İBB Başkanı İmamoğlu İPA’yı ve Vizyon 2050 Belgesi’ni BirGün’e değerlendirdi. İmamoğlu, “Vizyon 2050 Belgesi, ekonomiden sağlığa, gıdadan iklime kadar yaşanan ve ileride yaşanacak olan krizlere karşı İstanbul’un bir meydan okuma stratejisidir” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, İPA ve Vizyon 2050 Belgesi’ni değerlendirdi: Gelecekteki krizlere karşı meydan okuyoruz

Mehmet Emin KURNAZ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yıllardır plansızlıkla bir beton yığınına dönüşen megakent için yeni bir proje hayata geçirdi: İstanbul Planlama Ajansı… İBB bu ajansla kentin ihtiyaçlarına göre planlamalar yapmayı amaçlıyor. Bunun içinde konut sorunundan ekonomik kalkınmaya kadar birçok detay yer alıyor. İBB Başkanı Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İPA’ya ve kentin sorunlarına dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle İstanbul Planlama Ajansı’nı sormak istiyorum. Nasıl bir ihtiyaçtan doğru ve nasıl bir organizasyon?

İPA, İstanbul’da adım adım kurduğumuz yeni yönetim felsefesinin mekânda vücut bulmasıdır.

Atatürk Ormanı içindeki bir kamusal alanı, belediye başkanlarına lojman yapan, sonra bu lojmanları hukuksuz biçimde genişleten, imar ve şehircilik prensiplerini ayakların altına alarak kısmi bir zümrenin keyfi alanı olmaktan çıkardık.

Şimdi bu kişiselleşmiş kullanımların yerinde İstanbul’un geleceğini düşleyen kamusallığın damgasını vurduğu başka bir hayalimiz var. Onun ismini İstanbul Planlama Ajansı koyduk.

İPA, bir başka biçimde ifade etmem gerekirse; 21. yüzyılın önümüze koyduğu karmaşık sorunlara 16 milyon adına bilimsel, teknoloji kullanan ama insanı öne çıkaran çözümler üreten yenilikçi bir kent yönetimi aracıdır.

İPA bir planlama ve uygulama ekosistemidir. O nedenle bünyesinde İstanbul’un verilerini en gerçekçi biçimde derleyip toplayan İstanbul İstatistik Ofisi var. Aynı zamanda Vizyon 2050 Çalışmasını yürüten Vizyon Ofisimiz var. Aynı zamanda artık bu kampüste gençlerin kullanımına açık alanlar da var. Bu önemli çünkü inanıyorum ki, İstanbul’u bilimsel akılla, teknolojiyle geleceğe taşıyacağız.

“Geçen haftalarda ilk kez kamuoyu ile paylaştığınız İstanbul 2050 Vizyonu” nedir?

İstanbul 2050 Vizyonu, “Başka Bir İstanbul Hayalimiz Var” diyerek çıktığımız bu yeni yolda, hayallerimizle bilimsel aklı, verdiğimiz sözlerle olanaklarımızı buluşturduğumuz bir gelecek rehberidir.

İstanbul Vizyon 2050 Belgesi; çok gerçekçi bir değerlendirmeden yola çıktı. Vizyon Belgesi, İstanbul’u bu karmaşık dünyada uzun vadeli bir stratejiyle bugün bulunduğu noktanın çok daha ötesinde bir noktaya getirmek için yaptığımız bir hamle. Vizyon 2050 Belgesi, ekonomiden sağlığa, gıdadan iklime kadar yaşanan ve ileride yaşanacak olan krizlere karşı İstanbul’un bir meydan okuma stratejisidir. Ekonomik kalkınmayı, ekolojik gerçekleri ön planda tutarak ve toplumsal adaleti sağlayacak şekilde başarabilmenin yol haritasındır.

2050’ye giden yolların taşlı olduğunu biliyoruz. Ama 2050 Vizyonu, işte o taşlı yollarda 16 milyon insanımız için ve onlarla birlikte kimsenin kötü hissetmeyeceği ve geride bırakılmayacağı bir yolculuk sözü veriyor.

