İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde, “Her şeyi ben bilirim' diyen bir anlayışla mücadele ediyoruz. Bir kişinin aklına dayalı bir sistem bizi her türlü belayla buluşturur. Bir an önce bu rejimi bu anlamda değiştirmeliyiz” dedi.

İmamoğlu: Bu rejimi bir an önce değiştirmeliyiz
Fotoğraf: AA

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kastamonu’nun Daday ilçesinde, İBB'nin katkılarıyla tamamlanan kapalı pazar yerinin dün yapılan açılışının ardından, bölgede ziyaretlerini bugün de sürdürüyor. İmamoğlu, CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı ve İl Başkanı Hikmet Erbilgin’in eşlik ettiği turda, Taşköprü ilçesini ziyaret etti.

İmamoğlu, ilçe meydanında kendisini karışlayan vatandaşlara hitap etti. İmamoğlu, şunları söyledi:

TÜRKİYE'NİN HER YERİNDEN MESUL OLDUĞUMU DÜŞÜNÜYORUM: İstanbul eşittir Türkiye. Bu kavramı hepimiz biliriz. Ben İstanbul Belediye Başkanı olarak Türkiye'nin her yerine mesuliyeti olan bir belediye başkanı olduğumu düşünüyorum. Dolayısıyla nerede bir ihtiyaç var ise Allah korusun, bir afet olduğunda ya da bir başka konu olduğunda koşar gideriz. Ama onun yanı sıra bölgelerin gelişimine katkı sunmakta, ihtiyaçlarına katkı sunmakta da özenli davranan bir yönetimiz. Bugün buradayız dün Daday’daydık. Çok güzel bir kapalı pazar alanını, çok fonksiyonlu bir tesisi Daday halkına kazandırmanın onurunu yaşadık. Çok güzel bir açılış yaptık. Hayırlı uğurlu olsun.

Tabii gelmişken güzel bağlarımın olduğu Taşköprü’yü ziyaret etmemek olmazdı. Onun için sizleri de ziyaret ettik. Birazdan bu güzel hafta sonu cumartesi günü Taşköprü'nün kadim esnafının elini sıkmak, onlara hayırlı işler dilemek istiyorum. Sonrasında da Allah nasip ederse buradan Safranbolu'ya geçeceğiz. Orada da belediyemizle iş birliğiyle güzel bir restorasyon işimiz olmuştu. Onu yerinde görüp İstanbul'a doğru yola çıkacağım. Ama öncesinde birkaç cümleyle vaktinizi elbette almak istiyorum.

AYRIŞTIRCILIK, KÖTÜ DİL VEYA İFTİRA GİBİ BÜTÜN HUSUSLARDAN ARINMIŞ BİR TOPLUM OLMALIYIZ: Ülkemizin son dönemde çok rahatsız olduğu bir şey var. O da kötü dil. İnsanların kullandığı dil, özellikle yöneticilerin. Biz topluma hitap eden insanlar öyle itinalı konuşmalıyız ki sanki evimizdeki çocuğumuz bizi dinlermiş gibi konuşmak mecburiyetindeyiz. Yani onların önünde kötü söz konuşulmaz ya, anneler babalar bunu bilir. İşte her yönetici, bir çocuğun onu dinlediğini unutmamalı. O bakımdan, ülkemizde ortaya konan ayrıştırıcılık, kötü dil, fitne, fesat veya iftira gibi bütün hususlardan arınmış bir toplum olmalıyız.

CEBİMİZDEKİ PARA PUL OLDU: Neyi konuşmalıyız? Bu ülkenin geleceğini konuşmalıyız. Bu memleketin çocuklarının umutla geleceğe bakmalarını konuşmalıyız. Gençlerinin iyi meslek sahibi olmalarını konuşmalıyız. İyi ve üreten insan olmalarını konuşmalıyız. Taşköprü'nün, Kastamonu'nun kendi içinde, dinamikleriyle ekonomisini en iyi yere taşımalarını konuşmalıyız. Sürekli göç veren bir Anadolu değil. Kendi yerinde bütün koşullarıyla Türkiye'nin her yerini eşit hale getirmeliyiz. Konuşmamız gereken bunlar. 21. yüzyılda Türkiye hak ettiği değere, hak ettiği güce, kuvvete kavuşmalı. Bakın memleketimizde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yüzüncü yılını yaşayacağız. Biz yüzüncü yılda çok daha iyi yerlerde olmalıydık. Ne yazık ki hedefler tutmadı. Son 20 yılda bile ortaya konan hedefler tutmadı. Kişi başı hedeflenen gelirin üçte birine düştük. Bu cebimizdeki paranın pul olmasına döndü demektir.

BİZ ÇOK İŞ YAPIYORUZ İSTANBUL’DA: Gençlerimizin önümüzdeki 30-40 yıl daha borçlu yaşaması anlamına gelmektedir. Birçok şey var. Bunları çözmemiz gerekir. Bir an önce memleketimizin insanının hak ettiği zenginliklere kavuşmasını hep birlikte sağlamalıyız. Gücümüz var mı? Var. Bu insanımız marifetli mi? Marifetli. Peki topraklarımız bereketli mi? Bereketli. İnanın öyle. İstanbul Belediye Başkanı olarak bütün zorluklara rağmen inanınız bunları konuşmayacağım, ama bütün zorluklara rağmen bütün koşullara rağmen iş üretiyoruz. Çünkü eğer milletin parasına, milletin bütçesine, gözünüz gibi bakarsanız, gözünüzün nuru gibi bakarsanız bu milletin parası bereketlidir kardeşim. Bereketli parayla da çok iş yaparsınız. Biz çok iş yapıyoruz İstanbul'da.

