İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gündeme dair açıklamalarda bulundu. İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle: Son 14 gündür toplum işin neresinde, gündem nerede, bunu analiz etmek için Esenler’de pazar ziyaretindeydim. Türkiye’ye sermaye akışı neredeyse durdu. Ülkeden tersine bir sermaye akışı başladı. Türkiye’de yatırım yapan sermaye yurt dışına akıyor. İş insanları, bize bu sıkıntılarını aktarıyor. Son iki ayda […]

İmamoğlu’ndan Yıldırım’a: Kendi iddialarını bile anlatamaması bıkkınlığının göstergesi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gündeme dair açıklamalarda bulundu.

İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:

Son 14 gündür toplum işin neresinde, gündem nerede, bunu analiz etmek için Esenler’de pazar ziyaretindeydim. Türkiye’ye sermaye akışı neredeyse durdu. Ülkeden tersine bir sermaye akışı başladı. Türkiye’de yatırım yapan sermaye yurt dışına akıyor. İş insanları, bize bu sıkıntılarını aktarıyor. Son iki ayda dövizde yaklaşık yüzde 10’luk artış ve bunun baskısı, fiyat artışlarını kapımıza getirmiş durumda. Sadece son 1 haftada dolar karşısında türk lirasının yüzde 3’e karşı kaybı var. Hükümet bu sorunlara değil, bu sorunların semptomlarına dönük örtülme yönelik başka bir arayış içinde. Kriz çıkararak krizi durdurmak peşinde.

Son 10 yılın en büyük işsizlik oranını yaşıyor Türkiye. Ne yazık ki 3 gençten birisi işsiz. Toplam işsiz sayısı Türkiye’de 4 milyon 668 bin kişi. Bu TÜİK verilerine göre, resmi rakamlara göre size aktardığım bilgiler. 5 milyona doğru giden işsiz sayısına sahip Türkiye. Bu kadar acı bir durumda, Türkiye’nin ekranlarını 2 saat boyunca işgal eden, sözüm ona çok önemli bir hususu açıklayacağını düşündüğümüz sayın rakibimiz, 2 saat boyunca somut bir delil, usulsüzlük, aykırılığı size anlattı mı? Anlattıklarından bir şey anladınız mı? Ben anlamadım. Anladığım şeyler var, sormak istediğim sorular da var.

Acelecilik yaptı diyor benim için, ama hepiniz hatırlıyorsunuz, rakibimiz yıldırım hızıyla 10 30 gibi seçimi ben kazandım dedi. Hayatımda bu kadar yıldırım hızıyla açıklanan seçim kazananı görmedim. 3 bin 870 oyla kazandım… Acelecilik….

Sayın cumhurbaşkanı tek başına afiş assaydı, 25 belediyeyi kazandığını ima ederek bunu ifade edebilirdi de, sayın yıldırım niye yıldırım hızıyla oraya fotoğrafını koymasına izin verdi anlamış değilim.

2 saat içerisinde aktarılan veriler yalan yanlış aktarılan veriler. Uzman diye yanında oturttuğu kişiler, onu aldattığını söylediğim kişiler, bugün bile itiraz günlerini dahi doğru veremediler. Üzülerek söylüyorum, aldatıldığını düşündüğüm sayın Yıldırım herhalde o gece aldatma için işbirliği yapmak zorunda kaldığını anladım yan yana oturmasından dolayı. Bu konularla ilgili yaptığı açıklamalarda hiçbir şey anlamadığım, rakibimizin anlatmak istediklerine ben katkı sunacağım.

Sayın Yıldırım’ın bıkkınlığı ekranlardan her şeyi anlatıyor. Kendi iddialarını bile anlatamaması bıkkınlığının bir göstergesidir.

Kendi iddialarını madde madde size anlatacağım:

3 başlıkta hile ve usulsüzlük olduğunu iddia ediyorlar;

  • 1- Sayımdan kaynaklanan usulsüzlük
  • 2 – Seçmen listelerinden kaynaklanan usulsüzlük.
  • 3 – Sandık kurullarından kaynaklanan iddialar.

Seçmen listeleri ve sandık kurullarıyla ilgili iddialar seçim öncesi döneme aittir. Türkiye en güvenilir seçim sistemine sahiptir diye açıklama yaptılar. Hiçbir şekilde taşıma seçmen yoktur diye ulusa seslendiler. Taşıma seçmen konusunda oluşan tüm kaygılarımızı reddettiler. Aynı evde 20 kişiyi nakleden anlayışı anlattık ama biz aslında bu ihbarlarımızı seçim öncesi itiraz süresinde yaptığımızda bile birçoğu reddedildi, usule uygun denildi, biz dek abul ettik.