Vizyon belgesi nasıl hazırlandı?

İki yılı aşkın bir süredir; İBB’nin kendi kadroları dışında, 100’e yakın akademisyen ve uzmanın uzun soluklu katılımı sağlandı. Bu kadroların özenli çalışmalarıyla çok farklı sektör ve konularda katılımı yüksek çalıştay, arama ve paydaş toplantıları düzenlendi. Kamudan, sivil toplum kuruluşlarından, çeşitli sektör ve toplum kesimlerinden temsilciler sürecin parçası haline geldiler. 2 bine yakın uzman, sektör temsilcisi ve akademisyen yanında 25 bine yakın yurttaşın katkı ve katılımı sağlandı. İddia ediyorum ki, dünyada bu denli katılımcı bir şekilde hazırlanan başka bir çalışma yoktur. İşte bu nedenle; Vizyon Belgesi, sadece İBB’nin değil, İstanbulluların bir gelecek hayali ve taahhüdüdür.

imamoglu-ipa-ve-vizyon-2050-belgesi-ni-degerlendirdi-gelecekteki-krizlere-karsi-meydan-okuyoruz-1046309-1.

Vizyon sunumunda sıklıkla İstanbul’un liderliğinden söz ettiniz? İstanbul’a bu mevcut haliyle “lider” diyebilir miyiz?

İki noktanın altını çizmek istiyorum: Birincisi tüm dünya kişiselleşen liderlik anlayışının sıkıntılarını çeşitli biçimlerde çekiyor. Geldiğimiz noktada uzmanlarda altını çiziyor, İstanbul gibi kentlerin bu karmaşık dünyada iyi bir yer edinebilmesi, bireysel liderlikten çok tüm kaynakları harekete geçirmeye olanak tanıyan kolektif bir liderlik gerektiriyor. İstanbul bunu mutlaka başaracaktır; Vizyon belgesinin önemli hedeflerinden buna yöneliktir.

İkincisi, İstanbul bugün sadece kendi nüfusunu temsil etmiyor. Bugün İstanbul’da yaşanan olumlu ya da olumsuz her gelişme 85 milyon insanın yaşamını anında etkiliyor. Bugün İstanbul, Balkanlar’dan Kafkasya’ya; Orta ve Yakın Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Karadeniz’den Akdeniz Havzası’na kadar bulunduğu coğrafyanın yegâne lideri olan bir dünya kentidir.

Bu potansiyel ancak ve ancak gerçekçi bir siyasi liderlik ile hayat ve hakikat bulabilir. İstanbul tüm tarihsel – kültürel birikimiyle, ekonomik olanakları ve hacmiyle, doğru ve akılcı bir siyasi perspektifin yönlendiriciliğinde bu liderliği üstlenmeye adaydır. Kendi nüfusu için olduğu kadar, Türkiye için ve yakın coğrafyası için.

Ekrem İmamoğlu’na göre İstanbul’un en önemli sorunu ne?

On yıllar süren plansızlık, kötü yönetim, rant odaklı yaklaşım, İstanbul’un doğasına hançer gibi saplanan, adı “mega” kendi beton projeler nedeniyle bu güzel kentin biriktirdiği sorunların birçoğu kronik hale geldi. Ancak aynı zamanda şunu da hatırlatmak isterim; betona gömülen kaynaklar başka türlü bir ekonomi yaratma şansını da kaybettirdi. Bu kentin, İstanbul’da yaşayan, üreten insanlarımız için bir keyif değil, ağır bir yüke dönüştüğü, İstanbul’da yaşamanın mücadeleye dönüştüğü bir zamanda göreve geldik. En büyük sorun işte tam bu. İstanbullu ile İstanbul arasındaki güçlü bağın ciddi biçimde zayıflaması benim derinden hissettiğim en önemli sorundur…

Bahsettiğiniz bu bağ nasıl oluşacak tekrar?

