kişi başı tüketim üzerinden. 1 kişi 33 ton su kullanıyor yılda. Yıkanma, temizlik, içme suyu. Bunu gördüğümüzde karşımıza tam 19 milyon 300 bin sayısı çıkıyor. Büyükşehirde 19 milyonun üzerinde insan taşıyoruz. İstanbulkart kullanan kayıtlı 500 bin mülteci nüfusu var. Havuzdan kullanan 3 milyon kart daha var. Biz 20 milyona yakın insana hizmet veriyoruz aslında. Suyumuz bile belli miktarda değil.

"AKLINIZA SOYLU, KARAİSMAİLOĞLU'NU GETİRİN"

Taksi sorununda bir plaka meselesi var. Taksi değil; plaka. Plakanın değeri, sahipleri, hisseleri; hatta plaka baronları. Mekan ismi vermeyelim. Milyarlarca lira, bir borsa. Gelir gelmez bu işe damga vurmak istedik. 30 senedir plaka sayısı artmamış ama nüfus 3 kat artmış. Bu şehirde net olarak şu teklif edildi; 5 bin taksi çıkartma, bunları sat, biz satın alalım, sistem yürüsün. Buna hayır dedik. 14 kez bizim teklifimiz reddedildi. Kim reddetti? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki UKOME'deki sandayle sayısı değiştikten sonra. İBB yetkililerin çoğunluğu vardı. Müzakere masası vardı. Burayı yöneten İBB'nin yetki alanı olan masaya 5 yeni üye atayarak, alakasız bakanlıklardan. Aile Bakanlığı'nın bile üyesi olduğu masa inşa ederek, çoğunluk sayısını elimizden alarak. Sonra anladık ki, ben de şahit oldum, sayın Cumhurbaşkanı, sayın bakanlar bizim UKOME'yi öyle bir takip ediyorlar ki, bu nasıl bir aşk? Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim, Çevre Şehircilik, Aile Bakanlığı'nın sandayeleri var. Jandarma, Emniyet Genel Müdürlüğü, Liman Başkanlığı, Karayolları, Devlet Demir Yolları temsilcileri. Benim İstanbul'da taksiye binemeyen anne, baba, genç kızlar, çocuklar, siz o taksiye binemediğiniz zaman aklınıza Süleyman Soylu, Murat Kurum, Adil Karaismalioğlu'nu getirin. Ulaştırma Bakanlığı'ndan bir katılımcı var, o elini kaldıracak diğerleri de kaldırıyor kafaları önde eller havada.

"ARAPÇA İSİMLE TAKSİ GELİYOR"

6 ay sonra gidecekler ve çözeceğiz, 6 ay kaldı. Burada hangi çıkar meselesinin damarına bastıysak. Pervasızca bir kurumu tehdit edecek kadar birtakım söylem ve işlemlerin içine giriyorlar. Birisi uygulama üzerinden taksi çağırıyor. Gelmiyor. Sonra Arapça isimle taksi geliyor. Benim vatandaşıma siz bunu nasıl yaparsınız? 100 doların varsa taksi var gibi. Benim bütün feryadım, plaka sahiplerine, baron gibi yönetmeye sistemi çalışanlara, adaletsiz şekilde UKOME'ye müdahale eden bakanlıklara. Benim taksi esnafıyla problemim yok. Hala taksiye ihtiyacımız yok deniyor. Olacak iş değil. Bizi finansal olarak zor ortamda daha orta ve uzun vadeli imkanlar bulduğumuzda bize fırsatı ver ki insanlarımız pırıl pırıl otobüslere binsin.

"DAVET ETMEKTEN KORKUYORLAR"

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, İstanbul'da yapıp teslim edeceğiniz, hatta sayın Cumhurbaşkanımızın test ettiği araç İBB'nin. Orada açılış yapıyorsunuz, 1 gün sonra bizim oluyoruz. Onun önüne çiçek koyuyorsunuz, beni oraya davet etmiyorsunuz. Sadece AKM'nin açılışına davet edildik. Milli Eğitim bir okul yapıyor, bazen imar planlarını biz yapıyoruz. İBB niçin davet edilmiyor? Gittiğimiz ilçede ilçe belediye başkanından valimize davet ediyoruz. Davet etmekten korkuyorlar. Ben oraya gidersem vatandaşın ilgisi bize dönecek. Bu kadar benlikçi anlayışları var. Halktan kopmuşlar. Demokrasiden uzaklaşmışlar, hak hukuk çerçevesinden uzaklaşmışlar. İBB Başkanı her ortama davet edilmeli. İçişleri Bakanı geliyor, çok nadiren davet ediliyoruz.