Bu iddialarda bulunan sayın rakibimizin, özellikle bu konuları dile getirmiş olması, seçim öncesi hiçbir işlem yapmamış olması, seçimden sonra buradan bir şeyler elde etme çabasını anlayabilmek mümkün değil. Bu iddiaların seçimi kaybettikten sonra uydurulup üretildiği çok net. Öyle de olmuştur, ama iddia üretimine maalesef Büyükçekmece’de birçok kamu kişileri de dahil edilmeye çalışılmıştır. Emniyet mensuplarına ayıp edilmiştir. Dolayısıyla suç ve suçlu yaratma çabası gösterilmiştir.

AK Parti’nin sayımdan kaynaklanan usulsüzlük iddiaları… YSK tüm oyların sayılması talebi reddetti. Dolayısıyla gündemden kalktı. Gerekçe ve kanıt olmadığı için reddettiğinden dolayı konu kapanmıştır. YSK, sayılmış oylar geçerlidir demesine rağmen, başvurular gereği geçersiz oylar tekrar sayılmıştır. Ama tekrar gerekçe uydurmaya çalıştılar. 57 sondaj sandığı sayıldı. Yetinmediler, bazı ilçelerde oyların tamamı da sayıldı. Tüm bu işlemlere rağmen, YSK kararlarına rağmen, sayın Yıldırım’ın seçimi mundar ilan etmesi hukuka saygısızlıktır, kazanamadığı bir seçimi mundar ilan etmedir. Hani hukuka saygı gerekirdi, ağır başlı olmak gerekirdi, YSK’ye saygı duymak gerekirdi, devlet adamlığı bunu yapmayı gerektirirdi? 2 saatlik konuşma içerisinde bu kadar tezatı bi arada görmedim.

Habire “Bas mührünü ampüle” diye ilan yapmışlar, sıklıkla geçersiz oy sayılan oylarda mühürler logonun üstüne basılmış, basılması gereken yere değil. Kendi akıl yürütmesiyle bunu delil kabul ederek bir şeyler aramanın ne kadar acizlik olduğunu buradan halkımıza duyurmak istiyorum.

Ben toplumu infiale sokuyormuşum, topluma iyi mesajlar vermiyormuşum, hatta İstanbul’u hareketlendiriyormuşum… O doğru, nereye gitsem binlerce insan etrafıma topluyorum. Görmek istiyorsa Yıldırım’ı maça davet ediyorum. Beraber gidelim, hareketliliği görelim.

“Organize kötülük” açıklaması vardı. Vallahi billahi ben kötülük nedir hiç bilmem. İhanet bilmem. İhtiras bilmem. Kin, nefret gibi duyguları hiç bilmem, ruhumda taşımadım Allah’a şükür. Bu duyguları ruhunuzda taşımayın. Ben mutluyum, çünkü herkesin hakkında iyi düşünen bir insanım. Nasıl bunu uydurdular, açık söyleyeyim başkalarını kendileri gibi gören bir anlayış bunu söyleyebilir. Şu anda sizin yaptığınız, halkın iradesine karşı organize kötülüktür arkadaş, bundan vazgeçin, insanların canını sıkmayın.

AK Parti’ye oy veren hemşehrilerime, kardeşlerime seslenmek istiyorum. 1994 yılında bu şehirde seçimi kazanan sayın cumhurbaşkanına o dönem DYP ve SHP’nin ortaklığındaki iktidar döneminde karar vericiler görevi teslim ettiler. 2002’de de seçimi kazanan AK Parti’ye teslim edildi. Demokrasiyi sıkıntıya uğratanları lütfen AK Parti’ye gönül vermiş hemşehrilerim görsünler, istirham ediyorum. Özellikle şunu hatırlatmak istiyorum: Bir an için düşünün, ben, sizin adayınız olsaydım ne düşünürdünüz? Bu kadar net. Bunu düşünün yeter.

İstanbul’un çokça sorunu olduğunu, problemlerini biliyorum. Daha bugün pazarda bana sıkıntılarını anlatan anneleri gördüm, pazardaki poşetini doldurma çabasında olan aileleri gördüm.