Biz, geldiğimiz günden beri bu durumu tersine çevirmek için çalışıyoruz. İşte tam da bu amaca yönelik bir yol haritası hazırladık ve ismine Vizyon 2050 dedik. Konuttan ulaşıma, demokrasiden gıdaya kadar temel başlıklarda kriz içinde bırakılmış bu kadim kenti ayağa kaldırdık… Şimdi koşmaya başlamasını sağlayacağız. Bu koşma süreci sorunlarını çöze çöze, yüklerini ata ata olacak. İstanbul için koşmaktan söz ediyorum.

Bu sorunların aşılması için bir “yerel yönetim reformu” tartışmaya açtınız? Nedir bu reformun içeriği?

İstanbul’u, Türkiye’nin diğer kentlerini ve dolayısıyla tüm Türkiye’yi yükseltecek, demokratikleştirecek, yerel yönetimlerlerle merkezi hükümet arasındaki işbirliğini verimli ve çözüm odaklı bir yere taşıyacak kapsamlı bir ‘Yerel Yönetim Reformu’ zaman kaybedilmeden hayata geçirilmelidir.

Yerel yönetimlerin gayrimenkul belediyeciliğinden uzaklaşarak, yerel kalkınma ve refah devleti işlevlerine odaklanmasına olanak verecek, toplumsal refahın sağlanmasına yönelik yoksulluk, işsizlik, konut sorunu, göç ve benzer konularda çözüm odaklı programlara öncülük yapmalarına olanak verecek, kaynak yaratmada merkezi yönetime bağımlılığının asgari düzeye indirilmesi ve keyfi değişikliklere izin vermeyecek bir reformdan söz ediyorum.

Küresel sorunlara İstanbul çözüm bulabilir mi? Bu gerçekçi bir iddia mı? İstanbul’un lider bir kent olması Türkiye’ye ne kazandıracak?

Türkiye’nin dahilolduğuPan‐Avrupa, Trans‐Avrupa, Avrupa‐Kafkasya‐Asya‐Ulaşım Koridoru gibi tüm uluslararası ulaşım koridorları Marmara bölgesinden ve İstanbul’dan geçmektedir. Bu coğrafyada küresel kriz alanlarına yönelik atılan her adım, küresel ölçekte ses getirir, ilam verir ve doğal öncülüğü İstanbul’a kazandırır.

İstanbul’un bu büyük coğrafyadaki temsili sadece bir İstanbul meselesi değildir; İstanbul güçlü temsil edildiği ve güçlü bir aktör haline geldiğinde kazanan sadece kentimiz değil, aynı zamanda Türkiye’miz olacaktır. Çünkü İstanbul, küresel bir kent olarak aynı zamanda Türkiye’yi ve 80 milyonu aşan nüfusunu temsil ediyor. İstanbul B40 Balkan Kentleri Ağı oluşumunda oynadığı öncü rolle bu alana verdiği önemi göstermiştir.

Duyanlar için 2050 çok uzak bir geleceği ifade ediyor. İstanbul’un bugün içinde bulunduğu krizler konusunda nasıl bir yaklaşımınız var mı?

Bireylerin yaşamı için 30 yıllık periyotlar elbette uzun zamanı ifade ediyor. Ancak kentlerin yaşamı ve yaşı söz konusu olduğunda bu süreçler bir an kadar kısa… İstanbul çeyrek asrı aşan plansızlığın, kötü yönetimin, ranta – betona dayalı ekonomik motivasyonların acısını çekiyor bugün. İstanbul küresel ölçekli bir vizyona sahip olmamasının ceremesini çekiyor. Bir çeyrek asrı daha kaybetmemek için tavır alıyoruz. Bu tavır üretimden yana bir tavır, doğadan yana bir tavır, zorda ve zorlukta olandan yana bir tavır, adalet ve hakkaniyet isteyen bir tavır. Bu tavır İstanbul’un ortak tavrı ve tutumu olacaktır.