"YATIRIM YAPMIŞSANIZ KAFANIZ RAHAT OLUR"

"Yağmur yağdığında keşke başka şehirde olmasaydım", olacak iş değil. 12 milyar liralık altyapı yatırımının verilmemesine rağmen yapmışsanız. Üsküdar, Kartal, Pendik, Bakırköy'de birçok noktada altyapı, üst geçit, 100 noktada yatırımı yapmışsanız kafanız rahat olur. Bir tek yerde iki kez sorun yaşadtık. 850 milyon lira harcıyoruz, Esenyurt'ta sel baskınının olduğu yere. Daha önce dere yatağına imar veriliyor. Yıllardır orayı su basıyor. Mart ayında orası tamamen bitecek. 12 milyar lira altyapı yapmış bir belediye başkanıysanız o işlerin hepsi karalama, kirletme kampanyasıdır.

Bazen bu yapılan yargısız infazlara sessiz kalındığı dönemleri hissettim. Bunu partili olarak kavramlandırmak istemiyorum. Sürece hassas baktığını düşünen, ülkenin demokratikleşme, hukuk d evletinden uzaklaştığı süreç olarak görüp, millet ittifakının başarılı olmasına inanılan süreçte bu kadar hırpalanma dönem yaşatılırken daha hassas davranması gerektiğini düşündüm. Burada kıyamet koparmaya, olmadık yerde iş çıkarmaya hazır iktidar cenahı varken, sürece kayıtsız kalan, hak ettiği şekilde sahip çıkılmayan süreçler yaşadım. Benim hedefim var. Bu ülkenin faydalı yöneticilerinden birisi olmak. Millet ittifakı Türkiye'nin kaderiyle ilgili büyük adımlar atıyor. Efendim faiz sebep, enflasyon sonuç. Rahmetli Demirel ne demiş diye önüme dökün dedim. Rahmetli Demirel'in çok önemli bugüne denk düşen tarifi var; "enflasyon Türkiye'nin birinci sorunudur. Halk günlük yaşar. Birinci sorunu geçim sıkıntısıdır. Enflasyon devletleri yıkan bir olaydır. Milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı değildir, ahlakı bozar. Borcu olan borcunu ödemez, alacaklı alacağını alamaz. Hırsızlık, fuhuş. Batılılar tek kollu canavar derler" Bu görüşe o kadar katılıyorum ki.

Efendim batılılar bizi kıskanıyor. Yok evlerde donacaklar. Bana ne Avrupa'dan. Benim insanımın fakirliği beni ilgilendiriyor. Çözüm bulmamız gerekiyor. Millet İttifakı'nın simgesi konumundaki bir şehir. Millet İttifakı belediyelerden ölçülecek. İstanbul'a bakacaklar. Sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener. Eleştirilere karşı donanımlı olmamız lazım. Kimin? Millet İttifakı'nı temsil eden herkesin.

"6'LI MASANIN İCRAAT ÜRETEN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİSİYİM"

Ben CHP'liyim. CHP kültürünün neyi gerektirdiğini iyi biliyorum. Millet İttifakı'nın ortaya koyduğu adaylıkla seçimi kazanmış birisiyim. Bunun mimarı, siyaset mühendisliğini yapan kişinin sayın Kılıçdaroğlu'nun sözünün eri olmayı herşeyin önünde tutmuş birisiyim. 6'lı Masa'nın icraat üreten en önemli temsilcisiyim. Yandaş medyanın ekranları bu işin lokomotifi. Hatta bizim partimize çok yakın olduğu iddia eden ekranlar. Bu oyuna gelmeyelim. 1,5 senedir aday kim, adayınız kim? Size ne! Siz kendi işinize bakın. AK Parti 2002 sonunda bir hedef koyuyor; 2023 diye sayfaları var. 500 milyar dolar ihracat, 260 milyar dolar seviyesinde, yarısı olamamış. Ticaret açığı 105 milyara gidiyor. Kişi başı gelir 25 bin dolar dendi. Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz. Neredeyiz 23'e doğru inişe geçtik. KKM üzerinden ödenen rakamın yarısıyla EYT'nin maliyetini karşılıyorsunuz.

Bu ülkede temel sorunlar var. Ekonomik sorunlar var. Zenginleşen, yüzde 7 23 kat zenginleşen kitle var iken. 23 kat fakirleşen yüzde 60'a yakın kitle var. İBB'ye aday gösterildiğimde yaptığımız anketlerde yüzde 14,5 gerideydim. Yüzde 11 farkla seçim kazandım. Bugün seçim yapılırsa daha büyük fark yaparız, yüzde 60'ın üstüne koyarız.