BÜTÜN ENGELLEMELER RAĞMEN: Gençlerimiz için, kadınlar için, yaşlılar için, yoksullar için ulaşımdan her yönüyle çok iş yapıyoruz. Bütün engellemelere rağmen. O bakımdan işte memleketin geleceğini daha bereketli kılmak, daha güçlü kılmak, kardeşçe bir ortam yaratmak hepimizin boynunun borcu. Hep birlikte çalışacağız. Siyaset üstü bir döneme giriyoruz. Ve bu siyaset üstü dönemde siyaseti değil, ben sen kavgası değil, biz olabilmeyi başaracak bir biçimde kardeşçe bir ortamı hep birlikte var etmeliyiz. Bu konuda yoğun çalışmalar içerisinde olan bir ekibiz. Göreceksiniz, göreceksiniz mutlaka başaracağız.

BİR AN ÖNCE BU REJİMİ DEĞİŞTİRMELİYİZ: Bakın ülkemizde 'Her şeyi ben bilirim' diyen bir anlayışla mücadele ediyoruz. Her konuda tek kişinin ağzına bakan bir sistemle mücadele ediyoruz. Benim milletimin aklı kendine yeter. Benim milletimin aklı bir araya geldiğinde dünyada mucizeler yaratır. Ama bir kişinin aklına dayalı bir sistem bizi her türlü belayla buluşturur. O bakımdan, bu güzel memleket, insanının ortak aklını, düşüncelerini, fikirlerini bir arada, kardeşçe organize etme yeteneğini ortaya koyan bir yönetime muhtaçtır. Bir an önce bu rejimi bu anlamda değiştirmeliyiz.

BU MİLLET NE DER BİLİYOR MUSUN? 'HADİ ORADAN': Bakın bir hukuksuzlukla mücadele ediyoruz. Uydurma işlerle hakkımızda soruşturmalar açılıyor. Niye? Vay efendim İstanbul’u sen bizden nasıl alırsın. Allah aşkına, İstanbul'u birincisi ben almadım, 16 milyon İstanbullu aldı sizden. Dediler ki 'Sizi beğenmiyoruz. Bir de üstüne haksızlık yaptınız.' 806 bin oy farkla İstanbul'un tarihinin en büyük oy oranıyla belediye başkanı seçtiler. Millet aldı sizden. Peki neyi aldı? Size ait olanı değil. Millet dedi ki 'Bana ait olan şeyi sen iyi yönetemedin, senden devralıyorum bunu hak edene veriyorum'. Bu kadar. Memleket, bu güzel cennet vatan, bizim evimiz. Bu evin tapusu kimin? 86 milyon insanın. Yok birbirimizden farkımız. Ne benim hakkım şurada bulunan bir vatandaşımızdan fazla ne bir vatandaşımızın hakkı benden fazla. Eşitiz, 86 milyon. İşte bu duygu bizi daha güçlü kılacak daha inançlı kılacak. Ne yapıyorlar e sen bunu aldın. Hadi bakalım 'Uydurma bir davayla senin elinden bunu alalım.' Bu millet ne der biliyor musun? Hadi oradan. Hadi oradan. Hadi oradan.

BU MÜCADELE 16 MİLYON İSTANBULLUNUN HAYSİYET MÜCADELESİDİR: Milletin vicdanı, milli irade, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun karşılığı olarak asla ve asla iradesine dokundurtmaz bu millet. Şu an bu kardeşinizin verdiği hukuk mücadelesi aynı zamanda bir haysiyet mücadelesidir. Haysiyet mücadelesini veriyorken, söyleyeyim. Bu Ekrem İmamoğlu’nun haysiyet mücadelesi değildir 16 milyon İstanbul'un haysiyet mücadelesidir. Çünkü; ben sizlerin hukukunu savunuyorum. Kastamonu'nun mücadelesidir, Türkiye'nin mücadelesidir. Peki bu kadar cesur konuşuyorsun neye güveniyorsun? Kastamonuluya güveniyorum, Taşköprülüye güveniyorum, milletimize güveniyorum. Ben sırtımı milletime dayadım yetinmedim bir de Kastamonuluya dayadım. Var mı ötesi?

DEVLETİN GÜCÜNÜN ÖNÜNE DE BİR PARTİ NE DE BİR ŞAHIS GEÇEBİLİR: Bu millet bu tür davranışları sevmez. Bu milletin siyaset meselesi, bir araçtır amaç memlekete layık olmaktır. Partiler araçtır, bakın il başkanım var, milletvekilim var diğer siyasi ilçe başkanım var, ben de partimin evladıyım ama partiler hizmet için araçtır. Parti devleti olamayız biz. Devlet güçlüdür, devleti yaşatacağız. Biz binlerce yıllık devletin geleneği olan insanlarız. Devletin gücünün önüne de bir parti ne de bir şahıs geçebilir. Esas olan devletin gücüdür. Biz gerçekten hak ettiği bir biçimde devletimizi güçlü kılacağız. Devletimizi güçlü kılacağız, şart olsun kılacağız.”

(ANKA)