İstanbul’un Vizyon 2050 belgesini diğer benzer çalışmalardan ayıran yanı nedir?

İstanbul’un Vizyon 2050 belgesini belki de dünyada yapılan diğer çalışmalardan ayıran ve onu daha gerçekçi kılan tarafı da mekânsal çözüm önerilerini ve projelerini bugünden ortaya koyma çabasıdır. İstanbul’un 2050 yılında konut, ulaşım, altyapı, kentsel alanların işlevi ve ne şekilde gelişeceği gibi temel politika alanlarına dair ortaya koymuş olduğu bakış açısıdır. Ve tabii ki başta da söylediğim gibi İstanbul için düşünen, kafa yoran, daha iyi bir yaşamı düşleyen ve hak eden tüm İstanbullular ile birlikte katılımcı bir şekilde hazırlanmış olmasıdır.

Konut sorunu için bir parantez açmak istiyorum. Çözümsüz müyüz?

İstanbul’da artık insanlarımız kira fiyatlarını karşılanamaz hale gelmiştir, artan inşaat maliyetleri yüzünden ihtiyaca yönelik konut üretilemez durumdadır. İstanbullular yaşayacak ev bulamazken, kullanılmayan, boş tutulan konut sayısı günden güne çoğalıyor.

Göreve geldiğimiz günden bu yana başlattığımız konut politikalarını farklı enstrümanların katılımı ile zenginleştirerek 2050 yılına doğru adım adım ilerlerken, depreme dayanıklı, herkes için yaşanabilir barınma alanları sunan, erişilebilir mekanları birlikte üreteceğiz. Yani başkaları gibi “Kanal İstanbul” diyerek, milyarlarca lirayı boşa harcayarak, tarım alanlarını, su havzalarını, orman alanlarını yok ederek, bir avuç insan için lüks konutlar inşa etmeyeceğiz.

2050 yılına gelindiğinde toplam konut stoku içerisinde sosyal konut ve sosyal kiralık konut oranında yüzde 25’i yakalamayı hedefliyoruz. İddialı bir hedef belki ama bunu başarmak zorundayız.

Konut meselesini deprem olmadan düşünemeyiz. İstanbul itiraz ettiğiniz konut bakışıyla nasıl hazırlanacak?

Kentsel dönüşüm, şayet bu hızla giderse İstanbul’un depreme dayanıklı hale gelmesi için 100 yılı aşkın bir süreyi daha beklememiz gerekecek. Böyle bir süremizin olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Depremin İstanbul için bir numaralı tehdit olduğu ortada.

Biz, Deprem Yenileme Fonu oluşturarak, Konut Ofisi ile ortaklaşa çalışacak şekilde riskli binaların bir an önce dönüşümünün sağlanacağı finansman olanakları geliştireceğiz. Bu sayede yaklaşık 500 bin olan riskli bina sayısını sıfıra indireceğiz. Bu fon, imar hareketlerinin değer artışı ve boş bırakılan konutların vergilendirilmesi güçlendirilecek, kullanımı şeffaf ve demokratik denetime tabi olacaktır.

Adil bir kent ütopya mı?

İstanbul’u hep birlikte daha adil, daha yeşil, daha yaratıcı, daha sürdürülebilir bir kent haline getireceğimize yürekten inanıyorum. İstanbul tüm bu sorunlarla boğuşan dünyaya pek çok açıdan örnek olacaktır. İstanbul’da yaşayan herkes için eşitlik ve adaletin sağlanması adına; toplumsal cinsiyet eşitliği ve kırılgan grupların önceliklendirilmesi, gençlerin her alanda desteklenmesi, yaşlanan nüfusun ihtiyaçlarının sağlıklı ve aktif bir yaşlanma sürecini mümkün kılacak biçimde karşılanması vazgeçilmez önceliklerimiz olacaktır. Bu adil bir kent ütopyasını, hayalden gerçeğe taşıyacak bir yol haritasıdır. Bu yolda iyimserlik bizim en önemli gücümüzdür.