"BUGÜN DE ENDİŞE DUYMUYORUM"

Herşeyi yaparlar. Görevden almayı bile düşünürler. Ekrem İmamoğlu'na ne için dava açıyorlar? Sebebi 31 Mart seçimi. Esas tartışmamız gereken meseleyi unutuyoruz. Muhaliflerin hüngür hüngür ağlayan zatı muhteremden, kaybettik seçimi diye ağlayan sayın bakandan amirine kadar. 31 Mart seçiminde terörle iltisaklı 700 kişi var dediklerini hatırlayalım. Türkiye demokrasi tarihinin en büyük seçim yolsuzluğu diyen sayın Cumhurbaşkanınından bakanlara kadar. Diyanet İşleri Başkanı'nın k afasını salladığını dün gibi hatırlıyorum. 'Çaldılar, hırsızlar' bize dediler. Sadece 41 kişi yargılandı, eraat ettiler. Hiçbir suç yok. Peki niye iptal ettirdiniz? O siyasi baskı nasıl oluştu? Bu ülke insanına demokrasi tarihine nasıl zarar verebilirsiniz? 'Efendim Ekrem İmamoğlu YSK'ya hakaret etti7: Bu lafı söyledikten sonra hakaret eden zatı muhtereme aynı kelimeyle cevap veren Ekrem İmamoğlu'nu kalkıyor bir savcı sadece siyasi ceza değil hapis cezası alacak şekilde ve de yargılama devam ederken avukatlarım anlatıyor, USB uzatarak, yani hazırlamış, Mahkemenin sonucunu sunacak olan savcı dosyayı USB ile sunuyor.

Nasıl yabancı basına 'herşeyi yapabilirler, seçimi de iptal edebilirler' dediysem, bugün de endişe duymuyorum. Bunları bekliyor muyum, tabii ki bekliyorum. Bu kişisel bir endişe değil, ülkemin demokrasisi adına bir endişe. İBB seçimin iptal edildiği zaman diliminde yakın arkadaşlarım 'Başkanım ederler mi' dediler. 'Edebilirler ama fark atarız; ancak istemiyorum' dedim. YSK üyelerine bir televizyon programında da seslendim. Dedim ki; kıymetli üyeler 31 Mart seçimi vicdanlarda zaten büyük bir sorun yarattı ama yargıda da aklandı. İptal kararınız yüzünden milyonlarca lira para harcandı, insanlar mağdur edildi, vicdanınız hiç sızladı mı? Siyasi baskılarla alınan bu karardan pişman mısınız? 16 milyon İstanbulluya özür borcunuz yok mu? Diyorum ki, Allah'ım inşallah yüce Türk yargısının, adalet sisteminin utanacağı, ezileceği bir karar verilmez. Ben yargı sistemine güvenmek istiyorum.

Sürece dahil değerlendirileceği masanın konusu. 6'lı Masa'nın birinci sıra gündemi bu değildi. Süreç tarifi var. Önce parlamenter sistemle ilgili ortak irade. Şimdi farklı konularda gruplar belirlendi, çalışılıyor. Bizden de görüş desteği isteniyor. Ben detaylarına girmeyi doğru bulmam, girersem de haksızlık olur. Şu anki adaletsizliğin, ekonomiyi çökerten, insanların hayat kalitesini neredeyse sıfıra indiren, vatandaşlar arasında kutuplaşma yaratan bu düzene karşı en önde giden muhalif benim diyorum.

Bozuk saat bile doğruyu gösteriyor. Dış politikada son dönemde aynen ekonomide olduğu gibi günü kurtarmaya dönük uygulamalar, işin teorisine uymayan hamleler yapıldıysa, dış politikada sıklıkla değiştirilen tutarlı bir hat izlemesi gereken, uzun vadeli olan, kişisel ilişkiler üzerinden yanlışlar yapıldı. Naralar atılmıştır, had bildirilmeye kalkılmıştır. Ulusalarası mesele kişisel meseleye dökülmemesi gerekir. İç politika meselesi haline getirmiştir. Seçim döneminde sıklıkla kullandırılmıştır. Sıfır sorun dediğiniz komşularımızla sorunsuz olanı yok. Doğru adımları izliyoruz. Yüzde 90-95'i yanlış olan dış politikada nasıl doğru diyebilirim. 2023'de kişi başı milli gelir, üretime dayalı ekonomi, ihracatın 500 milyar dolara çıktığı, cari fazla verdiği bir ekonomik süreci konuşabilseydik.

Heryerde aynı şeyi söylüyorum. Helalleşme bizim aslında tevazumuzdur. Her insan hata yapabilir, eksik davranabilir noktasında güzel ahlakı temsil eden çok kıymetli sözdür. Her anımızda 'hakkını helal et kardeşim' deriz. Sadece CHP'nin helalleşmesi, sayın genel başkanımızın helalleşmesi, İmamoğlu'nun helalleşmesi meselesi değil, toplumun birbiriyle helalleşmesi meselesi. Helalleşme güzel bir şeydir. Hesaplaşma değil helalleşme. Helalleşmek zaten hakkını teslim etmek demektir. Müzakere gerektirir, istişare gerektirir. İsrafı engelleyeceğiz dedim. Şimdi İBB bütçesine bereket geldi diyorum. Köyde yemek yerken sofranız bereketli olsun derdik. Bereket çok önemli kavramlar, çok iyimser kavramlar. Toplumu iyileştiren, yarınlara hazırlayan, barıştıran. Helalleşme kavramını tek yönlü değil, toplumsal helalleşme olarak görüyorum"