ÖDP, son yıllarda sol parti ve gruplar arasındaki en büyük stratejik işbirliği sayılan HDK (Halkların Demokratik Kongresi) ve HDP oluşumunda da yer almadı. Esasen ÖDP, Kürt siyasi hareketleriyle organik ilişkiye girmekten hep imtina etti. ÖDP’nin ayrı bir parti olarak kendi siyaset tarzını koruma çabası, kimi çevreler tarafından Kürt siyasetiyle aynı yerde gözükmek istememesinden kaynaklanan “ulusalcı” tutum olarak yorumlandı. Fakat bu ve daha ağır ithamlara rağmen ÖDP, Kürt sorununa ilgisiz kalmadı; örgütsel bağ kurmadığı halde cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde HDP adaylarından desteğini esirgemedi.

Geçen pazar günü gerçekleşen kongresinde Alper Taş, partisi ÖDP’nin Kürt sorununu ele alış tarzını, yüksek ve anlaşılır bir sesle bir kez daha ilan etti. Kürt sorununa dair akıl yürütmenin şiddetle bastırıldığı bir dönemde Sayın Taş’ın Kürt sorununa statü dahilinde çözüm önerisi ve delegelerin özellikle konuşmanın bu bölümünü coşkuyla alkışlanması, ÖDP’nin Kürt sorununa dışarıdan bakmadığının teyidi bakımından anlamlıydı. Nitekim davetli olarak katıldığı kongrede bir konuşma yapan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da delegelerin coşkusuna “kendimi HDP kongresinde hissediyorum” diyerek katıldı. Bu, “Türk Solu”, “Kürt Solu” ayrımından medet umanlar için iyi bir haber olmasa gerek!

Gerek Alper Taş’ın, Pervin Buldan’ın gerekse diğer sol parti başkan ve temsilcilerinin konuşmaları, yürüdükleri yolun sonunda göreceklerini anlatmaktan ziyade yol üzerineydi. Her biri yoldaki taşın temizlenmesi, çukurların doldurulması, geçişi engelleyen dereye geçit yapılması gerektiği üzerinde durdu. Hiç kuşkusuz bu, aynı yolda yürüyenlerin kendi aleti, aracı, gereci ile katılacağı imeceyi gerektirir. ÖDP’nin kongre sloganı “bir yol açalım” da sanırım, solun siyaset yaparken karşılaştığı güçlüklerin taktik ittifaklarla değil de imeceyle aşabileceği çağırısıydı.

Bir başkasını itaate zorlamayan biatı bile itaat saymayan acımasız, şiddetin her türünü kullanmaktan kaçınmayan bir iktidar karsısında yaşam hakkını savunabilmenin başka bir yolu yok. Tek seçenek imece… Bu gerçek, partilisi partisizi, Kürt’ü Türk’ü, Alevi’si Sünni’si, örgütlüsü örgütsüzü herkesi sesini birleştirmeye zorluyor. Bu nedenle Ses çıkaralım, durduralım, ülkemizi yeniden kuralım sloganıile Memleket Biziz adıyla yapılan çağırıya kulak vermekte yarar var.

Bir alışkanlık sonucu “bir grup aydın, sendikacı, sivil toplum örgütü temsilcisi” olduğu söylenip yazılsa da çağırı metnini hazırlayanların her biri kendini temsil eden yurttaş. Bunun bir yurttaş girişimi olduğunu söyleyebilirim. Mesela ben kendimden başka kimseyi temsil etmiyorum.

Zaten Memleket Biziz çağırısı örgütlü grupları ve partileri bir araya getirme amacında değil. Amaç özgürlük, adalet, eşitlik arayışındaki herkesin birey olarak katılabileceği bir toplantı (kurultay) düzenlemek.

Eğer başarılabilinirse önümüzdeki seçimin stratejisi bu kurultayda çizilebilir. CHP, seçimi ve seçim güvenliğini, seçimin güvenliğini tehdit eden unsurlarla (MHP, Birlik Partisi ve hatta AKP ile) görüşürken sol tarafındaki partileri görmezden geldi. CHP’nin görmediği solu islamcılar haydi haydi yok sayar. Bu nedenle biz de varız demek için bile olsa biraraya gelmekte yarar var.