Sunumunuzda en çok etkileyen bölüm Kuzey Ormanları ile ilgili bölümdü… İstanbul ormanlarını koruyabilir mi?

Vizyonumuzun odağında yer alan döngüsel ve ekolojik yaşam düşüncesi bize bunun yanıtını veriyor. Bugünden başlattığımız ‘Koru-İstanbul’ projesiyle İstanbul’un kuzey ormanlarının, su havzalarının, kırsal yerleşmelerinin bulunduğu bölgelerin korunarak sürdürülebilir şekilde yaşatılmasıiçin çalışmalar yürütülmeye başlandı bile. Şu an İstanbul’un yüzde 45’i orman alanı. Mutlak koruma hedefi ile 2050 yılına kadar orman alanlarımızdan hiç kayıp vermeyeceğiz.

Atatürk Havalimanı ne olacak sayın Başkan?

Kısa, öz net… Gerekli onarım ve düzenlemeleri yapılarak havaalanı niteliğini koruyacak. Sadece onu değil, Atatürk Havalimanını çevreleyen yeşil dokuyu, kamusal alanları da koruyacağız. Eninde sonunda Atatürk Havalimanı'nın da heba olmasına izin vermeyeceğiz. 2023 sonrasında İstanbul'un hayatına tekrar dahil edeceğiz

Olimpiyatları İstanbul’a getirmek bir yılan hikâyesine dönüştü geçmiş yıllarda. Artık olimpiyatların kentlere zarar verdiği konuşuluyor? İstanbul’un spor altyapısı olimpiyatlara uygun mu? Hala İstanbul’a bir olimpiyat gerekli mi?

Bu adaylık iddiasını ortaya koyarken öne çıkardığımız ‘Eko-Olimpiyat’ yaklaşımımız doğrultusunda geçmiş dönemlerde olimpiyatlara ev sahipliği yapmış kentlerde akılcı olmayan, israf ve ayrımcılıkla anılan ve kentte yeni eşitsizlik biçimleri yaratan uygulamaları da detaylı bir şekilde analiz ettik. Mevcut olanakları ve dokuları gözeterek, daha eşitlikçi, yenilikçi, yaşamı güzelleştiren biçimde, bugüne kadar tüm insanlığa ilham vermiş olan olimpiyatların İstanbul’un ruhuna çok ama çok yakışacağını biliyoruz. İstanbul’u bir spor başkenti olarak düşlüyoruz.

Tekrar küresel kriz meselesine dönmek istiyorum. Dünyanın kriz alanlarına yönelik İstanbul ne gibi bir çıkış ve çözüm üretecek?

İstanbul, önümüzdeki dönemde ekolojiden ekonomi ve toplumsal refah arayışına geniş bir yelpazede küreselleşme sürecinin yol açtığı toplumsal hasarları en aza indiren ve bu alanlarda demokratik karar alma süreçlerini öne çıkaran bir çabanın öncülüğünü yapacaktır. Vizyon 2050 sunumunda bahsettim, bu vesileyle de tekrar altını çizmek isterim.

İstanbul, dünyada hakkaniyetli bir küreselleşmenin temsilcisi ve baş aktörü olacaktır.

Geçtiğimiz günlerde 85 Milyar dolarlık bir imar rantından bahsetmiştiniz. Bu olayın aslı nedir?

Arkadaşlarımız yoğun bir çalışma sonrası İstanbul’a imar oyunlarıyla monte edilen 130 projenin kente yaptığı etkiyi mercek altına aldı. Kamusal kullanımlara ayrılmış, okul, hastane, yeşil alan gibi sosyal donatıların imar planı değişiklikleri ile özel kullanıma açıldığı durumları incelediler.

İstanbullunun olan bu alanların rezidans, otel, ticari alana dönüştürüldüğü görüldü. Yani bu, son 20 yılda, İstanbul’da gerçekleştirilen büyük ölçekli projeler oyununun İstanbul’a maliyetiydi. Aynı zamanda yoğunluk ve imar haklarının ne derece artırıldığına da bakıldı. İncelenen projelerin 78’i bu içerikteydi. Bunların 8’i askeri alan, 17’si park alanı. Teker teker yapılan imar değişiklikleri. Bununla birlikte çok katmanlı bir adaletsizlik ve adeta yağmacılıkla karşı karşıya olduğumuzu görmüş olduk. Hediye imar tadilatlarıyla birilerinin cepleri dolduruldu. Bu tür imar hediyelerini üst üste ve yan yana koyduğumuzda Beyoğlu'nun büyüklüğünde bir alandan söz ediyoruz. Bu imar hediyelerinin mali büyüklüğü ise 85 milyar dolara tekabül ediyor. Yani bu rakam, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2022 yılı bütçesinin tam 41 katı.

ÇOK KATMANLI BİR YAĞMACILIK

Geçen günlerde 85 milyar dolarlık bir imar rantından bahsetmiştiniz. Bu olayın aslı nedir?

Arkadaşlarımız yoğun bir çalışma sonrası İstanbul’a imar oyunlarıyla monte edilen 130 projenin kente yaptığı etkiyi mercek altına aldı. Kamusal kullanımlara ayrılmış, okul, hastane, yeşil alan gibi sosyal donatıların imar planı değişiklikleri ile özel kullanıma açıldığı durumları incelediler.

İstanbullunun olan bu alanların rezidans, otel, ticari alana dönüştürüldüğü görüldü. Yani bu, son 20 yılda, İstanbul’da gerçekleştirilen büyük ölçekli projeler oyununun İstanbul’a maliyetiydi. Aynı zamanda yoğunluk ve imar haklarının ne derece artırıldığına da bakıldı. İncelenen projelerin 78’i bu içerikteydi. Bunların 8’i askeri alan, 17’si park alanı. Teker teker yapılan imar değişiklikleri. Bununla birlikte çok katmanlı bir adaletsizlik ve adeta yağmacılıkla karşı karşıya olduğumuzu görmüş olduk. Hediye imar tadilatlarıyla birilerinin cepleri dolduruldu. Bu tür imar hediyelerini üst üste ve yan yana koyduğumuzda Beyoğlu’nun büyüklüğünde bir alandan söz ediyoruz. Bu imar hediyelerinin mali büyüklüğü ise 85 milyar dolara tekabül ediyor. Yani bu rakam, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 2022 yılı bütçesinin tam 41 katı.

RİSKLİ BİNAYI SIFIRA İNDİRECEĞİZ

Konut sorunu için bir parantez açmak istiyorum. Çözümsüz müyüz?

İstanbul’da artık insanlarımız kira fiyatlarını karşılanamaz hale gelmiştir, artan inşaat maliyetleri yüzünden ihtiyaca yönelik konut üretilemez durumdadır. İstanbullular yaşayacak ev bulamazken, kullanılmayan, boş tutulan konut sayısı günden güne çoğalıyor.

2050 yılına gelindiğinde toplam konut stoku içerisinde sosyal konut ve sosyal kiralık konut oranında yüzde 25’i yakalamayı hedefliyoruz. İddialı bir hedef belki ama bunu başarmak zorundayız.

Biz, Deprem Yenileme Fonu oluşturarak, Konut Ofisi ile ortaklaşa çalışacak şekilde riskli binaların bir an önce dönüşümünün sağlanacağı finansman olanakları geliştireceğiz. Bu sayede yaklaşık 500 bin olan riskli bina sayısını sıfıra indireceğiz. Bu fon, imar hareketlerinin değer artışı ve boş bırakılan konutların vergilendirilmesi güçlendirilecek, kullanımı şeffaf ve demokratik denetime tabi olacaktır.